Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '08

 
Kategori
Kültürler
 

Hint Mitolojisi’yle enerji, dönüşüm ve döngü bilgisi

Hint Mitolojisi’yle enerji, dönüşüm ve döngü bilgisi
 

Vishnu Hint Mitolojisinin temel “Tanrılarından” bir tanesidir. Aslında batı düşünme sistematiği, sınıflandırması içinde buna mitoloji diyoruz. Roma’nın, Yunan’ın mitolojik kahramanları vardır, bunlar günlük hayatın içinde var olmazlar, çok sık kullanılan bir şey de değildir. Oysa Hindistan’da “Tanrılar” bir şekilde dünyasal olanla sürekli ilişki halindedirler.

Her biri bir başka şeyi simgeler, yerine geçer.

Vishnu ile birlikte yaratıcı Brahma ve yok edici Shankar üçlü “trimurti”yi oluştururlar. Karşımıza yeni bir “üçleme bilinci” çıkar. Belki de batı inanç sistemlerinin içne geçenin ilk halini burada aramamız gerekir.

Brahma yaratıyor, Vishnu bilgelikle destekliyor, düzenliyor; <ı>farkındalığı sağlıyor, Shankar zamanı geldiğinde yepyeni bir döngünün başlatılabilmesi için yok ediyor. (Shankar yerine Shiva'nın da adı geçer.)

Bu bir “döngü” bilgisi; önemli.

Yazımıza Vishnu ile başladık, imgesi ve taşıdığı “farkındalık” anlamı sürekli hayatımızın içinde olduğundan onunla devam edebiliriz. Vishnu mükemmel erkek ve kadının tek formda toplandığını gösteren dört kollu bir figürün resmidir.

O dört kolun her biri farklı simgelere; anlamlara sahiptir. Şimdi onları açalım.

Farkındalık

Sağ üst elinin işaret parmağı ile bir disk çevirir. <ı>“Ben binlerce kere tekrar eden düngünün, dün-bugün-yarın bilgisine ait “farkındalığın” diskini çeviriyorum, ” şeklinde bir yorum getirebiliriz.

Nedir farkındalık? “Ben, döngünün farkındayım.” demektir. Yani, zamanın üç boyutunun bilgisine sahip olmak: Dün, bugün ve yarın. Disk mitolojik zamanlar için aynı zamanda çok iyi bir silahtır. Bu silahı kullananların savaş alanlarında rakiplerine karşı üstünlük kurabildiğini okuyoruz, efsanelerinde. Diskin dönüş yönü saat ibresi yönündedir ve dönüş oklarıyla birlikte gamalı haçın ters şekli ortaya çıkar: “Swastika” İkinci Dünya Savaşı öncesinde Almanya’da Nazilerin sembolü olarak kullanılan “Gamalı Haç”ın swastikanın tam tersi yönünde dönüşünden çıkarılması gereken bir anlam var mıdır? “Biz, bütün gelişimleri ve bilgileri tersine çeviriyoruz!” Karşıt da olsa devasa bir enerji taşıdığına şahit oluyoruz. Yıkım getiriyor. Demek ki, elimizdeki bilginin doğru anlamlandırılması ve kullanılması çok önemli. Swastika; farkındalık diski bilgisinin içinde bu saklıdır.

Döngü” insanoğlunun yaşadığı dört çağı anlatmaktadır. Biz Hint Mitolojisinden gidelim, çeşitli uygarlıklarda bunların karşılıkları olduğunun hakkını verelim.

Cennet, Altınçağdır; ve prensi Krishna, kralı onun olgunlaşmış hali Narayan’dır. Krishna’ya Mahabharata’ta destanında rastlıyoruz. Bhagavad Gita’da Tanrılaştığını görüyoruz.

Altınçağ’ı Gümüş Çağ izliyor; kralı Rama’dır; Ramayana Destanı’nde detaylıca öğreniyoruz, yaşamını ve Vishnu ile olan ilişkisini.

Sonra Bakır Çağ (bu çağda dinlerin ortaya çıktığını görüyoruz; anlamı, ruhun acıyla karışık ibadet ihtiyacı çekmesi. Buda, Abraham, İsa, Muhammed) ve şu an “<ı>farkında” olduğumuz Demir Çağ gelir. Bütün (uzak) doğu mistizmlerinde genel olarak reenkarnasyon inancı olduğundan mükemmel bir ruhun sürekli beden alarak bütün bu çağları yaşadığına inanılır.

Vishnu bu farkındalığı müjdeler.


Yoga - Bilginin Gücü

Sağ alt elinde bir topuz tutar. Bu “yoga” gücüdür. Yoga ile yukarıda anlatılan “bilgi” (<ı>farkındalık) kişinin bilincine yükseltilir. Ve “Bir” olanla birleşme deneyimlenir. Enerji alış verişi, dönüşümü başlatılır.


