Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '17

 
Kategori
Eğitim
 

Herkes her şeyi bil/e/mez

İrade, parlak ve mesut bir mesleğin kapılarını açar. Çalışma, eşiği atlayıp ilerlememize yardım eder. Yolculuğun sonunda erişeceğimiz başarı da bütün gayretlerimizi mükâfatlandırır.
 
“Bir gazeteci,102 yaşındaki bir adamla röportaj yapmak üzere yaşlı adamın evine gider. Ona; sağlıklı, dinç ve uzun yaşamasını neye borçlu olduğunu sorar. Beklediği cevap, ”Hiç sigara içemedim, kendimi yormadım, yoğurt yedim, spor yaptım türünden bir şeylerdir; ancak ihtiyar:
 
— Evlat, her gün erkenden yatağımdan kalkar, halime şükrederek pencerenin önüne giderim. Hava ister güneşli, ister yağmurlu, ister sıcak, ister soğuk olsun kendi kendime şunları söylerim: ”Bu, tam benim istediğim bir gün!” 
 
Mutluluk gerek kavram gerekse anlam olarak herkese göre değişmektedir. Dolayısıyla mutsuzluk ifadesinde yere, şartlara ve kişiye göre anlam değiştireceği doğaldır. Bu değişik anlam yapısının insanların birbirlerini anlamalarında zorluklarla karşılaşmalarına neden olacağını söylemek zorundayız. Öyle ise düşüncelerimize bir boyut kazandırmak ve konuyu biraz daha aydınlık ölçüler içerisinde inceleyebilmek için neden hep telâş, ümitsizlik, endişe içinde yaşıyoruz? Neden kendimize ve başkalarına baskı yapıyoruz? Neden hep küçük mutluluk kırıntılarıyla yetinmek zorundayız? İnsanı insan eden huzur değil, gayrettir. Kolaylık değil, güçlüktür. İyi bir gemici en iyi tecrübesini fırtınalar ve dalgalar arasında elde eder.
Cesaret, güven ve yüksek disiplin ruhu böyle kazanılır. İnsan en büyük zaferleri kendisi ile savaşa tutuştuğunda kazanabilir.
 
Geçmiş, bütün eser ve zaferleriyle “Yapmam gerekir” diyen insanların inşa ettiği bir yapıdır. Geleceği de “Yapmam gerekir” diyenler kuracaktır.
 
“Yoruldun, dinlen” diyenlere Victor Hugo’nun cevabını tekrarlayacaksınız:
“Dinlenmek için önümde bir ebediyet var.”
 
Beethoven yenilik peşinde koşmasını kıyasıya eleştirenlere karşı şöyle diyordu:
 
“Bir kaç sineğin ısırması, yarışı kazanmaya azmetmiş bir atı durduramaz.”
 
Toplumlar hayalleri nispetinde gelişirler ve yaşarlar. Osman Gazi oğlu Orhan Gazi’ye ölmeden önce Bursa’yı almasını istemesi bundandır. Nitekim kendisi de Şeyh Edebali’den suyun ötesini düşünmesini ve beyliğin başına geçmesi gerektiğinin öğüdünü almamış mıydı? Başarısızlık yapamamak değil, yapamayacağını zannetmektir. Bizi düşüncelerimiz sınırlamazsa hiçbir şey sınırlayamaz. Suyun ötesini değil okyanus ötelerine erme düşünceleri var artık”
 
Söylenerek korkumuzu artırabiliriz. Cesaretiniz yoksa kendi iç dünyanıza hapis olmaya mahkûmsunuz. Risk ve sorumluluk üstlenmeyen hiç kimse başarılı olamamıştır.
 
Zihinlerini ölmüş geçmişte ve doğmamış gelecekte yaşatanlar, şimdiki zamanda yaşamaya mahkûm olan bedenlerini öldürürler. Beden giderse beyni de beraberinde götürür.
 
Picasso da ‘Çalıştığımda rahatlıyor ve dinleniyorum. Beni asıl yoran hiçbir şey yapmamak ya da gelen anlayışsız misafirleri ağırlamak oluyor, demektedir.
 
İşimizi, işimizde bulunduğumuz konumu ve iş ortamını iyi tanımak zorundayız. Günlük sekiz saatimizin geçtiği yer ne kadar rahat, huzurlu ve zevkliyse hayata bakışımız daha güzel olacaktır. 
 
 nedimtaktak.com,nedimtaktakkimdir.com
 
Toplam blog
: 53
: 432
Kayıt tarihi
: 22.02.08
 
 

Eğitimle Geliştir Kendini           Eğitimci-yazar olarak halen Kişisel Gelişim, Liderlik, Beden ..