Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Hiç birini uyurken sevmeyi denediniz mi

Hiç birini uyurken sevmeyi denediniz mi
 

- Tunç
- Efendim
- Neden uyumuyorsun canım
- Biraz başım ağrıyor, hadi sen uykunu bölme...

Sahne yine aynı işte, görselliğin çiftleşme mevsimi. Bir kıvılcım, alev ve yangın yeri. Gün ağırıyor geride kalan kül ve duman. Ne ben seni tanıyorum nede sen beni, ortak noktamız okyanusun ortasında batan bu gemi. Hayatlarımız ilk gidişte zaten su almaya başlamıştı değil mi...

Hikayeler yazmaktan sıkıldım artık yada deneyimlere sahip olmaktan, bakmak ile görmenin arasındaki farktan, hayatımda onlarca kadın yalnız uyanmaktan. Sıkıldım artık, bana yazdığın seneryoyu oynamaktan...

Mücizelere inanırmısınız. Reel gerçegin ardında ki gizemi keşfedenlerden misiniz. Neden ağlar insan, kalp sadece kan mı pompalar, tutku dediğimiz ayrıntı beynimizin ufak oyunları mı, sevgi, aşk, hikayeler karalamak mı...

İşini iyi yapan bir cerrah gibiyim, dokunduğumda açık yarayı hemen bulabilirim ötesinde ağrının kaynaklarını ve vucutda bir kis varsa söküp alınmalı... Kendi söküğünü dikemeyen bir terzi gibiyim. Dikiş tutmuyor bu açık yaralar, bir araya gelip iliklenmiyor iki yaka ve farklı kutulanıyor kol düğmeleri. Parmaklarımın ucunda delik değiş iğne izleri, yani dikip kapatamadığım gibi bu yaraları, her defasında denedikçe iğneler batıyor ellerime ve kanıyorum ve kanadıkça sadece kan pompalıyor kalbim... Elimde yüzlerce mektup yollarda bir postacı gibiyim. Her mektupta farklı bir hikaye dağıtıyorum, yalın ayak, çırılçıplak ve mesaim geceleri başlıyor, hikayenin adresi, içersinde gizli ve bu yüzden açmak yasa dışı değil mektupları, açmalıyım, okumalıyım ve adresine teslim edip imzamı almalıyım. Vucudumda binlerce imza, güneş yanığı tende çil lekeleri gibi.

Tüm dinlerin kurallarına aykırı işler yapan bir cadı gibiyim. Önce büyü için doğru yer doğru zaman ve fotograflar, mektuplar çerçeveye hapsedilmiş hatıraları topluyorum. Kurbanım uyurken uyanıp kalıp acılarını soluyorum. Sonrasında o benim için ağlıyor ben onun için ölüyorum. Her şey oyun hamurunun şekil alma süreci. Kimi zaman nefret edilen, kimi zaman terk edilen. Sonuç her defasında aynı, kurban dünü hatırlamaz cadılar her zaman yakılır, bir kıvılcım yangın yeri, kül ve duman...

Hadi, itiraf edin sizde benim gibi biliyorsunuz dimi. Biten aşksa, asla silinmez lekeleri ve her aşk bir gün bitmeye gebe değil mi. Sonrasında ruhun kürtaj operasyonu ve kalbin kan pompalama süreci, bu arada noel baba da gerçek değildi dimi...

En çok kendimize inandığımızda ne kadar çok yalana sahibiz, belki bu yüzden yalnız kaldığımızda yabancılarla sevişiriz... Sesleri şekillendirebilir misiniz. Mesala bir çocuk ağlaması senfoni orkestrasını dinlemek gibi gelirken, adam-kadın kahkahaları, birden durmaya çalışan bir trenin raylara sürtünme sesi gibi gelir mi... Bazen sessiz konuşan birinin, çığlıklarını duyar mısınız ve gülümseyen bir yüzün size bakarken sakladığı haykırışları. Hiç başkası uyurken uyanıp kalıp geceyi dinlediniz mi... Yapmadıysanız yapmayın, duymadıysanız kulaklarınızı tıkayın ve sevin, şevişin, ait olduğunuzu, sahip olduğunuzu düşünmeye devan edin, bırakın beyniniz düşüncesinde masturbasyon yapsın, kalbinizde sevgi olduğuna inansın...