Pratik - Hayat - Deneyimlemek

Sol alt elinde bir “lotus” çiçeği resmedilir. Lotus çok özel bir çiçektir. Onu bilmeyenimiz var mı? Kökü çamurlu sularda çiçeklenen beyazın, saflığın, güzelliğin, sevginin sembolüdür. Lotus çiçeği gibi yaşamak dediğimiz şey Dharna’dır. Dharna kişinin aldığı ve bilince çıkardığı bilgisinin yaşamda hayata geçirmesidir.

Çağrı - Davet

Ve, sol üst elinde bir “deniz kulağı – horn shell” tutar. Bu bir çeşit üfleme, haberleşme ve müzik aracıdır; hizmeti ifade eder. Yani, kişinin kazandıklarını çevresindekilerle paylaşmasıdır. Onlara yardım etmesidir.

Vishnu aynı zamanda vücuduna doladığı mücevverlerle bütün erdemlere sahip olduğunu da gösterir bize.

Kısaca diyebiliriz ki; Vishnu mükemmel oluşun bütün bilgisini veren Tanrı’dır ve daha çok dünyanın içindedir. Dünyanın bilgisi ile doludur. Lord Krishna, Vishnu’nun bütün öğretilerini Bhagavad Gita’da Arcuna’ya aktarır.

Mitoloji’nin içinde bir de Maya imgesine rastlıyoruz...

Maya’nın bilgisi de önemlidir. Maya süptil kötülükleri temsil eder. Döngü boyunca ruhun sahip olduğu enerjide dönüşüm yaşanır. İnsanlık nasıl olur da Altınçağ’ın mükemmeliğinden, Demir Çağın kirine, pisine kadar düşer? Nasıl olur da bütün erdemlere sahip insan, bu erdemleri unutur, kendisini Maya’nın esiri haline getirir? Maya var olan bir şey değildir ama “şeytan” olarak gösterilir; imgelenir, bilince çıkarılır. Maya’nın var olduğunu yaşadığını anlatan Hint Efsaneleri de vardır. Özellikle Ramayana Destanı'nın (Lord Rama’nın yaşamının anlatıldığı bir efsane) da bu Maya figürü bolca işlenir.

Tekrar Entropi konusuna dönelim şimdi...

Özellikle ısı bilimi ile ilgilenenler “entopri” ile karşılaştıklarında, biraz da felsefeye yakınlarsa, içlerinde bir eylemsizlik itkisi yaşarlar. Attığımız her adımda düzensiziliğin yükseleceği farkındalığından kaynaklanan bir metafizik histeridir bu. Konuştuğumuz gibi; termodinamik enerjinin yok olamayacağını, şekil değiştireceğini, dönüşeceğini yasalaştırmıştı. Sonra da ısının yüksek dereceli olan ortamdan, düşük dereceği olan ortama akacağını söylemiştik. En sonunda da mükemmelden, kaosa doğru bir düzensizlik enerjisinin artışından söz etmiş ve bütün hepsinin de “yasalaştırılmış” olduğunun vurgusunu yapmıştık.

Buna göre bir termik santralda üretilen ısı enerjisi, bir çok enerji biçimlerine dönüştürüldükten sonra dağılır... Boşlukta kaybolur (mu?). Enerjinin her eyleminden sonra yararsız diyebileceğimiz, kullanamadığımız enerji evrende dağınık bir şekilde gezmeye başlar. Evrensel düzensizliğin artmasına bir kaos ortamının oluşmasına neden olur. Termodinamik, deneysel yolla entropinin artışını ölçmüş, ispatlamıştır.


Reenkarnasyon

Reenkarnasyon ruhun sayısız bedenlerde hayatlar deneyimleyerek süreç izlediği bilgisini vermiştir. Bu bir sonraki hayatı etkileyen eylemselliklerdir. Eylemlerimiz “karma”lara dönüşür, ruhumuzda derin izler bırakan sanskarlar yaratır. Karma’nın özü temelde “ne ekersen onu biçersin” felsefesidir. Ruh beden aldığı ve deneyimlediği yaşamlarda yaptığı eylemleri yoluyla olumlu ya da olumsuz karma biriktirir. Olumlu karmalar, olumlu bir yaşama dönüşür, olumsuzluklar da yeni olumsuzluklar yaratır.

Entropi yasasından kaynaklanan “özel bilgi” ile yorumluyoruz, gücü zayıflayan ruh sürekli olumsuz eylemsellikler üreterek karmasını arttırır. Ve bir sonraki yaşamına yeni olumsuzluklar, çözülmesi gereken sorunlar devreder.

