Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '12

 
Kategori
Deneme
 

Hiçkimsenin düşünmediğini düşünmek, söylemediğini söylemek o kadar kolay mı?

Hiçkimsenin düşünmediğini düşünmek, söylemediğini söylemek o kadar kolay mı?
 

Böylesine zengin, böylesime uçsuz bucaksız bir güce sahip olduğun gün, sen oldun demektir.


Bundan iki önceki denememde, " Hiçkimsenin düşünmediği bir fikir, söylemediği bir söz var mıdır acaba? " diye sormuştum; hem kendime, hem de beni okuyan herkese...

O yazıyı okuyanlardan da, " Gelecek henüz oluşmadığından, yaşanmamışı bilemeyeceğimizden, elbette düşünülmemiş fikirler, söylenmemiş sözler vardır ve olacaktır dünyamızda..." minvalinden düşüncelerini açıklayanlar olmuştu. Ve gelen bu akılcı yorumlara, yer yer hak verdiğimden, bu gün o konuya ilişkin farklı bir soru daha sormak istiyorum; izninizle:

Hiçkimsenin düşünmediğini düşünmek, söylemediğini söylemek o kadar kolay mıdır acaba?

Nasıl ki, milyarlarca insan içinde, her şeye rağmen, kendimize özel bir yaşam, kendi mizacımıza, dünya görüşümüze, yaşam ve siyaset felsefemize uygun bir yol haritası oluşturmak ve azami ölçüde o haritayla tutarlı bir kişilik, uyumlu bir varoluş çizgisi oluşturmak değerimize değer katıyorsa...

Düşünürken de, konuşurken de, yazarken de hiçkimsenin düşünemediğini düşünmek, söylemediğini söylemek, olağanüstü, insan üstü bir maharet ister elbette. Yanlız maharet istese, ne iyi!... Bakın üstün bir maharet dışında, başka hangi özelliklere de sahip olmak gerekir; düşünce fenomeni bir insan olabilmek için...

- Asla bitip, tükenmek bilmeyen bir merak etme enerjisine sahip olmak ve yaşadığın her an, o enerjiyi daha da yükselterek, tabiri caizse, merak manyağı olmak gerekir.

- Sürekli soru soran, şüpheci düşünceyi, septik bir felsefeyi yaşam düsturu edinmek, zorunludur.

- Yanlızken kalabalıklaşmayı, en kalabalıklarda bile, tek başına kalabilmeyi becerebilecek bir zihin berakklığını, düşünce duruluğunu, irade ve oto kontrolünü içgüdüsel bir reflekse dönüştürebilmelidir; söz konusu olan kişi...

- Dün, bugün, an ve yarın gibi birbirlerinden çok farklı zaman dilimlerini, kendine özel bir tek zaman kavramının, sürecinin içinde rahatça eritebilmelidir; o kadar farklı fikri bulacak, sözü söyleyecek olan kişi...

- Allah vergisi, ama sonradan da kendisinin işlemeye devam edebileceği bir akıl, fikir, zeka ve sezgi zenginliğine de sahip olmalıdır; deminden beri anlatmaya çalıştığım, malum kişi...

- Toplumsal ya da bireysel yaşam biçimlerinden birini, keskin çizgilerle kendine yaşam ideali, belki de kader çizgisi yapabilecek kadar davasına adayabilmelidir kendisini...

- Hem hırslı, hem egosundan arınmış, hem inatçı; ama gerektiğinde, zorunlu olduğunda da, sonuna kadar uzlaşmanın yollarını, şartlarını zorlayan tam bir uzlaşma profesyoneli olabilmeyi becerebilmelidir kesinlikle...

- Düşüncesine, yaşam ideallerine, hayat doğrularına bağlı kalmalı, inandığı düşünce ve değerleri Dünya'da tek başına kalma pahasına koruyabilecek bir kararlılığa sahip olmalıdır.

- Aklının, iç değerlerinin, düşünce ve ufuk çizgisinin, vizyonunun izin verdiği en son kerteye kadar gidebilecek bir cesaret, bu oyunun, olmazsa olmazlarındandır.

- Aklıyla düşünen, duygularıyla hisseden; ama karar anında, sadece analitik, matematik kurallarla işlettiği şaşmaz, yanılmaz, yanılsa bile, yanılgısını anında pozitif enerjiye dönüştürebilecek sağlam bir mantık örgüsüne sahibi olmalıdır; sonu olan tüm zaman dilimlerini aşarak, tüm insanlığa malolacak kişi...

- Ruhsal ve düşünsel tutarlılığını da, çoktan tek bir çizgide bütünleştirebilmiştir tabi ki...

- Sahip olduğu tüm ruhsal ve fiziksel enerjiyi, tek bir noktada, tek bir hedefte toparlayabilecek bir dikkat, konsantrasyon ve odaklanma mükemmelliğine ulaşmış olmalıdır; elbette ki...

- Pozitif enerjisi, empati gücü, telepati eşiği normal insanlarla karşılaştırılamayacak kadar farklı ve üst düzeyde olmalıdır; tartışmasız olarak...

- Bütün bunları ya da bunların bir bölümünü kendi varlığında bütünlemeyi, özümsemeyi becerebilmiş olan bir insan; elbette içinde yaşadığı çağları aşabilir. Hiçkimsenin düşünemediğini düşünebilir, hiçkimsenin söylemeye cesaret edemediğini, gözünü kırpmadan söyleyebilir. Özgüven ve özsaygısı da, sınır tanımaz; tabi ki.

Ama işte bütün bunlara sahip olabilmiş bir insanın adı, ne Erdal olur, ne Cem, ne Nilgün, ne de Merve...

Böyle bir insanın adı, olsa olsa, Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Orhan Veli, Yılmaz Güney, Peyami Safa, Montaigne, Dostoyevski, Tolstoy, Sartre, Spielberg, Mustafa Kemal, Atatürk olabilir ancak ve sadece.

Not: Yazıda kullanılan görsel www.bekibisa.com adresinden alınmıştır.

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..