- Tunç hala ayaktamısın canım, sabah oluyor neden yatmıyorsun
- Sesler, çığlıklar, bağırışlar...
- Çığlık mı ! yine üst kattakiler kavga mı ediyorlar, komşularım yeni evlilerde, onları duymuşsundur haadi yat artık
- Tamam sigaramı içip geliyorum

Her insan yastık altı hikayelerine sahiptir, inansanızda inanmasanızda. Kimi zaman hayallerini kimi zaman kabuslarını biriktirir ve bazen nefretini bazen arsız kimliğini. Her insan uyurken biraz ölüdür. Kimisi düşünerek girer yatağına, kimisi ağlar yastığında, kimisi sevişir yorgan altında ve sonrasında ölür; tekrar gün doğana kadar... Güne güneşle uyananın kulakları sağırdır, duymaz çığlıkları ve start alıp yaşar hayatını. Aslında ne kadar komik, ölümden bu kadar korkarken, uyumak için bu kadar hevesli olmak... Bazılarımızda geceye uyanır ve yanındaki uyurken onu sevmesini öğrenir ve duyar çığlıklarını, yastık altındakileri hissetmek yaşadığı dramdır ve o ani, anları zordur kabullenmek. Oysa ne güzeldi görsel hazda sevişmek. Bazen sevişirken ölürüz, bazen uyurken, bazende geceye uyanırken...

- Sonunda uyumaya karar vermene sevindim
- Biriyle uyumaya alışkın değilim
- Hadi tunç sen mi! sen gibiler geceleri yalnız değildir
- Sen sırtını dönsen ben sana sarılsam sonra uyusak ve sabah kahvaltı yapsak olmaz mı
- Bunları yapmadan önce... şey, bir şey itiraf etmek istiyorum
- Etme... sadece uyu... biliyorum. Burası senin yatağın ve senin yastığının üzerinde uyuyorum...


Birini uyurken sevmeye karar vermek en zorudur. O artık yarı ölüdür ve siz uyanıkken gecede artık onsuzluğun nasıl bir şey olucağını bilirsiniz. Erken giderse nasıl bir eksiklik yaratıcağını, geceye uyanmak gibi sizi nasıl bir sessizliğin beklediğini ve karanlıkta şekillenecek korkularınızın gerçekliğini bilirsiniz ve o an yaşadığınız kaos kabullenme sürecinizdir. Tek taraflı bir yemin, imzanızı attığınız bir anlaşma ve kapalı bir kutu... Siz uyanık kaldıkça daha çok şekillenir, bazen uykuda ağladığına tanık olursunuz, bazen gülmesine, kimi zaman öfkesini hissettirir ve size, uykusunda, sizden öncekiler gibi seslenir... Gün içersinde kurduğu her kelime gecede o karanlıkta şekillenir ve herkez kendine dair ip uçlarını mutlaka verir. Uyuduğunuz yastığın altındaki herşeyi biliyorsunuzdur artık...

- Günaydın
- Günaydın
- Rahat uyuyabildin mi, en son çığlıklar, çığlıklaaar diyordun
- Dalga geçme benimle, gerçi bu muzur halinin sevimli olduğunu söyliyebilirim
- Sanırım bende seni sevebilirim tabi geceleri ruh gibi evimde dolaşmayıp bana sarılıp huzur vererek uyursan
- Dediğim gibi biriyle uyumaya alışkın değilim
- Yoksa biriyle yatarken uyumaktan korkuyormusun, hey yatağımı ıslatmassın değil mi
- Bir şey sorucağım
- Ops birden ciddileştin
- Geceleri ben uyurken mesela kabus görüp sıçrasam yada ben uyurken korkularıma tanık olsan ne bilim mesela öfkeme yada gözyaşlarıma yada ne bilim böyle bir durumda ne yapardın
- Sanırım korkardım yani korku filmlerindeki gibi mi ne bilim senle uyumak tedirgin ederdi sanırım beni hey niye bana böyle sorular soruyorsun, bilmediğim kötü bir anın felan mı var canım
- Hayır sadece merak işte, neyseki biri uyurken onun korkularını hissetmek mümkün değil, hadi kahvaltı yapalım
- Harika omlet yaptım ve .....

Birini uyurken sevmek zordur ki siz artık kutunun içersinde ne olduğunu bilirsiniz... O sizin bildiğinizi bilmezken...

 
Toplam blog
: 151
: 911
Kayıt tarihi
: 16.02.08
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk öğretim, üniversite, askerlik ve evlilik hazırlıkları sıralamasında stan..