Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Herşey geçer

Herşey geçer
 

Göğsünün üstüne oturmuş sanki dünya...
Öyle ağır ki eziliyorsun altında. Nefes alamıyorsun. Bir kibrit çakılmış da sanki, sönerken çıkardığı o geniz yakan dumanı solumaktan bir türlü kaçamıyorsun.
Çaresizlik içinde kıvranıyorsun. Her şey çözümsüzmüş gibi görünüyor gözüne. Giderek tek gözlü korkunç deve dönüşen sıkıntılarının yanında kendini ‘ufacık’ hissediyorsun. Kocaman ayakları altında ezilecekmişsin gibi geliyor.
Yüreğin sıkışıyor...

Hayatında o günden, o saatten, işte hala içinden kurtulamadığın o andan daha kötü bir anın hiç olmamış gibi geliyor.
Oysa daha kötü günlerin oldu senin.
Harabeye döndüğün, ne varsa midende çıkarmak istediğin, bir elini koyup lavabonun kenarına bir gece vakti gözlerin kan çanağı aynada kendini seyrettiğin, buz kestiğin, uykusuz gecelerin sabahlarında evin eşiğinden sokağa bir hayalet gibi süzülüverdiğin, yüzün asfalt rengi gözlerinin etrafında mor halkalar ceset gibi gezdiğin günlerin oldu senin.

Hepsi geçti ama...
Kaç kez düştün ama her defasında ayağa kalktın. Kaç kez dibe vurdun ama sonunda yukarı çıktın.
Böyle bir şey hayat...
Sözleşme yapamıyorsun onunla. Getirdiklerini yaşıyorsun.
Başrolünü sana yazdığı senaryoları reddedemiyorsun. Türlü hikâyelerin içine yerleştirirken seni, insafsızca boş bırakıyor senin repliklerini. Kimlere hangi kelimelerle karşılık vereceğini bilemiyorsun. Her defasında farklı bir filmin içinde buluyorsun kendini. Yaşamının farklı dönemlerini yansıtan şeritler onlar. Biri biterken diğeri başlayan...
Bazen neşeli bir hikâye yansıyor perdeye, bazen hüzünlü. Kaldıramayacağın kadar hareketli veya gerilimli hatta belki korku dolu ‘sahneler’ yaşadığın oluyor. Kimi uzun kimi kısa metraj, o ucuca eklenmiş şeritlerdeki görüntülerle birlikte sen de sürekli değişiyorsun.
Her zaman mutlu olamıyorsun ama her zaman mutsuz da olmuyorsun. Gözyaşları sürekli değil tıpkı kahkahalar gibi. Üzüntüler peş peşe sıralansa da sevinçler her an kapıda. Senaryoyu yazandan başka kimse bilmiyor hangi hikâyenin ne kadar süreceğini. Hayatına başka kimlerin katılıp, daha kimlerin eksileceğini.
Küçük yüreğin boşuna sıkışıyor. Düştün ama doğrulacaksın. Diptesin ama yukarı çıkacaksın.

Dön bak geriye. Bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek kahramanı olduğun hikâyeleri hatırla. Belirsiz gelecek karanlıklar içine gömülmüş gibi gözükse de, bir ışık doğar merak etme.
Hırpalama kendini. Bir şey değil bu yaşadıkların.
Daha kötü günlerin oldu senin. Hepsi geçti ama. İzleri kaldı sadece.
Bak dizlerine...
Çocukken düşüp kanattığın, tentürdiyotlu pamukla etrafını temizleyip üstünü yara bandıyla kapattığın diz kapakların şimdi ne kadar acıtıyorsa canını, o zamanlar da o kadar acıtıyor.
Bak...
Her şey bitiyor.
İstesen de hiçbir şey sonsuza dek sürmüyor..

28.05.2008
 
Toplam blog
: 30
: 1454
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

sığmaz ki buraya ne sen ne kalabalıklar! ..