Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '06

 
Kategori
Haber
 

Herkes layığını bulur

Herkes layığını bulur
 

Herkes istediği gibi düşünmekte serbesttir ama bazı gerçekler vardır ki acı da olsa muhakemeye, mühasebeye ve bir yoruma dahi mahal bırakmaz, bırakmamalıdır.

Yıllar boyunca kendi halkını dikta ile yöneten, ayırım yapmadan Şiileri Duceyl'de, Kürtleri Halepçe'de, Sünni'leri Bağdat'ta öldürten, sıkı yönetimine isyan bayrağı açıp Ürdüne kaçan damatlarını af ettiğini söyleyerek geri dönmeleri üzerine onların idam ermrini oğullarına veren hasis Saddam, zamanında ABD ile işbirliği yapıp başka müslüman bir ülkeye, İran'a savaş ilan etmiş binlerce insanın ölümüne de sebep olmuştur.

İran ile başa çıkamayınca barış ilan eden Saddam bir şey olmamış gibi oğullarıyla birlikte lüx hayatına refah içinde yaşamaya devam etmiştir ancak savaşın sonuçlarını hazmedemeyen Saddam, daha zayıf gördüğü ezelden beri hak iddia ettiği petrol zengini Kuveyt'e yönlemiş, daha önce İran savaşı sırasında ABD'den aldığı ve varolan Rusya'nın desteklerini, bir de Fransa ve Almanya ile süregelen petrol anlaşmaları doğrultusunda, bu ülkelerin de ses çıkarmayacaklarını düşünerek savaş ilan edip Kuveyt'i esir etmişti, Ancak Kuveyt'i istismar eden ABD, Saddam'ın bu tavrını, kendilerine bazı sözler de vermiş olmasına rağmen şiddetle kınamış derhal küvvetlerinin çekilmesini istemiştir.

Dönüş yapmayı hazmedemeyen Saddam, bu tehditere karşılık uzun menzilli füzelerle İsraeli vurmakla tehdit ederek, gelişen silah teknolojilerinden habersiz onlara karşı koyarken, ABD Kuveyt'e girmiş, Irak ordusunu çok rahat bir şekilde püskürtmüştür. İsrael de kendilerine yönelen füzelerin çoğunu, Filistin bölgelerine düşenler hariç havada imha etmiştir (bundan yine zararlı çıkan Araplardı).

Yine Hırsına yenik düşen beceriksiz Saddam, içeride vurdum duymazlığına devam ederek, halkına zerre değer vermiyerek, etnik ayırım yaparak hükmünü umursmaz bir şekilde devam ettirirken sonunu hazırladığının farkında değildi, Nitekim ABD, 11 Eylül olayları sonrası, müslümanlardan intikam almak ve gücünü ispat etmek üzere, Bin Ladin'e de ulaşamayınca en zayıf halka müslüman olan Irak'a , insan hakları, terör yuvası, nükleer silahlar gibi bahaneler uydurarak kendilerine hedef seçmiş ve Saddam'a ülkeyi terketmesi telkinin de bulunmuştur.

Karşı koyamıyacağını anlamış olmasına rağmen kalmak da direten, nasıl olsa Avrupa ve BM konuya müdahele edip ABD'ye ikna edebileceklerini düşünen ahmak Saddam, ABD'nin yaralı, hükümetinin geri adım atamıyacak olması, kendisini ve ülkesini kurban seçtiğinin yine farkında değildi ve olacaklardan habersizdi.

ABD Irak'a girdiğinde hiç bir dirençle de karşılaşmadı zira halk Saddam'dan ve yönetiminden bıkmış, onları yüzüstü bırakmaya kararlıydı ancak ABD onları yakalamakla, bir çatışma sırasında Saddam'ın oğullarını öldürmekle kalmamış, Irakı resmen esir almıştı ve ne zaman ki Saddam, kendisine yakışan yerde ve canlı olarak yakalandı, hafiften ABD'ye karşı ayaklanmalar başladı ancak çok geçti. ABD çok akıllı manevralarla Irak halkını birbirine düşürmüştü ve her zamanki gibi, dolduruşlara gelen müslüman dünyası Irak'ta zayıflığını gösterdi nitekim orada savaş bir anda iç savaşa dönüştü, kuzey'de kürtler kendi bayraklarını sallarken, şii ve sünniler ABD ve ingiliz askerlerini değil birbirlerini öldürmeye başlamışlardı ki bu ezelden beri süre gelen müslümanların hem zaafı hem de ayıbı. Iraklı esirlere yapılan işkenceleri, uygulanan şiddetti hayretler içinde okuduk ve seyrettik, buna rağmen onların bu durumlar da bile birbirilerine düşmeleri de dehşet verici, sorarım; Bu nasıl bir inanç, bu nasıl müslümanlık.

Saddam en büyük hatasını yakalandığı yerde yapmıştı zira yanında hazır tetiği çekilmiş tabancasını kafasına dayayıp ve sıkıp ölseydi, büyük bir ihtimalle kahraman ilan edilecekti ancak şeytani düşüncelerle dolu bir adamın şerefli ve inançlı olması mümkün olmadığından, Saddam bunu bile yapmayı beceremedi, cesaret edemedi ve ölümden korkuyordu ama Allah(cc) onu, her celsede Kuran-ı Kerim'i elinden bırakmasa bile (eminim o da şekil icabıydı) yaptıklarının azabından kurtarmadı ve bir savaşcının hakettiği şekilde, kurşuna dizilerek ölmeyi istese de hain ve şerefsizler gibi bugün 30.12.2007 tarihinde asılarak idam edildi.

Saddam'ın bu ölümü tepki çekse de ben tepki vermiyor az bile buluyorum, insanlar rahmet okusa da, ben kendisine rahmet dilemiyorum çünkü müslümanlığın yüz karasıydı, müslümanlığı kendi kendineydi, onu güzel istismar edip insanlığın en ağır ve müslümanlığın en günah suçlarını işledi ve işleme emrini verdi. Siz de rahmet okumayın ve üzerine de çok yorum yapmayın, bir hain ona layık bir şekilde asıldı ve öldü, bunun ötesi yok.

Benim rahmet dilediğim kişiler, şu anda şerefleriyle savaşan, ülkeleri için baş kaldıran, şansının sıfır olduğunu bilmesine rağmen bir adım geri atmayan ve çoğu mezarı dahi olmayan şehitlerdir.

Asıl beni üzen Irak'ın hazin sonu, Saddam'ın hakketiği şekilde ölümünün ardından kısa bir zaman içerisinde Irak'ın ne olacağı hakkında verilecek karar büyük ihtimalle ya bölünecek yada bölünecektir. Belki Türkiyenin ve zengin Arap ülkelerinin müdahelesiyle bir federasyona dönüştürülebilir ama hiç bir şey eskisi gibi olmayacak, bunu hep beraber göreceğiz.

Türkiye'mizin faydası mı ! Bundan alacağı derstir. Irak'ı yok eden önemli sebeplerin başında, aynı bayrak altında yaşayan ırklara ve her inançtan insana yapılan ayırımdı, devlet yöneticilerinin kendilerinden başkasını düşünmemesi ve halkını değersiz görmesi, halkın da birlik ve beraberliğe önem vermemesi idi.

Arap dünyasına ders olsun, hayırlı olsun.

 
Toplam blog
: 27
: 4680
Kayıt tarihi
: 21.10.06
 
 

Sosyal adaletin varlığından şüphe eden, dünyanın birçok yerini gezmiş, varolmanın bizim seçimimiz..