Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '11

 
Kategori
Deneme
 

Heykel nedir ?

Heykel nedir ?
 

Heykel Güzel Sanatların en önemli dallarından biridir . Biraz Resim sanatıyla Mimari arasında sıkışmış görünse de , tarih içinde bağımsızlığını hep sürdürmüştür ve devletlerin yükseldiği devirlerde yükselmiş, alçaldığı devirlerde de değeri anlaşılmaz hale gelmiştir. 

En başta Güzel Sanatların bir ülkede tutunabilmesi için baştaki yöneticilerin iyi eğitilmiş, kültürel yönden olgunlaşmış ve ülkesini seven , ülkesinin güzelleşmesini isteyen insanlar olması gerekiyor. Tarihte böyleydi , bugün de bu geçerlidir. 

Heykel diğer sanatlar içinde en zor sanatlardan biridir: Nedir? “Heykel, kilden, alçıdan, tahtadan, metalden, mermerden yada taştan oyma, yontma, yoğurma, dövme gibi çeşitli yöntemlerle biçim verilerek yapılan eserlere , ” denir. 

Düşünebiliyor musunuz, koca mermer bir bloktan kazıya kazıya, kese ata bir figür yaratmanın zorluğunu. Buna karşılık heykelin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Çok eski çağlarda bile o zamanki sanatçıların heykel yapma becerilerini en etkili şekilde kullandıklarını görüyoruz. Örneğin, Mısır’da heykel yapımı çok gelişmişti ; Mısır heykelcileri çok büyük ve sert taşlar yontuyorlardı. Bu gün bile bu eserlerin değeri öylesine büyüktür ki, Mısır’ı ziyaret eden insanların çoğunluğu Kahire’nin eğri büğrü sokaklarını görmek için değil; fakat 3000-4000 önce yapılmış o devasa sanat eserlerini görmek için gitmektedirler. Mısır bunun için zengindir. Ve geçmişiyle gurur duymaktadır. 

Yunan heykel sanatı ise, kendisinden sonra gelen bütün sanatçıları etkilemiştir. Ve bugün Eski Yunan “Medeniyetin Beşiği” sayılıyorsa, heykel ve mimaride gösterdikleri olağanüstü yaratıcılıkları yüzünden bu ünü kazanmışlardır. Roma Dönemi aslında Yunan sanatının bir uzantısı sayılabilir . Türkiye toprakları da eski Grek sanatının örneklerini bol bol taşımaktadır ve bunları Müzelerde izlemek mümkündür. 

Evet, insanlarımız o zamanki sanatçıların eserlerine bakmakta ve “O insanlar , o zamanki teknolojiyle bunları nasıl yapmışlar?” diye hayret etmektedirler. Evet o eserleri yapanlar ellerindeki bir çekişle , önündeki mermere hayat veren heykeltıraşlardır. O eserler ki, binlerce yıla kafa tutmakta, bu günlere kadar gelip bize ders vermektedirler.. 

Ünlü heykeltıraşlar :Miron (M.Ö500); Phidia ((M.Ö.450) ; Donatello (1386-1466) ; Leonardo da Vinci (1452-1519); Michelangelo (1475-1564) ; Augute Rodin (1840-1917) ; Pablo Picasso (1881-1973) ; Henry Moore (1898-1986) ve niceleri , yaşadıkları ülkelere ün ve şan katmışlardır ; ülkelerini güzelleştirmişlerdir. 

Atatürk'e göre; "Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade sözle olursa şiir, nağme ile olursa musiki, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur."
"Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz."
"Bir millet sanata ehemmiyet vermedikçe büyük bir felakete mahkumdur" 

Atatürk, anıt ve heykel yapımına önem vererek, Cumhuriyetin heykeltıraş kuşağının yetiştirilmesini destekledi.
“1924 yılından itibaren resim ve heykel sergileri açılmaya başladı. Halkevleri Resim ve Heykel Sergileri (1936-1938), Ankara Halkevleri Birleşik Resim Heykel Sergileri (1937-1938) önemli sergilerdir. Atatürk tarafından 20 Eylül 1937'de açılan Resim ve Heykel Müzesi bu alandaki çalışmalara verilen önemin son halkasıdır. “ (http://www.ataturk.net/

Atatürk (1938) de öldükten sonra yurdun dört bir yanına bol bol Atatürk heykelleri ve Atatürk büstleri dikildi. Halk, heykel kavramını bu büstlerle tanıdı. Fakat bu heykellerin çoğu ne yazık ki belli bir estetik değerden yoksundu. 

Ne yazık heykel sanatında Atatürk’ün ölümünden sonra üniversitelerde güzel sanatlar bölümleri açılmasına karşın heykel sanatı ileri gitmemiş, gerilemiştir. Belediyeler çoğu kez , Arabistan’dan örnek aldıkları devasa “Vazo”ları heykel diye kentin belli başlı merkezlerine dikmeye başlamışlardır. 

Özel çabalarla dikilen heykeller de dini anlayışlar yüzünden, çeşitli şekillerde sakatlanmış ve kırılmıştır. Özellikle Atatürk heykellerine karşı girişilen kıyamlara karşı DP döneminde ister istemez bir Kanun çıkarılmıştır. 

Heykel avcılığı ve kırıcılığı ve “İstemezük”çülüğü bugüne kadar geldi. Eldeki heykeller ne yazık ki gurur duyulacak kadar değil . Oysa Batı ülkelerinin değeri bir bakıma kentlerinin çeşitli yerlerinde bulunan heykellerinden ileri gelir. İtalya’yı gezenler, o güzelim heykelleri öve öve bitiremezler. 

Bundan biraz ders çıkartmak gerekmiyor mu? Demek ki neymiş... Heykeller kentleri güzelleştirirmiş; değerlerine değer katarmış… Bizde de nerede bir heykel bulunur ; kırılırmış ; işte medeniyet farkı… 

Bir ülkenin değeri; bilime, sanata verdiği değerle ölçülür. Gerisi laf ü güzaftır… 

 

 

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..