Hipnoz!

Hipnoz konusunu sabah saatlerinde yazacaktım normalde! Onun için sabah ezanının akabinde uyandım ve hemen bilgisayarı açtım; fakat birden aklıma, mesaiye başlayacak aktif SGK mensubu okurlarım geldi!

Ya uyurlarsa?

Kolunu makineye, parmağını klavyeye kaptıran olabilirdi! En iyisi akşam yazayım, Beşiktaş’ın maçını seyredeceklerine uyusunlar daha iyi dedim!

Salonda oturuyorsunuz! Televizyon kapalı! Yalnız seansa başlamadan on dakika önce sinek ilacıyla ortamı bilumum kanatlı haşerelerden dezenfekte etmeniz lazım!

Benim başıma geldi böyle bir durum!

Hipnoz seansındayız bir gün! Yaklaşık yirmi kişi bağdaş kurmuş oturuyoruz! Yaklaşık dememdeki gayem diz dizeyiz yani! Yoksa tam yirmi kişiyiz!

Sineğin biri konsantremi bozuyor devamlı! Gelip gidip burnuma konuyor! Hipnozmen’e işaret ediyorum şuna bir şey yap gibilerinden, anlamıyor!

Ha hapşırdım ha hapşıracağım! Ellerim dizlerimin üzerinde olduğu için sineği de kovamıyorum!

Herkes uyudu bir ben ayığım!

Hipnozmen ters ters bakıyor bana! Sabotajcı olarak görüyor beni sanırım!

“Sen niye uyumadın Ahmet?”

“Hocam, sinek uyutmadı! Konsantre olamadım!”

“Bir tek seni buldu sinek öyle mi?

“Ben çabuk sineklenirim hocam!”

“Sana özel bir seans yapmak lazım Ahmet!”

Uzun bir süre devam ettim seanslara! Horlamalarım geçti! Kendi horlamama uyanırdım eskiden! Bu yüzden kulak tıkacı kullanırdım! Hani telefonlarınıza cevap veremiyordum ya; o nedenleydi!

Telefon masrafım da artıyordu haliyle! Uyandığımda bakıyorum telefona ki on tane cevapsız arama! Aramasan olmaz!

Günde sekiz saat normal uyku, dört saat da hipnoz uykusundayım! Fakat şu var; hipnoz uykusunun rüyaları daha renkli oluyor!

Gözlerinizi yavaaaş yavaaaaş kapayın!

Kapalı gözlerinizle burnunuzun ucuna hedeflenin!

Kalbinizin atışını hissedin.

İçinizden sayın!

Bir… iki… üç… dört…