Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '10

 
Kategori
Deneme
 

Hileli yoksunluk

Hileli yoksunluk
 

hayat yine hile yaptı kendi doğrularıyla...


<ı>“ Ben hiçbir şey bilmiyorum ama hiçbir şey bilmediğimi biliyorum, onlar ise ya hiçbir şey bilmiyor ya da çok az şey biliyor ama her şeyi bildiklerini zannediyorlardı”

<ı>Soktares

Sokrates’in Savunması’nı bir kez daha okumak gereksinimi hissettiğim gecelerden biri.

Gecenin ayrılmakla kavuşmak arası zamanı.

Joan Baez, Pink Floyd tınıları kulaklarımı okşuyor.

Etrafımda yüreğimden kaçan duygular.

Umut Tanrısı bile ürküyor anlatamadıklarımın sancısından…

Onca insanın sırrını taşıdım bunca yıl hafifçe.

Ama üstüne kendi sırrımı katınca çok ağırlaştı yüküm, zorlanıyorum taşımakta…

Yine ıslık çalmaya başlamışım, her kendimle kalışımda / her kendimden kaçışımda /her kendim oluşumda ki gibi…

Herkes bilir çokça ıslık çaldığımı. Ama hiç kimse nedenini sormaz, güler geçerler sanki çok komik bir eylemmiş gibi ıslık çalmak…

Ve hatta üstüne yazılar yazan da olmuştu “ yağmur kokulu ıslıklar çalan kadın “ diye…

Gülümsetiyor artık geçmişin bu yansımaları ama di’ li geçmiş zaman kipine takılmanın anlamı yok şimdi.

Her sabır voltasında ölümsüzlüğünü kutsuyorum zaten yaşananların.

Kıvamlı bir gözyaşı gerek bu gece, yaşanamayanların kefareti olsun hayata…

Farkına varmadan mavi kalemimi de elime almışım.

Kimse bilmez mavi kalemimle paylaştıklarımı.

Yazdıklarımı okurlar, cevaplar ya da cevaplamazlar ama hiç kimse neden maviyle yazdığımı sormaz, garipser geçerler sanki maviyle yazmak çözülmemiş bir alfabeyi kullanmakmış gibi…

Oysa yaşamımın sırrında gizlidir kalemimin şahitliği, nice geç baharlara, erken hazanlara…

Ayrılık takviminden sevgisizlik yılgını günleri çiziyorum mavi kalemimle.

Geriye yoksunluk, karanlık ve bir de karanlığın dostu ıslık kalıyor.

Belki de hep ıslık çalışım, kaybolmuşluğumda karanlığa karşı direnç türküsü olsun diyedir…

Aslında hileli bir yoksunluk bu yaşanan.

Çünkü varsıllıkla yoksunluk arasındaki o kayboluşumda,

Hayat yine hile yaptı kendi doğrularıyla!

Hani genel doğruları bilirsin ama sen yanlışı yaşamak istersin…

Genel yanlış senin doğrundur…

Ve ne zordur yanlışı isteyerek doğruları yaşamak!

Sonra sonsuz ıslıklar çalarsın.

Sonra mavi ile yazarsın.

Bir de çam ağacım olsa dersin…

Herkes bilir hep çam ağacın olsun istediğini. Ama hiç kimse neden çam ağacı diye sormaz, hep hüsnüyusuflar-papatyalar getirirler sen çok seviyorsun bu çiçekleri diye, sanki çam ağacı getirmek olmaz bir şeymiş gibi…

Ne diyordu Sokrates Savunmasının son cümlesinde:<ı> “ Ayrılık vakti geldi ve herkes kendi yoluna gidecek – ben ölmeye siz yaşamaya. Hangisi daha iyi Tanrı bilir.”

<ı>

Sevtap Özkahraman

 
Toplam blog
: 121
: 745
Kayıt tarihi
: 07.11.08
 
 

1958 Balıkesir doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü mezunu..