Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '14

 
Kategori
Güncel
 

Hiç yapıcılarla yıkıcılar bir olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri anlar!

Hiç yapıcılarla yıkıcılar bir olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri anlar!
 

Gezi Parkı eylemleriyle hız kazanan gerilimli ortamı devam etirmeyi görev edinenlerle, yazarak lojistik destek verenlere bakıyorum.

Zihinlerinde, gerçekle hiç mi hiç alakası olmayan ütopik bir dünya yaratmışlar ve orada yaşamaya devam ediyorlar. Yaptıkları yıkımı, sebep oldukları ölümleri yüceltip kutsuyorlar. Muhtelif eylemler için uydurdukları sloganları, polisle girdikleri çatışmalarda öne çıkarıp totemleştirdikleri kişi ya da olguları tekrar tekrar gündeme taşıyarak mutlanıyorlar. Tüm bunları, memleket adına büyük başarı ve kazanım gibi görüyor olmalılar ki, yaptıklarını övgü ve iştiyakla anıyorlar.

Düşmanımın düşmanı dostumdur düsturu çerçevesinde, Güneydoğu'da yol kesen eşkiyaya, Lice sokaklarında terör estiren barış düşmanı piyonlara manevi destek veriyorlar. Askeri sahadaki Türkiye Bayrağı'nın direkten indirilmesini büyütmemek gerektiğini söylüyorlar. Ben de geleceklerini bu ülkenin huzurunun bozulmasında arayan bu birlik ve barış düşmanı efendilere diyorum ki: 

Sizler, yüzlerine maske geçirtip sokaklara sürdüğünüz çocuklarla huzuru bozmaya devam edin.

Molotof bombalarıyla, havai fişeklerle sokakları, otobüsleri ve otomobilleri ateşe verin. Kaldırım taşlarıyla, çelik bilya ve çivilerle sizi durdurmaya çalışan polise saldırın. Bakkal, manav, lokanta, kafe, banka, otel demeden, önünüze gelen ne varsa hepsini yakıp yıkın ve parçalayın.

Hazırladığınız tertiplerle yarattığınız, "biber gazına direnen kırımızılı kadın, tomayı durduran siyahlı kadın" profilleriyle bir türlü içinizden atamadığınız çocuksu egolarınızı tatmin etmeyi sürdürün.

Sokaklara yönlendirip polisle karşı karşıya getirerek ölümüne sebep olduğunuz gençlerin cenazelerini alabildiğine istismar edin. Canınız sıkılıp hır çıkarmak istediğinizde  Berkin Elvan'ı, Ali İsmail Korkmaz'ı yahut hayatını çaldığınız başka birini hatırlayın ve elemanlarınızı meydanlara salın. Defalarca tekrarladığınız halde bir türlü vazgeçemediğiniz yakım ve yıkım işinize, bıraktığınız yerden tekrar başlayın. Kaldırım taşlarını sökün, trafiği altüst edin, vatandaşı canından bezdirin. Yok yere hayatını kaybeden delikanlılar için kurguladığınız samiyetsiz anmalarla yeni acılara ve ölümlere zemin hazırlayın. 

Lice'de, Hakari'de, Muş'ta olay çıkaran, yol kesen eşkiyaya, sırf gerilim çıksın da barış süreci sekteye uğrasın diye çaba sarfeden rahat ve huzur düşmanı alçaklara arka çıkın. Diren gezi, diren Lice sloganlarıyla ve bunların altına döşendiğiniz yazılarla gerilimdaşlarınıza destek verin. Eğer fitne çıkarmaktan vazgeçerseniz belki memleketimize huzur gelir. Siz de insanların yüzü gülmeye başladı diye buna üzülürsünüz! Sakın geri adım atmayın ve bu minval üzere yürümeye devam edin.

Çünkü sizler, yapma ve yaşatma kabiliyetine sahip insanlar değilsiniz. Sizler yıkmaya, yakmaya, kırmaya ve dökmeye proğramlanmış, piyonların efendilerisiniz. Kıyamet kopsa, hayırlı bir işe imza atmazsınız. Bulunduğunuz pozisyonu değiştiremez, ileriye dönük müsbet adımlar atamazsınız. Yıllar bile geçse, hep birlikte aynı yerde tepinir durursunuz. Cümle alem biliyor ki, şimdiye kadar gösterebildiğiniz en büyük başarı, "bela çıkarmak"tır.

