Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '14

 
Kategori
Öykü
 

Hiç bitmeyen ama hiç bitmeyecek hayal

Hiç bitmeyen ama hiç bitmeyecek hayal
 

Balıkçı Hakan


Deniz tarafındaki yemekhanenin önünde On sekiz On Dokuz yaşında bin genç, tiril tiril tören kıyafetlerini giymiş gururlu, mağrur ama  buruk bir halde toplanmıştık. Tören elbisemizi bize emanet etmişler ve temizliği konusunda da uyarmışlardı. Meçimizi(kısa kılıç) takmıştık ve  kendimizi çoktan Kafdağı'nda hissetmiştik. İçimizde gerçekçi olan bazı arkadaşlarımız da vardı. Fakat bastırılmış bir endişeyi gizlemek adına sürekli şakalaşıyorlardı. Ben de endişesini ters gösterenlerdendim sanırım, eğleniyor gibi yapıyordum.

Bin Harbiyeli Silahlar üzerine bir  elimizi arkadaşımızın omzuna da diğerini koyarak namusumuzun üzerine yemin ettik. Bu vatan bu Cumhuriyet  için canımızı seve seve vereceğimizi haykırdık, kararlıydık aldığımız emaneti yere düşürmeden bizden sonrakilere daha ilerilere taşıyarak teslim edecektik.

             Törenden sonra tüm alana dağıldık, her birimiz  bir kaç kişilik gruplar halinde bir köşeye oturduk.Ben yalnız kalmayı tercih edenlerdendim. Çok uzun gelen kısa bir zaman sonra 5067 Hakan Alkan diye bağırıldığını duydum. Heyecanlanmıştım.

              -Abi benim Hakan, diye ben de bağırdım. Bağırmasaydım keşke ya da abi demeseydim. Görmemiştim ama. 10. Bölük Komutanının çok yakınımda olduğunu görememiştim.  Asker yanımda durdu,

             -Anan baban gelmiş, nizamiyedeler. Hadi çabuk koş cemseye bin kalkmak üzere dedi.

  Ahmet yüzbaşı sessizliğini bozarak,

             -Sen ne dedin Harbiyeli?

              - 2.Tabur 12. Bölük 5067 Hakan Alkan, Emredin Komutanım!

              - Sen ne dedin askere?

             ..............

              -Sana soruyorum Harbiyeli ne dedin askere? ses yükselmişti.

              -Hakan Alkan benim dedim komutanım.

              -Nasıl hitabettin oğlum?

              -Abi dedim komutanım. Ere komut verdi, 

                -Gel asker!  Asker hemen yanımıza gelip bağırarak,

               -Emredin komitanum!  Komutanım diyemiyordu belli ki Karadenizliydi. Bana dönerek emretti,

               -Tokatla şunu Harbiyeli. Ben şaşkın şaşkın bakarak kala kalmıştım ki haykırarak,

               -Tokatla oğlum! Ben nasıl olduğunu bilmeden hafifçe tokat atmıştım ki, dönerek avucunun içiyle öyle bir tokat attı ki, asker bir  metre geriye doğru düştü.

                -Kalk lan! Gel buraya. Tokat böyle atılır. At bakalım, dedi bana.

                Eğer hızla vurmazsam askerin aynısını hatta daha fazlasını yiyeceğinden korkmuştum ve ben de sağlam bir tokat attım.

               -Haaa şöyle! Abi yok bu senin emrinde onu nasıl savaşa yollayacaksın? Abi hadi canım biraz savaşalım mı diyeceksin? Dangalak bir daha duymayacağım.

                -Emredersiniz komutanım! dedim ama hala acısı yüreğimdedir. Benim yüzümden feleği şaşmıştı garibanın. Hem de anamı babamı görmem için beni heyecanla çağırırken. Hep aklımdadır o asker, hakkını helal etti mi ki bana?

               

          

 

           

        

         

 

 

 
Toplam blog
: 30
: 168
Kayıt tarihi
: 09.01.13
 
 

1986 mülkiye, uluslararası ılıskıler bölümü mezunu. Yazar, sanayici. ..