Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Hikmet Bila: "Büyük Kurban" Beklentisi"

Hikmet Bila: "Büyük Kurban" Beklentisi"
 

Atatürk'ün sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy'un babası İsmail Fazıl Paşa, Atatürk'ü oğlu gibi görür ve çok sever. Atatürk'te Türk Milleti'nin cevheri vardır; bunu ayrımsar, görür; bu genç idealiste güvenir İsmail Fazıl Paşa. Osman Nizami Paşa'nın görüşlerine çok değer veren İsmail Fazıl Paşa; Atatürk'le Osman Nizami Paşa'yı tanıştırır.

Atatürk, Osman Nizami Paşa'ya yapacaklarını anlatır. Paşa; Atatürk'e neye güvendiğini sorar. Atatürk; Paşa'ya şu cevabı verir:"Durgun görünen bu millette cevher vardır; güvendiğim o cevherdir."

Türk Milleti'nin cevheri bitirilemez; o cevher her şartta yaşar, kıvılcımdan yıldırıma dönüşür.

Evladını şehit veren anne ve babalar; ağabeyler, kardeşler, ablalar, bacılar; şehitlerin geride kalan küçücük evlatları "bizi de askere alın" diyorlar. Bundan daha büyük cevher olabilir mi?!.

Türk Milleti'nin cevheri komutanlarında şahsiyet bulur. Sınır boylarında nöbet tutan Mehmetçikler'inde bu cevher; ulaşılmaz bir ideal olur. Vatana ve millete feda edilmeye hazır canda, sonsuzluğa erer.

Bu nedenle rütbesi ne olursa olsun hiçbir Mehmetçik incitilmemelidir.

Basında Hava Kuvvetleri Komutanı hakkında çıkan bir yazıyı daha buraya alıyorum. Okuyalım:

"Hava Kuvvetleri Komutanı Aydoğan Babaoğlu’nun istifasını isteyen iki grup var:

Bazıları, Aktütün Karakolu’na yapılan baskında 17 asker şehit olurken Babaoğlu’nun Antalya’da golf oynuyor olmasını yakışıksız bulanlar. Çatışmaların sürdüğü saatler boyunca, hatta kendine bağlı uçaklar harekâta katılırken, komutanın devre dışı kalmasının kabul edilemez olduğunu savunanlar. Bir kuvvet komutanının, silahlı çatışmadan yaklaşık 30 saat sonra haber almasını eleştirenler… Orduya güvenleri tam olduğu halde, böyle bir hareketi içlerine sindiremeyenler bu grupta yer alıyor.

Bazıları da, orduya yüklenmek için önemli bir koz yakaladıklarını düşünerek, <ı>‘<ı>Fırsat bu fırsat<ı>’ diye ellerini ovuşturuyorlar. Bunlar, her baskından, pusudan, her mayından sonra içten içe sevindikleri halde, <ı>‘<ı>Eyvah evlatlarımız ölüyor<ı>’ diye sahte yaygara koparanlar. Bunların tavırlarına, yazıp çizdiklerine dikkatle bakan bir göz, <ı>‘<ı>Eyvah evlatlarımız ölüyor<ı>’ yakınmasının altındaki sinsi sevinci kolaylıkla görecektir. Aslında, her saldırıdan sonra <ı>‘<ı>İşte siyasal çözümün tam zamanı<ı>’ diye koro haline geçerek de kendilerini ele veriyorlar.

Üçüncü bir grup şimdi, tam şu anda gözlerini, kulaklarını dört açmış bekliyor.

Neyi bekliyor?

Babaoğlu’nun istifa haberini.

Kim bunlar?

PKK ve onu tetikçi olarak kullanarak, asıl büyük hedefi, Türk ordusunu yıpratmak, halkın gözünden düşürmek, karizmasını çizmek için ellerinden geleni ardına koymayanlar.

Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar. Aktütün baskınıyla sadece 17 askeri şehit etmiş olmakla kalmayacak, bir de <ı>‘<ı>büyük kurban<ı>’ almış olacaklar. Bir baskınla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin zirvesini dağıtmış, parçalamış olacaklar. Az başarı mı? Asker düşmanlığına ahdetmiş medyada, bu yoldaki manşetlerin şimdiden hazır olduğunu bile düşünebilirsiniz.

***

Türkiye çok büyük bir tehditle karşı karşıya. Onun için bir zamandır, 20’nci yüzyıl başlarına kadar gidip <ı>‘<ı>Balkan olayları<ı>’nı hatırlatıyorum. Bu büyük olayı görmeyip, işi bir karakol baskınına ya da golf oyununa indirgeyerek orada yoğunlaştırmanın gerçekçi olmadığını söylüyorum.

Daha, çok komutanlar gelip gidebilir; daha, çok karakollar basılabilir...

Önemli olan, gidişin nereye doğru olduğunu görebilmektir.

Görebilmek için de çok geniş ve derin siyasal bakış gerekir.

Ve büyük, güçlü bir siyasal irade…

<ı>‘<ı>PKK silah bıraksın<ı>’ çağrıları, <ı>‘Barzani<ı>’<ı>yle işbirliğine devam<ı>’ kararları, <ı>‘<ı>ABD ile istihbarat alışverişi<ı>’ masalları gösteriyor ki, ortada hâlâ öyle bir bakış ve öyle bir irade yok.

Tarih bu olayı nasıl yazar acaba?

<ı>‘<ı>Öngörüsüzlük<ı>’ diye mi?

<ı>‘<ı>Basiret bağlanması<ı>’ diye mi?

Yoksa; <ı>‘<ı>Vuruşa vuruşa çekilmek<ı>’ diye mi?" (Hikmet Bila; 13.10.2008 Pazartesi. Cumhuriyet)

Evet tekrar ediyorum: Türk Milleti'nin cevheri Mehmetçikler'inde şekillenir. Bu cevher; vatan için feda edilen canda şehadet olur.

Şemsi Efendi olmasaydı Atatürk olmazdı. Sadece Şemsi Efendi mi?.. Diğerleri de var: Atatürk'ün Matematik Öğretmeni Üsküplü Mustafa Efendi... Fransızca Öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüttin Efendi... Kompozisyon Hocası Alay Emiri Mehmet Asım Efendi... Tarih Hocası Kolağası Mehmet Tevfik Bey... Daha niceleri... Hepsi de Atatürk'e kol kanat germişlerdir. Atatürk de Türk Milleti'ne kol kanat germiştir.

Rütbesi ne olursa olsun; Er, Erbaş, Astsubay; Subay, General; Mehmetçikler'imizi incitmeyelim. Koca bir millet; vatan ve milletin mal,can,namus emniyeti bunlara emanettir. Bu emaneti en ulvi değer olarak taşımalıyız.

Birbirimizle el ele; gönül gönüle olmamız gereken bir dönemi yaşamaktayız. Türk Milleti tarih bilinci içinde; hiçbir gizli ve açık düşmanlığa izin vermeyecektir.

Annelerin ve Mehmetçikler'in birlikte ağladığı bir resim ekledim bu yazıya. Mehmetçikler ve anneler... Her ikisinin de gözyaşı... O gözyaşı aklımızı başımıza almamızı emrediyor. Anneler ve onların oğulları Mehmetçikler; hep gülecekler bu yurt toprakları üzerinde. Onların emekleriyle kotarıldı, o büyük zaferler... Oğul cephede savaşırken; ana da ekmek taşıdı, çarık taşıdı, mermi taşıdı cepheye... Türk Milleti'nin bu coğrafyada huzur içinde sonsuza kadar yaşaması için...

"Göz odur ki dağın ardını göre; akıl odur ki başa geleceği bile."

O göz ve o akıl ile yaşamak dileğimle...

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..