Hey! Adamım

Git be oğlum. Sen ne bilirsin ki? Daha sı....ın b.k kurumadı. Senin daha yaşayıp da göreceğin, görüp öğreneceğin çok şey var. Oysa ben yaşadım, gördüm ve biliyorum. Ben kaç Eylül yaşadım sen biliyor musun? Sen daha Haziran'dasın.

İnsan yaşlanınca, bir şeyleri kendine ispatlamak zorunda hissediyor . Evet yaşlandım ama gücüm kuvvetim yerinde. Hala sex yapabiliyorum. Hala karşı cinsin ilgisini çekebiliyorum, tecrübeliyim, neyin ne olduğunu biliyorum. Dünyanın bana ihtiyacı var. Evet yüzümde çizgiler var. Saçlarım da beyaz. Ama böyle de yakışıklıyım, hatta daha karizmatik bir görüntüm var. Hem yüreğimde çizgiler yok. Beynim gıcır gıcır, İsviçre saati gibi çalışıyor. Yıllar bana çok şey kazandırdı. Vallahi şu günümü gençliğime değişmem. Cart.

Oysa, yaşlanınca neler kabediliyor, neler gidiyor bilen yok. Allah verdiği hiçbir şeyi bırakmıyor. Hepsini geri alıyor. Hem de faizi ile birlikte.  Yaşlanmak, gençliğimizin faizidir. Yaşlanmak inatçılıktır. Ben bilirim inatçılığı. Yaşlıların bir şey bilmedikleri, dünyanın şu halinden belli. Şimdi bu duruma gençleri de ortak etmenin yollarını arıyorlar. Seçme yaşını 18 e indirdiler. Şimdi seçilme yaşını da 18 yapmanın peşindeler.  Hey! gençler, gelin, hem bu dünyayı hem de babalarınızı, dedelerinizi kurtarın. Ama zevahir de bu böyle. Yaşlılar durup dururken koltuğu bırakmazlar. İyi de bunayıncaya kadar direnmenin alemi de yok. Ben genç olsam, yaşlıların bana bir şey bahşetmelerini beklemezdim, çeker alırdım her ne istiyorsam. Koltuksa koltuk, iktidarsa iktidar. Alın Eylülünüzü, çekilin. Bırakın dünyaya Haziran gelsin.

Bunları ben söylüyorum. Neden söylüyorum? Akıllı olduğumu ispat etmek için. Yoksa dünyayı gençlere teslim edeceğimi sanmayın. Onlar ne bilirler ki? Kola ve pizza. Hey adamım, bana da ısmarlasana. Mayonezi bol olsun. Babam da severdi mayonezi. Curt.