Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Hiç bir dağ özlemi gömebileceğimiz kadar büyük değil...

Hiç bir dağ özlemi gömebileceğimiz kadar büyük değil...
 


Özlersiniz sevdiğinizi... Ayrılık, yüreğinizde tüter bir Kızılderili dumanı gibi. O dumanla çok uzaklara "seni çok özledim" dersiniz, "bizi çok özledim"...

Ayrılık bir dağ gibi durur aranızda. "Şimdi güpegündüz ben bir dağı kazmaya gidiyorum / sen bir dağsın esmer adamların durmadan kazdığı" dersiniz Altay Öktem'in şiirindeki gibi. Esmer adamlar içinizdeki özlemdir, dağ ise ayrılığın uzaklığı...

Sevdiğinizin yokluğu rüyalarınızda başlar, uyandığınız tek yastıkla devam eder. Sabaha onu okşayarak başlamaları, iş arasında ilk fırsatta onunla konuşmayı, akşamları tüm iş yükünü atıp onunla baş başa yemek yemeleri, sarılmaları...

Ayrılığın ne zor olduğunu anlarsınız, aşkın ve tutkunun başında. Paylaştığınız anlar öyle romantik ve sevgi doludur ki, tek bir ânı bile içinizi aydınlatmaya yeter.

Tıpkı hikâyedeki gibi:

İyi kalpli, yalnız bir adam, bir gün bir koza bulur.

Kozanın içinde küçük bir tırtıl vardır. Adam çok sever bu tırtılı, onunla tüm yalnızlığını, tüm sevgisini paylaşır.

Gel zaman git zaman tırtıl büyür, güzel bir kelebek olur. Adam, kelebeğine hayran... Bırakamaz bir türlü... Aslında kelebeğin aklında dağlar, kırlar, çiçekler vardır da; kıyamaz bir türlü adama ve sevgisine, yalnız bırakamaz onu... Üç günlük ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmeye hazırdır...

Ama adam bilir ki; "Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir"... Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne, kırlarına, çiçeklerine doğru...

Kelebek mutlu olmasına mutlu olur ama hiç bir meltem, hiç bir çiçek yaprağı adamın avucunun sıcaklığını andırmaz...

Aklında adam, o çiçek senin bu çiçek benim dolaşır saatlerce...

Adam bir kelebeğe sevdalı, bakıp durur boşluğuna. Kelebekse hala konacak sıcak bir avuç aramakta...

Kelebek şunu anlar: Esas ait olduğumuz yer sevdiğimizin ve sevildiğimizin yanıdır, sıcak bir avuçtur.

Adamsa şunu: Hiçbir sevda yalnızca sevgiyle yaşatılamaz...

O günden sonra kelebek, adama duyduğu özlemi gömecek bir dağ aramaya başlar, ama gücü tükenene dek arayıp da bulamayınca anlar:

HİÇ BİR DAĞ BİR ÖZLEMİ GÖMEBİLECEĞİNİZ KADAR BÜYÜK DEĞİLDİR...

Adamsa artık sevdasını koyar sımsıcak avuçlarına; kelebeğin yerine...

Zordur öyle anlar, sevdiğinizin gitmesi gerektiğini bile bile kal" demek.

"az çekilen bir ceza gibi tırmanmıştık hayatı
anımsa; aşk uzun süren uykusuydu evcil bir kışın
ya da öyle sanmıştık; bütün suçları işledik ne güzel

şimdi güpegündüz ben bir dağı kazmaya gidiyorum
sen bir dağsın esmer adamların kazdığı" [*]

O dağlar bitmez, ne kadar kazma vursanız...

Ama sevdiğiniz o yolculuklardan yine size, yanan kollarınız arasına, sıcak avuçlarınıza dönüyorsa, o zaman hep size âşıktır demektir.

Zorunlu ayrılıklar vardır hayatta, özlemleri doğuran.

Güzeldir özlemek, vahşi bir tadı vardır, sevda ateşine bir avuç kömür de o atar.

İşte o zaman anlarsınız, içinizdeki esmer adamların durmadan kazdığı dağın, aslında sevdiğiniz olduğunu...

Ona ulaşmak, onu içinize almak ve ona gümülmek için!...


[*] Altay Öktem, "Beni Yanlış Öptüler", Everets Yay.
 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..