Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '13

 
Kategori
Deneme
 

Hiç bir baba evladına muhtaç yaşamak istemez: lakin...

Hiç bir baba evladına muhtaç yaşamak istemez: lakin...
 

Öyle dönemler yaşadık ki, insanlar seslenmez oldular birbirlerine. Yaşamın getirdiği bir sonuç muydu bu? Bir çift sevgi sözcüğü yerine suskular, tepkisizlikler paylaşılmaya başlandı.

Kaç parçaya bölündü yüreklerimiz, kaç kez parçalara ayrıldı hücrelerimiz, bilen var mı? Yüreklerimiz katı, ellerimiz buz.

Bencillik yaşam tarzımız olmuş. Niçin hep ben hep ben? Ya diğerleri, ya yaşlılarımız. Dünün peşinde koştuğumuz analarımız babalarımız? Paylaşımlar lafta, sözcüklerde kaldı.

Yanlışları başkalarına yükleyip, başarıları sahiplenmek moda oldu. İnsanların ne kadar bencil oldukları aslında şaşırtıcı değil. Asıl şaşırtıcı olan bencilliğini bile bile bir diğerine bencil denmesi değil midir?

İnsanoğlu kimi zaman acımasız, kimi zaman yufka yüreklidir. Çoğunlukla kendinde olan eksik, gedikleri bir türlü kabul etmez. Her şeyi o bilir. Her doğruyu o yapar. Yanlış yapan başkalarıdır.

Hatta öyle söz eder, öyle gürler ki “ kötü günümde yanımda olmayan; nasılsın dediğinde ‘sana ne’ derim” diyebilecek kadar bencildir. Hiç düşünmez ki kendisi bir başkasının kötü gününde yanında olmuş, elini tutmuş mudur?

Her şeyi başkasında beklemek insanoğlunun bencil olanına has bir tutumdur. Dedik ya kendi eksiğini, hatasını kabul ettiremezsin. Lakin ahkâm kesmeye gelince eline su dökemezsin.

Öyleleri var ki hayatta şahit olduğum. Kendi yaşlı anasını yanına alıp bakar. Yaşlılığında yanında yer alır. Hakkıdır da bunu yapmak, doğrudur da aslında. Lakin yanlış olan anasına yaptığını kaynanasına yapmamasıdır.

Oysa ister kendi anası olsun ister eşinin anası hiç fark etmez. Yaşlı insanlara sahip çıkmak lazım.

Hani bir laf vardır. Derler ki “bir baba altı evladına bakar ama bir evlat o babaya bakmaz”. Bunu söyleten elbette ki gerçeklerdir.

Yaşlı insanların barındırıldığı huzurevleri evlatlarının bakmadığı yaşlılarla doludur. Evladının sahip çıkmadığına bir şekilde devlet sahip çıkmaktadır. Fakat huzurevinde kalan yaşlı biri evladının yanında göreceği sevgiden maalesef yoksundur. Hasret duyduğu sevgiye muhtaçtır. Torunlarının gülücüklerine “dede” ya da “babaanne” büyükanne” sözlerine hasrettir.

Daha dün bizler için çırpınan yaşlı ana ve babalarımız, bugün yaşlanmışlardır. Bizlerinde o günleri yaşayacağımızı unutmamamız gerekir.

Gençliklerindeki güç ve kuvvetlerini kaybetmişlerse, bu onların suçu değildir. Hiçbir baba evladına muhtaç yaşamak istemez. Hiçbir ana evladının eline bakmak istemez.  Lakin yaşam şartları çoğunlukla onları buna zorlamaktadır.

Bu durumda o insanlara öz evlatlarının bakması, onların ihtiyaçlarını karşılaması, yanlarında yer alması, kısacası sahip çıkması gerekir.

Yazar George Thomson anlatıyor: “ Thomson bir akşam, Atlas Okyanusu’na bakan bir tepe üzerindeki bir köyde dolaşırken, köyün kuyusunun başına gelir. Tanıdığı yaşlı bir kadına rastlar orada. Kovalarını daha yeni doldurmuş, durmuş denize bakmaktadır. Kocası ölmüş, yedi oğlu da, “toparlanıp” Massachusetts’in Springfield kentine “gitmişlerdir”.

Birkaç gün önce oğullarından birinden bir mektup gelmiştir, son günlerini rahat geçirsin diye onu da yanlarına çağırıyordur, yol parasını da gönderecektir, yeter ki o razı olsun.

Ayrıntılarıyla anlattı bütün bunları bana diye aktarıyor Thomson. “sonra da tepelerdeki tezek yığınına gitmek için nasıl yorulduğundan, tavuklarının öldüğün den, karanlık, isli kulübesinden yakındı; ardından, düşündeki Amerika’nın taşı toprağı altın bir Eldorado olduğundan, Cork’a kadar yapılması gereken tren yolculuğundan, denizleri aşmaktan söz açtı, ama tek dileğinin kemiklerinin İrlanda toprağında dinlenmesi olduğunu söyledi… Sonra gülerek kovalarını aldı, bana iyi geceler diledi, evinin yolunu tuttu…”

Thomson’un 1930’larda yaşadığı bu durum insanı alıp götürüyor. Yaşlı insanlarımız her şartta doğup büyüdüğü topraklarda kalmak, mezarının o ücra topraklarda olmasını istiyor. Ne denir ki? Oğul uzaklarda, geçim derdinde. Ana yaşlı. İstese de gidemez oralara.

Ya uzak olmayıp da yakınımızda olan yaşlılarımızın durumu?

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..