Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Hiç affedemiyoruz

Hiç affedemiyoruz
 

Affetmeyi bilmiyoruz.

Affedici değiliz.

Kinciyiz.

Nefretle doluyuz.

Nefret besliyoruz.

“Bana bunları yaptı ya, isterse ölsün” diyoruz.

Hiçbir şeye müsamahayla yaklaşmıyoruz.

Hoşgörü kuralları çerçevesinde değerlendirmiyoruz olup bitenleri.

Empati yapamıyoruz, art niyetle olanlara ve olaylara yaklaşıyoruz.

Affetmenin o inanılmaz hafifliğine inanmıyoruz, inanmak istemiyoruz.

Bize yapılan en ufak bir hatada bile karşımızdakini kim olursa bir kalemde silip atıyoruz.

Defterimizden silmek için çok büyük gayret sarfediyoruz. 

Derinlemesine düşünecek olursanız, bunun için harcadığımız eforu, başka bir işte kullanacak olursak, neleri başaramayız ki!

Affettmek, yapılan hataları kısmen de olsa görmezden gelmek, nefsimize çok ağır geliyor.

Şeytanî vesveselerden kurtaramıyoruz kendimizi.

Rahim-i rahmana kulak vermiyoruz.

Affetmek erdeminin kadrini, kıymetini, değerini anlamıyoruz, anlayamıyoruz.

“Bir lise öğretmeni, bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur.

Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz? Der.

 Okullarda öğrenciler, çok sevdikleri hocalarının her teklifini tereddütsüz kabul ederler, etmek zorundalar.

“O zaman” der öğretmen.

“Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.”

Öğrenciler bunu da yaparlar.

Şimdi, yarın ki ödevinize hazır olun. 

Yarın, hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!

Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır; ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır.

Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: “Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.”

Bazı öğrenciler torbalarına üçer beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.

Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:

“Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız.

Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde, hep yanınızda olacaklar.”

Aradan bir hafta geçmiştir.

Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikâyete başlarlar:

“Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.”

“Hocam, patatesler kokmaya başladı.”

“Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık.”

 “Hem sıkıldık, hem yorulduk?” derler.       

Öğretmen gülümseyerek, öğrencilerine şu dersi verir:

Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz.

Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz.

Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, hâlbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.”

Affedici olmak, yapılan kısmı hataları görmezden gelerek, kinci, nefretçi olmamak, müsamaha ve hoşgörülü olmak dileğiyle…

Hoşgörüyle yaklaş, her şey fanidir.

Dosta dost olmayan, insan canidir.

Şu dünya insana, fazla ganidir. 

Sevip sevilerek, uyan ey insan!

 

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..