Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '11

 
Kategori
Spor
 

Herşeye rağmen

Herşeye rağmen
 

Ardından mendil sallayarak uğurladığımız hafta sonu gerçekten çok sancılı geçti biz sarı-laci gönüllüleri için sevgili okur. Hani para verip bilim-kurgu ya da korku filmlerini seyretmek için sinemaya gitseymişiz, inanın bu kadar gerilmezmişiz doğrusu. Hafta sonumuzun üstüne döşenen yüksek gerilim hattının başlangıç noktası Cumartesi akşamı Saracoğlu’ndan geçmekteydi. Rakip; tüm futbol kamuoyunun oynadığı futbolla takdirini toplayan Gaziantepspor’du. 

Gerek kaçırdığımız net gollerle, gerekse Hakem Hüseyin Göçek’in yardımcısının tüm uyarılarına rağmen yağmaladığı tam 4 tane hepsi birbirinden beter penaltılarımızla maç niyeti bozmuşçasına, karbon kâğıdına cilve yapmaktaydı geçen yılki Trabzonspor maçımızı bir kez daha başımıza kakmak için. Türk vatandaşı adayı Alex’in kafasına sekiz dikiş attıran rakip oyuncunun ısrarla oyunda tutulması, yağma edilen penaltıların birinde çıkan absürt sarı kartla Niang’ın cezalı duruma düşürülerek Buca güneşinden mahrum bırakılışı nasıl ki iğneyi Hüseyin Göçek’e batırmamızı icap ettiriyorsa, Lugano’nunda rakibinin ayağına taammüden de olsa bastığı halde oyundan ihraç edilmeyişi çuvaldızın ucunu bize çeviriyordu. 

Andre Santos ilizyon çubuğuyla yarattığı 90+4’deki golüyle sadece takımımızın saçından tutup şampiyonluğa çevirmedi yüzünü inanın. Belki de Hüseyin Göçek’in dilsiz düdüğünü kurtarmış oldu MHK’nin kapısına asılmaktan. En çekindiğim deplasman olan Eskişehir’den 3-1’lik skorla güle oynaya dönünce, Gaziantepspor maçımızın daha rahat geçeceğini ummuştum. Yenmemiz gerekenin sadece Gaziantepspor olmadığını nereden bilebilirdim. Aslında bu maçın manşeti Fenerbahçe 1 - 0 Hüseyin Göçek olmalı kanımca. Bir daha böyle absürtçe hakem hatalarına maruz kalmamamızı temenni edip, geçeyim yüksek gerilim hattının Caferağa kısmına. 

Bilindiği gibi bu yıl TKBL’yi Galatasaray M.P. lider tamamladı. Hal böyle olunca da olası bir final serisi eşleşmesinde ev sahibi olma avantajına sahip oldu. Finalde kaçınılmaz eşleşme gerçekleşti ve serinin ilk iki maçı Galatasaray M.P.’ın ev sahipliğinde Abdi İpekçi’de oynandı. Daha ilk maçtan elde edilen 74-77’lik galibiyetimizin ardından ev sahibi avantajını eline geçiren kraliçelerimiz, ikinci maçtaki 84-69’luk yenilgiyi pek önemsemedi açıkçası. Seri 1-1 olarak taşındı Caferağa’ya. Evimizde üst üste oynayacağımız iki maçı da kazanmamız yetecekti şampiyon olmamıza. Bu maçların ilki Cuma akşamı oynandı ve alınan 80 – 68’lik galibiyetimiz, Pazar günü oynanacak olan ikinci maç anlamını kamçılamış oldu. Bu maçı kazandığımız taktirde TKBL şampiyonluğumuzu ilan edecek olmamızın yanı sıra yaklaşık 8 sezonluk Caferağa serüvenimize son noktayı koyacaktık. Bu vedayı da şampiyonlukla taçlandırmak yakışırdı bize. Bu düşünceyle gelin gibi süslenmişti Caferağa. Kupa göz kırpıyordu sanki bize bulunduğu yerden tüm ihtişamıyla. 

Karşılıklı ataklarla geçilen 4 periyot sonunda skor tabelasına 75 -75’lik skor yansıyınca 5 dakikalık uzatma periyoduna geçildi. Hata yapanın kaybedeceği bu periyotta rakibimize 16-11’lik üstünlük sağlayınca kupanın göz kırpma hevesi kulplarında kalmamış oldu ve takımımıza üst üste 6, toplamda da 9’uncu şampiyonluk kupası olarak kavuşmuş oldu. Üstelik her şeye rağmen. Voleybol dahil hafızan beni yanıltmıyorsa bu benim 4’üncü kez Caferağa’da şampiyonluğa tanıklık edişim ama inanın gerek maçın med-cezir kılığından, gerekse sezon içi tüm engellemelere ve her şeye rağmen kazanılan bu şampiyonluğun bende ayrı bir yeri var. Maç boyunca bize cilve yapan kupayı kucağıma alıp, öpmem de cabası. Yaklaşık 8 sezondur duvarlarında sevinç çığlıklarımızı yankılattığımız ve meşe kokulu parkelerinde beşik kertmeli yarim akülü iskemleme kol kanat geren Caferağa Spor Salonu’na yaşattığı nice zaferlerden dolayı teşekkür edip, açılışı Eylül’de yapılması planlanan Ülker Arena’da yepyeni, kocaman, sarı-laci, geçici olmayan zaferlerde buluşmayı diler, bu yazının satırlarına önümüzdeki haftaya kadar kilit vururum pek kıymetli okur… 

 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..