Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '11

 
Kategori
Deneme
 

Hikaye

Hikaye
 

Küçükken anlatılmış bir çok hikayenin kahramanı hissederiz bazen kendimizi...Bir varmış bir yokmuş diye başlar bizim için hayat...İki seçeneğimiz vardır artık... Ya hikayeyi sonuna kadar yaşayarak dinlemek ya da en güzel yerinde uykuya yenik düşmek... çok sonraları aklımızın bir köşesinde kalmış bir kaç cümleyle devam ederiz yaşamaya... ya hikayenin kahramanı ya da istemediğimiz bir kurgunun fügranı oluruz... Bu kurguda en çok veren taraf olurken, kahramanlığımız kazandıklarımızın ötesine geçemez hiçbir zaman... Çünkü hayat hep birşeyler ister bize verdiklerine karşın... Bazen nelerden vazgeçtiğimizin farkına bile varmadan yaşarız... İşte hayatın bu gerçeğini anlatan hikayelerden biri daha... 

Eski yunan mitolojisinde anlatılan yüzlerce deniz kızı hikayesinin belkide en gerçekci olanı... 

Deniz kızı her gün batımında su yüzüne çıkar ve insanı etkilicek kadar güzel sesiyle şarkılarını söylermiş... Birgün genç bir balıkcı deniz kızının önce sesine sonra kendine aşık olmuş.. deniz kızı da balıkçıyı sevince aşk her geçen gün büyümüş... Öyleki gün gelmiş ayrı yaşamaya tahammülü kalmamış ikisininde... ya balıkçı suda ya da kız karada yaşıcakmış... Deniz kızı daha fedakar davranıp deniz tanrısı poseidona gitmiş ve karada yaşamak için bir çift ayak istemiş... Aşkın büyüklüğüne inanan poseidon kıza bir çift ayak vermeyi kabul etmiş ama karşılığında o güzel sesini istemiş... çaresiz kabul eden kız ayaklarına karşın çok güzel sesini vermiş... artık siren sesinden farkı olmayan bir sesle ama sevdiğiyle yaşamaya başlamış... Ondan sonraki bütün deniz kızları aşkı için sesini veren deniz kızının yasını tutmuş ve şarkılarını her gün batımında siren tepelerinde söyler olmuş... 

Hayatın kaşıkla verip kepçeyle alması işte böyle bir şeydi belki de... Çocukken hayâlini kurduğumuz bir yaşantıya sahip olduğumuzda bir bakmışız ki zamanımız geçmiş... Kariyer peşinde koşarken sevdiğimizden olmuşuz... Para peşinde koşarken sağlımızdan bulmuşuz... Aşk peşinde koşarken ailemizi karşımıza almışız... Dost peşinde koşarken düşmanlar edinmişiz...Ve daha bir sürü şey sayılabilir belkide... 

Dengesiz bir terazinin kefesine konulmuş gibi yaşarız hep... ne zaman bir tarafımız ağır basacak olsa korkuyla kendimizden bir şeyler vermeye çalışırız... Geriye dönüp baktığımızda artık hayatın bize vereceği hiç bir şey kalmamış olur... içten içe tükendiğimizin farkına bile varmadan bekleriz zamanı... Ne zaman ki beklentilerimiz biter hayattan, işte o zaman kendimizi de bitirmiş oluruz... Ve ne zamanki bittiğimizi anlarsak, işte o zaman hikayenin en güzel yerinde uykuya yenik düşeriz çocukluğumuzda yaptığımız gibi... 

 
Toplam blog
: 10
: 349
Kayıt tarihi
: 26.07.11
 
 

27 Şubat Gaziantep doğumluyum. Bilgisayar programcısıyım ama işimin beni tam anlamıyla tasvirledi..