Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '09

 
Kategori
Şiir
 

Herkesin bir öyküsü var

Herkesin bir öyküsü var
 

Mavi beyaz semalarda uçan kuşun
Kanat sesini duyuyor musun?
Ninni gibi geliyor
Dinle, hissedeceksin
Başı dik, göğsü ilerde
Kanatları iki yana açık
Uçuyor özgürce, keyfince
Boşluğun baş döndürücü güzelliği
Döndürmüyor onun başını
Devam ediyor uçuşu
Uçuşu sonsuzluğa doğru sanki
Pırıl pırıl parlıyor güneşte
Kurşuni beyaz tüyleri
Çakmak çakmak gözleri
Tepeden bakıyor bütün yeryüzüne
Bütün insanları birden görüyor sanki
Birden görüyor
Aşağı baktığında
Bütün doğayı
Bütün renkleri...
İnsanları bütün görüyor
Oysa tek tek görseydi insanları
Duyacaktı ağlayan bebeğin hıçkırıklarını,
Görecekti gülen kızın gözlerindeki ışıltıyı,
Hissedecekti soğuk gecedeki adamın titreyişini.
Bütünün içinde kaybolmuş hepsi.
Oysa hepsinin de bir öyküsü var...

Öykü 1 (ağlayan bebeğin hıçkırıkları)

Düşüyor, kalkıyor
Düşüyor, kalkıyor, yürüyor
Düşüyor, kalkıyor, koşuyordu
Hayata tutunmak istiyordu
Sağlam basmak için
İleriye gidebilmek için
Direniyordu
O minik bedeni dik durabilmek için
Ne büyük bir gayret sarf ediyordu
Avuçları havada bir destek arıyordu
Aranan destek bazen bir parmaktır
Güven veren
Ayakta durmasını sağlayan
Bir tek parmağa bağlıydı sanki
Bütün güvenliği, bütün hayatı
Bırakmak istemiyordu
Biliyordu bırakırsa başına gelecekleri
Biliyordu sanki düşeceğini
Ama hep bir parmak bulamazdı
Hep bir destekle yürüyemezdi
Öğrenmesi gerekiyordu
Hayatta tek başına ayakta durmasını
Annesi parmağını çekince
Sendeledi, düşmemeye çalıştı
Düştü
Ağlamaya başladı
Hıçkırıklarını sadece annesi duyuyor
Gözyaşlarını sadece annesi görüyordu
Mavi beyaz semada bir kuş
Herşeyden habersiz
Nazlı nazlı uçuyordu

Öykü 2 (gülen kızın gözlerindeki ışıltı)

Gözleri ışıl ışıldı kızın
Gülüyordu için için
Güneşler doğuyordu içinde gülerken
Ne de güzel gülümsemişti ona
Nihayet gülümsemişti
Uzun zamandan sonra
Bu kadar beklemiş ama
Nihayet gülümsemesini yakalamıştı
Hafiften de olsa
Tatlı bir gülümseme
Yoksa kendine öyle mi gelmişti
Hayır hayır belli etmişti ilgisini
Evet bu beklediği mesajdı
Gözleri ışıl ışıldı kızın
Gülüyordu için için
Güneşler doğuyordu içinde gülerken
Kimse görmüyordu içinde güneşler doğduğunu
Mavi beyaz semada bir kuş
Her şeyden habersiz
Nazlı nazlı uçuyordu

Öykü 3 (soğuk gecedeki adamın titreyişi)

Bir kırık tuğla
Bir kırık tuğla daha
Ve bir kırık tuğla daha
Bu tuğlanın üstünde başka tuğlalar vardı
Önceleri
Bu tuğlaların üstünde de başka tuğlalar vardı
Önceleri
O tuğlalar bir yuvaydı
Yuva aileydi
Adam dönüyordu kırık tuğlaların etrafında
Saçları beyazdı
Biraz zaman
Biraz toz duman
Üzerinde demir uçlar görünüyordu
Betonların soğuk yüzeyinde
Yüreğe işleyen ok gibi
Adam dönüyordu kırık tuğlaların etrafında
O kırık tuğlalar bir evdi
Ev aileydi
‘’N’olur şu betonları kaldırın’’
Bağırıyordu adam
Sesini sadece kendi duyuyordu
Ama o, ‘’sesi duyuyordu’’
Betonların arasından gelen
Yüreğini delen
O sesi duyuyordu, kimse duymasa bile
‘’N’olur şu betonları kaldırın’’
Acaba şu taşlar kalkınca mı?
Acaba şu beton blok kalksa olur mu?
Duyulur mu?
‘’N’olur şu betonları kaldırın’’
Hava soğuk, iliklerine işliyor
Titriyor, duymuyor, bekliyor
Elbet duyacaklar sonunda, oğlunun sesini
Biliyor
Titrediğini kimse görmüyordu
Mavi beyaz semada bir kuş
Herşeyden habersiz
Nazlı nazlı uçuyordu

 
Toplam blog
: 28
: 2362
Kayıt tarihi
: 27.05.08
 
 

Yıl 1960. Adana. Çığlık çığlığa geldim bu dünyaya, niyeyse? İlk, orta lise ve Çukurova Üniversitesi...