Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '13

 
Kategori
Güncel
 

Heyeti nasihadan heyeti akiliyeye

Heyeti nasihadan heyeti akiliyeye
 

Tarihsel buluşma


Fetva, bir olay hakkındaki hükmü belirten, yargı koyan, güçlükleri çözen kuvvetli cevap anlamındadır, İslam dinine ait şer'i ve hukuki bir meseleye hüküm mahiyeti taşımamak üzere dini konularda uzmanları tarafından verilen cevaptır.  Fetvayı verene müftü, belirttiği delillere dayanarak hüküm verene de kadı denirdi.  Fetva verebilecek bir müftünün beş özelliği olması gerekirdi:

1- İyi niyet,

2- İlim ve vekar,

3- Bilgide kuvvet,

4- Kimsenin etkisinde olmamak (istiğna) ve yeterlilik (kifayet),

5- Hak ile batılı kolayca ayırt edebilecek yetenek 

Hilafetin kaldırılmasından sonra, 3 Mart 1924'te Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Dini soruların cevaplandırılması bu teşkilata bırakıldı. Halen bu görev, Başkanlık merkezindeki Din İşleri Yüksek Kurulu ile il ve ilçe müftülükleri vasıtasıyla yürütülmektedir.   İlk Şeyhülislâm "İstanbul Müftüsü" ismiyle 1424-1425 tarihinde atanan Molla Şemsüddin-i Fenari Efendi'dir. 498 yıl kadar süren Osmanlı Meşihat döneminin son Şeyhülislâmı Mehmet Nuri Medeni Efendi'dir. Bu ikisi arasında 127 Şeyhülislam gelmiş, bunlar arasında 185 değişme olmuş, 54 kez de aynı kişiler yeniden göreve çağrılmışlardır.

Dinsel yasalara göre yönetilen Osmanlı halkı, dinine bağlı olduğu gibi, şeriatın başı olan halifelerine de inanıyorlardı. Bu durum Ulusal Kurtuluş mücadelesi döneminde İngiltere ve İstanbul yönetiminin elinde bir kozdu. Padişah halkını “koyun sürüsü” kendisini ise bunların “çobanı” olarak görüyordu. Mutlak egemenliğinin bilincindeydi. “İstersem Rum Patriğini, Ermeni patriğini, hamambaşıyı da seçerim.” diyecek ölçüde kendini tek yetke görüyordu. Halkın Halife-Padişaha sonsuz saygı ve bağlılığı vardı. Halkın bu bağlılığından yararlanarak Anadolu Ulusal direnişi kırılmaya çalışılıyordu. Amaç halkı Mustafa Kemalden soyutlamak, Ulusal Kurtuluşun verilmesini önlemek, itilaf devletlerin tepki ve baskısını daha çok çekmemek, İngiltere’ye yaranmak, onun boyunduruğunda, halkı tutsak ederek var olan düzeni sürdürmekti.

Padişah, Başbakan ve Hükümet üyelerinin bu işbirlikçi tasarıları İngiliz istekleri ile bağdaşıyordu. Fetvaların verilmesindeki amaç buydu. Damat Ferit Paşa Hükümetindeki şeyhülislam Dürrüzade Abdullah idi. Dağıtım işi “İngiliz, Yunan uçakları, İngiliz torpidoları yardımı ile İngiliz konsoloslukları, Rum ve Ermeni Örgütleri, Yunan Askeri güçler, İslam yüceltme Derneği, İngiliz sevenler derneği, Kürt Teali Cemiyeti ve Hürriyet ve İtilaf Partisi gibi” yerli ve yabancı işbirliği ile yürütüyordu.

Kimi “kötü kişilerin” ortaya çıkıp “padişahın uyruklarını yoldan çıkardıkları”, para topladıkları, baskı yaptıkları, insanları öldürdükleri, “Halifenin yetkisini” kırdıkları, Osmanlı devletinin “düzenini” bozdukları, “eşkıya oldukları”, yasalara uymadıklarından kişisel ve toplu olarak “öldürülmelerinin” gerekli olduğu, bunlarla savaşmaya herkesin katılması gerektiği, savaşmaktan kaçınanların günahkar ve ayaklanmış sayılacağı, bunlarla çarpışanlardan ölenlerin “şehit”, kalanların “gazi” olacağı, padişah buyruğuna uymayanların başkaldırmış, dinsel yasalara göre cezalandırılmaya hak kazanmış sayılacağı savunuluyordu.

