Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '09

 
Kategori
Haber
 

Heyecana ve hezeyana gerek yok...

Heyecana ve hezeyana gerek yok...
 

Bir kısım kişiler, adı henüz tam konulamayan, bir türlü de açılamayan <ı>“Açılımı” için <ı>“Destekleyin” veya <ı>“Desteklenmesi gerekir” diyor…

Gerekçeleri ise, sonunun <ı>“İyi” olacağı…

Diğer yandan, Ulus-devlet ve üniter-devlet konusunda endişeleri olanların, bir türlü açılamayan <ı>“Açılım” konusuna <ı>“Önce bir açın, içine bakalım” yaklaşımları görmezden gelinmektedir. Görmezden gelmek bir yana, <ı>“Barışı engellemekle” suçlanmaktadırlar…

Bir cümle ile önce bu düşüncenin <ı>“Sakatlığını” belirlememiz gerekmektedir.

<ı>“Barış” <ı>“Düşman” ile ya da <ı>“Hasım” ile yapılan bir eylemdir. O halde <ı>“Engellediğimiz” ya da engellemeye çalıştığımız şey nedir?

Başbakanın <ı>“Net bir şekilde” ortaya koyamadığı veya <ı>“Açamadığı” konu hakkında ortalıkla dolaşan, ya da PKK’nın TBMM çatısı altındaki siyasi uzantısının meydanlarda alenen açıkladığı söylemlerden yola çıkarak <ı>“Ulus-Devlet, Üniter-Devlet yapısı çökertilmek isteniyor” isyanları görmezden gelinerek, bu söylemlere karşı <ı>“…alçak ve namussuzdurlar…” şeklindeki yaklaşımı ise, sürece ki nasıl bir süreçse, başından darbe vurmaktadır…

Cumhurbaşkanı’nın ve iktidar partisi yöneticilerinin <ı>“İmralı’yı bırakın” “Muhatabımız değildir” şeklindeki açıklamaları, DTP’nin meydanlarda söylediklerini duymazdan gelmeleri, aynı tepkiyi göstermemeleri tutarlı değildir.

Varsa bir sorun, çözmek için gireceğiniz yola <ı>“Ters istikametten” girerseniz, ileride tekrar yerine getirilemeyecek, geriye dönülemeyecek kadar büyük bir faciaya neden olursunuz.

Milletin önüne önce <ı>“Açık, net ve anlaşılabilir” şekilde sorunlar konulmalıdır, <ı>“Sorunlarımızın listesi budur” denilmelidir. Millet, önce vazgeçilemeyecek, vazgeçilmesi dahi akla getirilemeyecek konuların üzerinde her türlü birliği sağlamalı, sonra da madde madde sorunlar yumağı çözülmelidir.

Milletin büyük bir çoğunluğu <ı>(Seçimde aldığı oy oranına göre %62 kadarı) AKP iktidarına güvenmemektedir. TBMM çatısı altındaki muhalefet partileri ise, kafasına göre, istişare dahi etmeden yasa çıkarma ve sonunda da Anayasa Mahkemesi tarafından birçok iptal kararı nedeniyle sabıkası olan AKP iktidarına güvenmemektedir.

O zaman hiç kimseyi <ı>“Barışı engelleme” veya <ı>“…alçak ve namussuz…” olarak nitelemeye kalkmadan, iktidar partisi olarak, paketini, çıkısını, kolisini, her neyin içinde ise, açıp <ı>“Bakın benim bunlarım var, sizler de vereceğinizi verin, içine koyalım” demesi gerekir ki paket de içeriği de sağlam olsun…

Hiç kimse Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın kafasının arkasında ne olduğunu bilemez, ayrıca bilmek gibi bir sorunluluğu da yoktur.

Bugüne kadar birçok konuda yaptığı gibi, son dakika <ı>“Benim paketim bu” diyerek dayatabileceği bir konu değil bu iş. Önce Başbakan’ın çok iyi anlaması gereken konu da budur.

Başbakan’ın, demokrasiyi <ı>“Amaç” değil de <ı>“Araç” olarak gördüğünü söylediğini hatırlarsanız, bu kez de canının istediği istasyonda binip, istediği istasyonda inmeye kalkışması, kendine göre doğru yol olabilir. Ankara ile İstanbul arasında gelip gitmeyi çok seven Başbakan’a hatırlatmak gerekir ki, o yolun üstünde <ı>“Pamukova” diye bir yer var…

Bir başka şey de…

Evet, her türlü olumsuzluğa, ulus-devlet, üniter-devlet yapısı ve dilbirliği konusunu da savunacağız ve karşı duracağız, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Öncelikli amacımız, bunları yaparken <ı>“Özgür tartışmayı” unutmamak olacak. Bu pencereden baktığımızda, siyasilerin <ı>“Kavga ortamı” yaratmalarını hoş bulmuyorum doğrusu…

Hele, devletin temel yapılarını ve kurumlarını zan altında bırakacak, yıpratacak davranışlardan kaçınılması gerektiğini düşünüyorum.

MGK’un toplantı sonrasında yapılan açıklamalardan duyduğumuz endişe karşın, bugün Genel Kurmay Başkanı’nın 30 Ağustos kutlama mesajında ortaya koyduğu açıklık, yeterince net…

Aynen şöyle diyor <ı>Türk Silahlı Kuvvetleri;

<ı>

<ı>1. <ı>Ulus-devlet ve üniter-devlet yapısına hiçbir gerekçeyle zarar verilmesini kabul edemez.

<ı>2. <ı>Kültürel farklılıklara saygılıdır. Ancak kültürel farklılıkların siyasallaştırılmasını, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olmasını, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içinde mümkün göremez.

<ı>3. <ı>Terör örgütü ve destekleyicileriyle ilişki kurulmasına yol açabilecek hiçbir faaliyet içinde bulunamaz.

<ı>4. <ı>Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananların, bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terör faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş görmelerini kabul edemez.

<ı>5. <ı>Usul ve yöntem esası belirler, noktasından hareketle takip edilecek usul ve yöntemlerde özenli olunmasının gereğine inanır.

<ı>6. <ı>Her konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içermemesi gerektiğine inanır.

Bence Sayın Başbakan ve iktidar ile, bu konuya kafayı yoracak olanlar, yukarıdaki ilkeleri baştan ve öncelikle <ı>“Açılacak paketin içine” koysunlar…

Bu temel ilkelerde birleştiğimizde, çözüm de <ı>(Neyi çözeceksek) kolay olacaktır. Heyecana ve hezeyana gerek yok…

<ı>25 AĞUSTOS 2009

 
Toplam blog
: 146
: 576
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Yazacak belki bir çok şey vardır, ancak sadece "Yazmak en büyük tutkum" desem!... Sonrasında da zate..