Heveslerim

Bir filmde laptopu ilk gördüğüm andan itibaren heves etmişimdir, yatağa uzanıp kucağımdayken ik satır yazı yazmaya. Lakin bir laptop sahibi olduğumda sosyal medya patlamaya başladığından düzyazı yazmak nasip olmadı. Arkadaşlara mesajlar, messenger programlar, yorumlar, paylaşımlar derken, ıskaladık heveslerimizi.

İki mesele var bu akşam burada üzerinde durmak istediğim. Bİrincisi yatağıma uzanıp içimden geçen bir kaç şeyi ifade etmek. İkincisi de içimden geçenleri ifade etme isteğimin milliyet blog sitesinin kullanışsızlığı tarafından bastırılması. Milliyet blog'a 2006 yılında ilk olarak üye olduğumda daha ergenlik sivilcelerimden yeni yeni kurtuluyordum. O zaman diğer blog siteleri Türkiye'de tanınmadığından, bana hep karizmatik gelmişti. Sonrasında çeşitli çeviri programları sayesinde Türkçe'nin de Internette önem kazanmasıyla global şirketlerle ve blog siteleriyle tanıştık. Milliyet blog'u elbetteki o sitelerle kıyaslamıyorum. Artılarının ya da eksilerinin olduğu yanlar fazlasıyla vardır. Daha ziyade ben milliyet blog'u benim için kalemi elime ilk aldığım yer olması açısından her zaman tercih ederim.

Ancak; fazlasıyla heveslendiğim bir akşamda Blog girmeye çalışan biçare bendenize, şu yukarıdaki kriterlerle oyalayan en az 4 dakikamı çalan ve bana göre çok gereksiz olan sorularla yazımı bir kalıba sıkıştırmaya çalışan yönergeler de olmasaydı iyiydi...

Yazıların elbetteki bir değerlendirme süzgecinden geçmesini doğru buluyor ve önemsiyorum. Ancak değerlendirme kriterlerinizin gerçekten ne olduğunun henüz tam anlamıyla farkında değilim. O yüzden bu yazının yayında olup olmadığını gördüğümde, milliyet blogla ilgili daha objektif değerlendirmeler yapmayı planlıyorum. Okuyan herkese hürmetle...