Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '15

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Hiçbir şeyi kişisel algılamamak kendi türünüzle kuracağınız ilişkide nefis bir araçtır.

‘Bir kez başkalarının söylediklerinin ya da yaptıklarının sizinle ilgisi olmadığını görebildiğinizde, kimin hakkınızda dedikodu yaptığı, kimin sizi suçladığı, kimin dışladığı önemini kaybeder. Dedikodular sizi etkilemez olur. Kendi görüşünüzü savunmaya zahmet bile etmezsiniz. İnsanların sözleri sizi etkilemez çünkü onların görüşleri ve duygusal zehirlerine bağışıklığınız vardır. Gerek başkalarını incitmek için dedikoduyu kullanan, gerekse kendilerini incitmek için başkalarını kullanmak isteyen parazitlere bağışıklık kazanmışsınızdır.

Hiçbir şeyi kişisel algılamamak, kendi türünüzle insan insana etkileşiminizde nefis bir araçtır. Ayrıca, bireysel özgürlüğe alınmış bir bilettir de çünkü artık hayatınızı başkalarının fikirlerine göre yönetmek zorunda değilsinizdir. Bu, insanı gerçekten özgür kılar!’ *

Ahmaklıklarının üstünden atıp tutan ruhsal gelişim simsarları bunun tam da zıttını söylerler. Ağızlarında gevelerler; ‘başkalarının tuttuğu aynada kendinizi görün’ derler. Bu ayna nasıl bir ayna ki kendini görmeyi becerememiş olanlar başkalarında neyi görürler! Neyi gördüklerini nereden bilirler!

Malum enerji dikkati izler. Dikkat nereye odaklanmışsa o yörüngede gönüllü ya da gönülsüz ilerleriz. Bu ilerleme gerilemeye doğru mu gider yoksa gelişmeye doğru mu salınır insanın dikkatine bağlı!

Dikkat, iç dünyadan referans almıyorsa, dış dünyada, dışsal etkileşimlerde dolanıp duruyorsa etrafta olagelen, devinmekte olan her ayrıntı, gözlem ve  değerlendirmeden yoksun olur. Bu da insanı yorar, tüketir, iç dünyasını allak bullak eder. Bu tükenme, olan bitenin kişisel yansımalarımız olduğunu düşündüğümüzde daha da tehlikeli bir boyuta varır ve kişisel algılamalara yol açar. Kişisel algılama incinme ve yaralanmalara yol açar. İncinme ve yaralanmalar mutsuzluğa, mutsuzluk iç ve dış öfkeye yol açar. İç ve dış öfke yıkıcı tavırlara yol açar. Yıkıcı tavırlar savaşlara yol açar... Bu böyle devam eder gider.

Hele de insan neye inanacağını bilmiyorsa, kendinden evvel başka şeylere inanmaya başlamışsa... Ne bileyim resmi tarih ve ideolojiyle bakıyorsa hayata, kendi iç gücüne inanmazdan evvel dışarıda o birbirinden büyük ve haşmetli dinlere kaptırmışsa paçayı, aklı, zihni ve ruhu ele geçirilmişse, dalgın yaşamların içindeyse, marazi alanlarda dolanıp duruyorsa hangi aynada kimi görecek? Siyasetin ve ticaretin bulanık dünyasında hapsolmuşsa, bilinci hasta olmuşsa, özsel değerleri oluşmamış, oluşmuş güçlenmemişse neyi nasıl bilecek. Kendi özsel değerlerinin üzerinden hareket edemeyen insanların dışarıda olan biteni sağlıklı bir şekilde değerlendirmesinden nasıl bahsedilebiliriz? Sadece kaostan sözedebiliriz.  

Ayna meselesi bu noktada çok hastalıklı ve travmatik ilişkiler ağına yol açar o vakit. Sağlıklı bir ruhsal yapıya sahip olmayan insanların birbirlerine ayna tutmaları birbirlerinde kendilerini dev aynasında görmelerinden başka bir işe yaramaz. Kişisel görüşüm budur.

Her insan kendine göre, kendi kapasitesine göre, kendi algılayışına göre kendini ifade eder. Yani, konuşur, düşünür, davranır ve hareket eder. Buna göre dünya dediğimiz bu gezegende aslında her insanın dünyası başka başkadır. Anladığı, gördüğü başka başka. O zaman denilebilir ki dünya içinde bir sürü dünya var!

Bunun üzerinden hareket edersek insanların ‘kendilerini bilmediği’ bir dünyada diğerlerinde kendilerini görmeleri büyük bir yanılsamadır.

Kendini bilen insanların karşıda kendilerini değil, olanı biteni tüm netliğiyle ‘görmelerinin’ doğru tavır olduğundan bahsedilebilir. Hayat ancak böyle anlaşılabilir. Anlamak için kişisel olana indirgenemeyecek bir mesafede durmak gerekir. İnsanın kendini bilmesi insanı mutlu eder. Mutluluğun yolu hayatı anlamaktan geçer. Hayatı anlamanın yolu ise kendini bilmekten...

İnsanların doğaları gereği ortak noktaları vardır. Ancak etkileşim dediğimiz şey bu ortak noktalardan hareket ederek çözebileceğimiz bir şey değil. Her insanın iletişim dediğimiz ortak oluşuma katılımı kendincedir. Herkes kendi davranışlarından sorumludur. İnsan iç dengesini bulmadan ‘ayna’ referansı üzerinden duruma bakacak olursa işler karışır. 

Kafa karıştırmak hayatı karıştırmaktır. Kafası karışanın hayatı karışır. Başkalarının ne dediğini, nasıl bir ayna tuttuğunu kişisel gelişim pazarı üzerinden gösterenler aynanın ne olduğunu bilmezler. Tam da budur; ''bir kez başkalarının söylediklerinin ya da yaptıklarının sizinle ilgisi olmadığını görebildiğinizde, kimin hakkınızda dedikodu yaptığı, kimin sizi suçladığı, kimin dışladığı önemini kaybeder.  

Dedikodular sizi etkilemez olur. Kendi görüşünüzü savunmaya zahmet bile etmezsiniz. İnsanların sözleri sizi etkilemez çünkü onların görüşleri ve duygusal zehirlerine bağışıklığınız vardır. Gerek başkalarını incitmek için dedikoduyu kullanan, gerekse kendilerini incitmek için başkalarını kullanmak isteyen parazitlere bağışıklık kazanmışsınızdır.

Hiçbir şeyi kişisel algılamamak, kendi türünüzle insan insana etkileşiminizde nefis bir araçtır. Ayrıca, bireysel özgürlüğe alınmış bir bilettir de çünkü artık hayatınızı başkalarının fikirlerine göre yönetmek zorunda değilsinizdir. Bu, insanı gerçekten özgür kılar!’

 

*Ruiz

  

 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..