Salı günü bir yandan, Güneydoğu'da sergilenen kanun dışı eylemlerle, ülke genelinde onlara destek verenlerin haberlerine göz atarken, bir yandan da Başbakan'ı dinledim. Gurup konuşmasında, temeli atılan yeni hava limanından, üretimi gerçekleştirilen "atak helikopterleri"nden sözediyordu. Bu helikopterin parçalarının nerdeyse tamamına yakınının ülkemizde üretildiğini anlatıyordu. Yaptıklarını ve yapmak istediklerini dile getiriyordu. Gezi olaylarıyla zarar gören ekonominin tekrar eski durumuna gelmekte olduğunu söylüyordu. 

Bıçak sırtı bir ortamda olduğumuzu, buna rağmen barış sürecinden geri adım atmayacaklarını, barışı ve  huzuru sağlama konusunda kararlı olacaklarını belirtiyordu. Kandan, şehit cenazelerinden, ölümlerden, provakosyon ve tahriklerden beslenenlere rağmen gayreti elden bırakmayacaklarını ifade ediyordu. Anlattıklarıyla, çocuğu askerde olan, evladı Güneydoğu'da görev yapan, oğlu dağa kaçırılan ve gelecekten bir şeyler bekleyen insanımıza ümit veriyordu. Onların yüreğine su serpiyordu.

Madem başladık bir de Bahçeli ve Kılıçdaroğlu'nun muhtelif gurup toplantılarında anlattıklarına bakalım.  Aşağı yukarı tüm grup konuşmalarının, iktidarı ve başbakanı acımasızca eleştirme üzerine kurgulandığını görürüz.

Yaptıkları, daha on yıl öncesine kadar adını bile bilmedikleri ambulansı gariban insanların ayağına getiren, böbrek hastalarına bedava araç temin eden; makarnacılar, kömürcüler diye küçümsenenlerin ihtiyaçlarını karşılayan, sakatlara ve bakıcılarına maaş bağlayan adama verip veriştirmekten ibarettir.

Biri, "millet bana iktidar verdiğinde, seni yüce divana göndermezsem namerdim!" diye Başbakan'ı bangır bangır eleştirirken diğeri, hırsızlıktan eşkiyalığa, beceriksizlikten yalancılığa kadar tüm olumsuz kelimeleri ona münasip görmektedir.

Keşke muhalefet, "Sevgili vatandaşlarım! Evet Tayyip Erdoğan iyi işler yapmıştır. İhracatı 40 milyarlardan almış, 150 milyara kadar getirmiş, milli geliri yüz güldürecek biçimde artırmıştır. Eğer biz iktidara gelirsek ondan daha iyisini yapacağız. Yapılan köprülere, yollara daha fazlasını katacağız. Özgürlükleri daha da genişleteceğiz." şeklinde vatandaşı iknaya dönük konuşmalar yapabilseydi.

Keşke, yetkisi ve kerameti kendinden menkul, bir takım platformlar, ağaç hassasiyeti yalanının ardına saklanıp iktidar yıkmaya soyunmasaydı. Keşke yalnızca, "havaalanı, köprü yapmayın, buradan yol geçirmeyin, hes inşaatlarına ve maden aramalarına son verin" benzeri laflarla ön kesmeye çalışacaklarına, alternatif projeler sunup , "bu köprü veya bu liman buraya yapılırsa daha iyi olur!" diye yol gösterselerdi. O zaman, halkın oylarıyla seçilme ihtimalleri artardı. Böylece iktidar olmak için, ülkeyi ateşe verme seçeneğini kullanmalarına gerek kalmazdı.
 
Oğuz Atay, "İnsan, ağaçları kesip onlardan kağıt yapan sonrada o kağıtlara 'Ağaçları Koruyunuz!' yazandır" demiş. Sanırım bu söz, slogan yazdığı kağıdın, yaktığı eşyanın ağaçtan yapıldığı gerçeğinden bihaber gezicilerle onların fikir babalarının idrak seviyesini fazlasıyla anlatıyor.

Kağıt israfını adet haline getirenlerin, ateşe verdikleri masa, sandalye ve inşaat kerestelerinin ağaçtan yapıldığını düşünemeyenlerin yeşil ve çevre sevgisi ne kadar samimi ise, memleket sevgisi de o kadar samimidir veselam.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..