Mükemmel insan tam da (Vishnu’nun resmettiği) bir enerji bütünlüğü içindedir.

Altınçağda beden almaya başlayan ruh, mükemmel insan, “karmaları yoluyla” sürekli enerji tüketmeye başlar. Bir taraftan başka bilgileri deneyimlediği gibi, diğer taraftan dönüştürdüklerinden entropi yaratır. Ve mükemmel bütünlüğünün içine Maya’nın temsil ettiği kötülükler girmeye başlar. Gümüş Çağ bunun en belirgin olarak ortaya çıktığı çağdır. Sonra Bakır Çağında insanlık o bozulmuşluk içinde mükemmel olanın etkisini hatırlamaya çabalar. Tapınaklar inşaa eder. Mükemmel insanın hatırlamasıyla Tanrı(lar) yaratılır, dinler kurulur.

Ve Demirçağa gelinir.

Şimdi burada bir paradoks var. İnsan bu çağın içinde mükemmel bir bilgi seviyesine ulaşarak tekonoloji yaratıyor ama bir taraftan da insanlığın kazandırdığı bütün erdemleri kaybediyor. Para hırsı, kibir bir taraftan Maya’yı açığa çıkarıyor ama diğer taraftan akıl en üst düzeyde bilimi büyütüyor. Bu da kendi içinde bir döngü yaratıyor.

Maddenin kaosunun, düzensizliğinin yanında insan ruhu da değerini yitiriyor.

Burada devreye, inanca göre her şeyi toparlayan bir güç giriyor. Belki de o mükemmel insanın ilk halinin, orjinalliğinin bütünü; o kayıp enerjinin tekrar başka bir yerde toplanan formu. Bu öyle bir yer ki, enerji toplandıkça, çoğalan enerjinin yükünü tekrardan insan ruhuna aktaracak ve onu tekrardan Altınçağa döndürecek bir güç kaynağı.

Buna da bir isim verilmiştir. Bu enerji yoğunluğu, Güneş Krallığının temsilcisi, Altınçağ’ın kurucusu Tanrı Shiva.

Vishnu’nun verdiği döngü bilgisinin gereği bütün insanlığın beklediği o cennet kurulacaksa o subtil bölge ötesinde toplanan enerjinin dünyaya çekilmesi, yeniden o mükemmel insana ulaşacak enerji bilincinin, farkındalığının oluşması gerekecektir. Ve bu termodinamiğin yasalaştırdığı gibi, yüklü olan enerjiden, yüksüz olana bir akışın ifadesi olan Shiva’nın enerjisidir.

O zaman bugün yaşanan dünyasal kaosun da yıkılması gerekir. Bu yıkımı yapacak olan Shankar’dır. Shankar, mitolojik resimlerde yoga halinde, çıplak, boynunda kobra yılanı, gözleri açık bir figürle çizilmiştir. Boynundaki yılan, “ben bütün kötülükleri (Maya’yı) yenen, onu boynuma kolye yapan biriyim” düşünselliğinin, bilgisinin işaretidir. Shankar’ın gözlerinin açık hali bu yıkım zamanını ifade eder. Shankar yıkımı getiren, o düzensiz, kaos yaratan enerji dönüşümünün bir habercisi, sembolüdür.

Yıkım gelir, enerji, yeniden o mükemmel insanı yaratacak şekilde dünyaya akmaya başlar. Döngüyü tamamlayan ve deneyimden geçen o mükemmel ruhlar, Altınçağ dünyasına inmek için geçiş çağındaki (Demir Çağ ile Altınçağ arasındaki farkındalığın yeniden oluştuğu ve Vishnu’nun farkındalığın diskini çevirdiğinin bilgisinin açığa çıktığı ve dört kolda sembolleşen şeylerin bilinçle yaşandığı çağ) Brahma’nın yaratıcı gücünün enerjisini kullanırlar.

Ruh, bütün döngü boyunca edindiği karmalarını bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde temizler. Geçiş çağında bu bilinçle, farkındalıkla yapılır. Bütün olumsuz karmalar ister eylemsellik halindeki bilinçle, isterse de yoga halindeki o toplanmış enerji yoğunluğu ile birleşerek temizlenir.

Altınçağa gidişin mirası alınır.

Tekrar tekrar yeniden doğumun ifadesidir.

Maya yok olur.

Biraz yorulduk mu? Bilginin hem sarhoş edici hem de yorucu etkisi vardır. Ruhumuz kuşatan yorgunluktan kurtulmak için zaman zaman sessizliğe gömüleceğimiz anlar bulup çıkarmalıyız. Adına ne dersek diyelim...

Şimdi güneşin karşısında günbatımının verdiği ilhama odaklanalım.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..