Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '11

 
Kategori
Deneme
 

Hey, nereye böyle ?

Hey, nereye böyle ?
 

Dileklerimde, sarı renk taksileri tutacağım


Dün sabah, yağmur vardı İstanbul' da... 

Bu sabah da... 

Yolu tamamen gören, boydan boya penceremin, perdeleri, sabah akşam ardına kadar açık. Sanki, sinema ya da tiyatro sahnesi. Oğlan:' kapat tülleri, herkes seni izliyor' diyor ama ben kapatmıyorum. Çünkü, onları ben izliyorum, her zamanki gibi. Onlar; belki sadece 'bakıyorlar.' 

Genç bir kadıngeçiyor, baş örtüsü püfür püfür. Adımları acele. Eve yetişiyor. Çocuğuna, poğaca almış. 

Nayloncu çocuk, ardında, koca sepetiyle, aşağıya doğru iniyor. Bizim çöpe bakmadı. Bugün, atılacak çöp yoktu anlaşılan, bizim hanelerden. Oysa benim kapımın önü, sildiğim insan çöpüyle dolu, sanırım apartman görevlisi, uykuda. 

Bir adam yürüyor, yukarıdan aşağıya. Ceketi, pantolonu düzgün, elinde açılmamış şemsiyesi, bir eli cebinde. Bankadan geliyor sanırım. Ya borç ödedi, ya alacağını aldı, ya da uzakta ki kızına, üç beş kuruş gönderdi. 

Arabalar, aşağı yukarı sürülüyorlar. Her renkte, her ebatta ve her modelde. 

O kim? Beyaz tişörtlu, spor ayakkabılı, hayli, vücutlu, küçük çantasını, sağdan sola, takmış, sportmen biri, yavaş yavaş, emin ve uzun adımlarla gidiyor. Karşıya geçti. Belli ki sabah, yürüyüşünden dönüyor. Kendini acaba, hangi sporcu yerine koymuş? 

'Aaaa, bizim Serkan oğlan, şişko şişko, üstünde, krem renkli tişörtu, altında yağlı güreşçilerin giydiği siyah, neydi adı onun, işte ondan; bu tarafa geçti. Kafasını kaldırıp bakmadı. Oysa ben hazırdım, selam vermeye, yüzümde tebessümle. Bebek Gamze, yine uyutmadı sanırım onları. 

Sarışın bir kadın; saçlarını toplamış, gözünde, güneş gözlüğü. Neden takarsın ki, güneş yok. Bulutlar tepede, sonbahar gelmekte. Gizlediğin gözlerin mi? Eşofman giymiş, şık, yakıştırmış ta, tuttuğu buldoğumsu köpek, habire hızlı adımlar atarak, kadını çekiştirmekte. Sabah tuvaletine ve gezmesine gitmekte. Kadın, bakımlı çıkmış, oysa sabahın 9’ u. Gizlisinden, bir beğenilme beklentisi… 

Şu an ise, kimse yok sokakta, bir boşluk oldu. Ağaçlar, dallarını sallandırıyor. Sahne değişti şimdi. 

Bir anneanne, çocuk pusetini sürerken, iki minik, giydikleri yağmurluklarla uçuyorlar. Anneanne, üç civcive bakmakta. Mutlu ama yorgun. Turla geziye gitmek varken, o burada..... 

Karşıdan, bize doğru gelen adamın üstündeki tişört çok tanıdık. Hım hatırladım! Babalar gününde; Perşembe ve Cuma pazarında, tezgah kuran, arkadaşın kapış kapış sattığı, on tl’ lık tişört. Ben de almıştım. Marka kopyası, ihracat fazlası. Tüm mahalle, onlardan giyindi kabara kabara... 

'Nüli, seni bekliyordum, biraz geciktin. Beline kadar sarı saçların, arkadan çok hoş gözüküyor. Ama, artık düz fönden vazgeçsen de, hafif karavel yapsan. Bir de yaylana yaylana yürümesen. Kaç ev kiraya verdin, kaç ev sattın bu ay? İşler açıldı ha, güzel. Bol kazançlar! ' 

Nedendir bilemiyorum. Bu günlerde pek bir moda oldu. Erkekler görüyorum, fanilaları ile çıkıyorlar sokağa. Altlarında bir uzun şort. Fanila sararmış, eskimiş, şortun üzerine bırakılmış. Üşeniyor, üstüne bir tişört geçirip, bakkala gitmeye. Ayı işte. Bari şortunu da giymeseydin, Arap Kadri donunla, çıkıverseydin. Üstelik de burası, İstanbul’un nezih semtlerinden biri. 

'Saymalıyım, süre tutup. Kaç tane mavi araç geçecek, önümden bugün, beş dakika içinde. Tutturursam, dileğim olsun. Beni arasın sevgili ' 3 tane diyorum! Koz söyler gibi. Genelde, gri ve sarı. 

Birrrrrrrrrrr, kargo arabası.... 

'Pişt, Zoro kedi, nereye böyle? Omuzların düşmüş gidiyorsun. Dik yürü, dur bakayım, göremedim, gözlüklerimi takayım, bir tuhaflık var sende. Ayağını neden sürüyorsun, canını mı yaktılar? Bekle birazdan, geliyorum.' 

Vakit doluyor. Ne de zor renk seçmişim. Aramasın diye, dileğim olmasın diye zar. Bitti sürem. Aramayacak, biliyordum. Sarı deseydim, dileğim çarçabuk olurdu. Her yerde, sarı taksiler... Mavi ikinci araç geçti, ama benim de sürem bitti. Unutmayayım, yarın sabah , aramasın diye sarı rengi tutayım.... 

'Hey, beyaz trençkotlu kadın. Amma da yavaş yürüyorsun. Bu ne böyle, uyuz uyuz!! Silkelen, hiç sevmem, yavaşları. Ne olursa olsun, dik ve hızlı adımlar atmalısın. Hayatım yavaşlarla geçti, çok hızlıyımdır, ondan mıdır ki, yürüdüğüm yollarda, yanımda kimse olamadı, yetişemediler ve ben hep, yalnız devam ettim? 

Offf ! , offf ki, ne off !, yine; yanlış bölümlere atlıyorum. 

'Geçiniz efendim. Ben buradayım, ya siz?’ 

 

 
Toplam blog
: 39
: 1366
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi 1982, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi,Yöneticilik İht..