Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

25 Nisan '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hırka

Hırka
 

Dışarıda lodos var, rüzgar son birkaç saattir deri değiştiriyor. Güneşe perde yapıyor savrulan kumlar. Denizden damlacıklar rüzgara binip kıyılara vuruyor. Vakit öğle hemen sonrası. Bugün cumartesi, evdeyim. Dışarıda gördüklerim.

Uzun zamandır yazı yazmak, yazmak için düşünmek içimden gelmiyor. Yazdıklarımı da kısa süre sonra siliyorum. Malum, ülke tarihinde en büyük ikinci kez “yazdıklarımız çizmeyi aşarsa” diye korkumuz. İnsan inançları uğruna eziyet çekerse yaşadıkları eziyet olmaz, ateş olur insanı pişirir. Yakmayan serin bir ateştir yapılan işkenceler. Ama karanlıkta aydınlık bir yol ararken gelirse başınıza kötü işler, kızgın soba üzerinde oturur gibi geçer zaman. İnsanın inanç taşıdığı düşünceleri sevgilisi gibi olmalı; uğruna acı çekmek acı değildir o zaman.

Bütün sorun gerçek beni ikna edebilmede. Sonunda değişen çok fazla bir şey yok. Zaman akar gider gideceği yere. Bir çoban daha mutlu bir yaşam sürer çoğu kez. Az bilmekle ilgili değildir mutluluğu: gerektiği kadar bilmekle ilgili. Her şey çölde boy vermiş tek başına mutlu bir ağaca yolu düşen göçmen bir kuşun dünyanın geri kalanını ona anlatmasıyla başlar. Yeşil yaprakları kurur ağacın, bir yere gidemeyecek olmasının verdiği acıyla. Ya biz insanlar? Yürüyebilirken her yöne…

Eldeki uğraşlar yetişir imdada. Yerimize mıhlanırız yine. Ne dünyanın yağmur ormanları, ne Bombay, ne de ışıklar şehri Paris, Rio. Japonyadaki düş bahçeleri, Serengeti’de batan güneş…

Sürüler halinde birbirleriyle hiç konuşmadan ve göz göze gelmeden toplanılan kalabalıklardan çıkıp bize arta kalan kısacık sürelerde bulamadığımız kendimizi taşırız üzerimizde. Uzun zamandır; çocukluktan çıktığımız gün ölen kendimizi taşırız, cesedi üzerimizde. Kokuşma ilk aklar saçlara düştüğünde başlar, ilk elden düşünce, çürüme.

İradesini elinde tutanlar kendini sağ tutar. Sürüklense dahi bedeniyle kendi bir ora bir başka yöne, kir tutmayan bir akıntılı nehirdir.

Kendilerini öldürürler Tanrı yoluna. Tanrıdan ölesiye korkmak değil, ölüp korkmaktır yaşama nedeni.

Yaşama nedeni yoktur, geçilecek bir yol boyu zamandır artık yaşam.

Bir insana, bir objeye adanan yaşamların ortak noktasıdır ölmüş bedenler. Tanrıya adanan dirilmeyi bekler.

Vericiliğinde bile bencil olmalıdır. En başta tüm yaşamını, kazandıklarını, kazanacaklarını verir. Taşınan ateşten bir hırkadır bedenini sıcak tutan. İçi soğudukça hırka ateşlenir, dirilir. Küçük bir penceredir sonsuza açılan. Beyni ve algıları yetersizdir. Fark edişlerde çaresizlik utanç vericidir.

Sorular başlar: büyük bir yapboz oyununda küçük birer renktir bedenlerimizde taşıdığımız; yoksa, her birimiz için vadedilen bir dünya.

Dışarıda lodos benden habersiz, beni bilmesiz, yükseklerden denize durmadan döngüler yapar. Çarptığında denize, ok yaydan çıkar, fırlar dağlara doğru. Gün öğleden hemen sonradır.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..