 Anadolu Ulusal direnişçileri Ankara müftüsü Rıfat Börekçi Efendi ile birlikte 153 Anadolu müftüsünün imzasını taşıyan ortak bildiri bir yayınlandı. Anadolu fetvası ile İslam halifesi ve İstanbul Hükümetinin tümü ile düşman elinde olduğu, ülkenin düşmanlarca yer yer alındığını, “saygısızlığa ve tutsaklığa uğramış İslam Halifesinin kurtarılması için elden gelen çabayı göstermek tüm insanların görevi” olduğu, Halifeyi ve Ülkeyi kurtarmak için savaşan halkın “eşkıya olmadığı” olmadığı, bağımsızlık savaşı verenlere karşı çıkan Müslümanların “günah işlediği”, düşman zorlamasıyla yazdırılan İstanbul fetvalarının “dinsel yasa gereği geçerli olmadığı” vurgulanıyordu. İstanbul fetvaları istenen sonucu vermedi. 

Mondros Mütarekesi sonrası işgal güçlerine karşı Anadolu’da başlayan direnişi yatıştırmak amacıyla İstanbul Hükümeti tarafından halka öğüt vermekle görevlendirilen heyetler kuruldu. İşgal güçlerinin, 1918 Mondros Mütarekesi sonrası Anadolu’da ilerlemeye başlamaları üzerine, işgal sırasında bir varlık gösteremeyen İstanbul Hükümeti, işgalci devletleri kızdırmadan bir barış antlaşması imzalamak niyetindeydi. Özellikle İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali Anadolu’da direnişi daha da artırmıştı. Bu nedenle işgallere karşı Anadolu’da halkın tepkisini yatıştırmak için Heyet-i Nasihalar (Nasihat Heyetleri) kuruldu. Bazı şehzadelerin de başkanlığını yaptığı heyet, barışın, ancak koşulsuz teslim ve düşmanı kızdırmamakla sağlanacağına dair propaganda yapmaya başladı. Ali Galip Olayı’nda Malatya’ya da bu kurullar gönderildi. Heyet Balıkesir, Bursa, Manisa, Uşak, Konya gibi yerlerde kısmen etkili olduysa da Erzurum ve Sivas Kongreleri’nden sonra etkisini tamamen yitirdi.

İstanbul’daki Damat Ferit Paşa Hükümetinin emperyalist İngiliz talepleri ve Padişah ve Hükümet yetkililerinin kendi bireysel çıkarları doğrultusunda Anadolu halkını dinsel inançları üzerinden sömürmeye yönelik son fetva hamlesi ile işgallere karşı Anadolu’da halkın tepkisini yatıştırmak için kurulan Heyet-i Nasihalar (Nasihat Heyetleri) başarılı olamadılar.

Yaklaşık 90 (doksan) yıl, 1(bir) asır öncesi, ulusumuz işgal edilmiş ve emperyalistler aralarında antlaşmalar yaparak ülkemizi paylaşmışlardı. Ancak, tarihsel ve toplumsal koşullar kendi önderlerini doğururlar gerçeği, Mustafa Kemal Atatürkü toplumun önderi olarak ortaya çıkardı.

Bu tarihsel gerçekler ışığında Emperyalistlerin isteği doğrultusunda, ülkemizin kaderi için tekrar tarih tekerleği geri çevrilerek Barış açılımı savsatası adına Cuma günü hutbelerden çaktırmadan, fetva niteliğinde propaganda yapılmakta ve 63 tane (adet) insan bir araya getirilerek, heyeti akiliye, güya ismi güncelleştirilerek Sivil Toplum Örgütü gibi Türk toplumuna diye sunulmaktadır.

Ve bize de; yaklaşık 100 yıl önce Anadolu topraklarında emperyalistler tarafından ortaya konulmuş, oynanmış benzer tiyatroyu farkındalıkla izlememe, görmeme görevi verilmektedir.

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..