Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '10

     
    Kategori
    Siyaset
     

    Hitler Çörçil...

    Hitler Çörçil...
     

    sahraya


    Değerler kolay kolay yetişmiyor. 'Yüz yılda bir gelen dehanın' çarptığı bir çağı yaşadık. O çağı, içte birilerinin yardımıyla ve dış güçlerin politikası doğrultusunda, Mustafa Kemal öldüğünde kapattık. Dehayı, sadece dayatılan sahte Atatürk-çülük ve eşdeğeri Kemalizm'le özümsedik. Bu yazıyı hazırlarken Sayın Baykal'ın kaset-komplo meselesi henüz gündeme oturmamıştı.

    Ve yoğun bir trafiğin ardından düşen bomba! Anayasa paketi, referandum, yargı-siyaset, açılım derken bir anda bitti… Gündem Baykal'a kilitlendi.
    CHP'nin defteri mi dürülüyor? Sayın Baykal mı devreden çıkarılıyor? Yeni bir başkanla CHP'nin çatısı mı onarılıyor? İlk anda akla gelen sorular ve sorular…

          Sayın Başbakan cesaretle fakat tarihi bir hatayla İnönü dosyasını açtı! CIA-MOSSAD düğmeye bastı. Adı, sanı, milliyeti, dini, mezhebi ne olursa olsun Amerika-İsrail (Yahudi-Siyonist) politikalarına hizmet edecek İnönüler, Celal Bayarlar, Menderesler, Sivil Toplum Kuruluşları… (Menderesin ipinin çekilmesi son anda uyanması da ayrı bir konu) arıyor. Sayın İnönü'nün dosyasının açılması demek gerçeklerin bir bir ortaya dökülmesi demek olabilir. Yıllar yıllar önce, nasıl bir sahte Atatürkçülükle, rejim ve rejim babası değişikliği yaşandı; bilinmemesi gerekiyor. Bir anda kaset olayı hortladı. Birileri bu haberi bekliyordu. Baykal parti başkanlığından istifa etti. Veda konuşmasında, cemaate yakınlığı ile bilinen hükümete yüklendi. Cemaati ise; lideri tarafından arandığını ima ederek bunların dışında tuttu. Cemaate yakın konuşmacılar; cemaatin tüm partilere aynı mesafede durduğunu açıklarken, cemaatin içinde her görüşten, her partiden insanın varlığına da işaret ettiler. Doneler bunlar! Daha fazla yoruma gerek var mı? Mağduru oynayan şimdilik CHP… Erken seçim ufukta, galip belli… Sayın Baykal haberdar mı? Onu zamana bırakalım. Biz bu oyunu bir yerden hatırlıyoruz! Ha.. oyun çözülünce, taktik değişir mi? Bunu da göz ardı etmeyelim.

    Mason localarının hikâyesini az-çok bilirsiniz. Abdülhamit'in masonlarla mücadelesi ise ele alınması gereken ayrı bir konu… Mustafa Kemalin mason localarını kapatması, bununla ilgili kendisine yapılan teklif karşılığında Dr. Mim Kemal'e (özel doktoru (!) ) sarf ettiği sözleri... Divan-ı harbe veririm tehdidiyle ülkeden temizlediği zatı muhteremler ve locaları; ölümünün ardından Sayın Celal Bayar İnönü ve akabinde Menderes tarafından tekrar ülkeye geri çağrılmışlardır…

          Mustafa Kemal'in "en sinsi, tehlikeli ve dış merkezli hıyanet ocakları" diye adlandırdığı bu yapılanma sayesinde yaşadığımız İnönü cumhuriyetini, Atatürk'ün kurduğu sistem gibi algılamış ve o büyük dehanın; bu kokuşmuş sistemin babası tayininden kendimizi alıkoyamamıştık. Bir yerlerde bir şeyler yanlış gidiyordu. İşte bunu çok iyi biliyorduk. Sanırım Sayın Erdoğan, bunun farkını şimdi daha iyi kavradı.

           Deniz Baykal! Hitler benzetmesiyle Sayın Erdoğan'ı eleştirirken, yaşadığımız kurtuluş savaşımız döneminde bizim can düşmanımız olan dizayncı Çörçil'e kendisini benzetmesi ise düşündürücüdür. Sayın Erdoğan'ın tarihi söylemine karşı, Sayın Baykal "İnönü Hitler ise Atatürk nedir…" sorusuna binaen cevapları hezeyan doludur. Bana göre çuvallamıştır. Sayın İnönü'yü 'silah arkadaşlığı' maskesinin ardına saklamıştır.

         Tarih 1963… Zatı muhterem İsmet İnönü tarafından teslimiyetin yan etkilerine dair şikâyetlerini gelin birlikte  okuyalım: " Daha bağımsız ve kişilik sahibi bir dış politika izlenmesini istiyoruz. Nasıl yapacağım ben bunu? Önce karar vereceğim sonra işi teknisyenlere havale edeceğim. Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar. Yapabilirler mi bunu? Hepsinin çevresi uzman denen yabancılarla dolu. Bunları iğfal etmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya, o da olmazsa karşı tedbir almaya çalışıyorlar. Bir görev veriyorum, sonucu bana ulaşmadan Washington'un haberi oluyor. Bağımsızlık savaşından sonra Lozan'da esas mücadele bu uzmanlar konusunda oldu. Yoksa sınırlar zaten fiili durumdu. Bütün mücadele; idaremize yapılan müdahale yüzünden oldu. Bir tek uzman vermek için büyük ödünler vermeye razı idiler. Direndik ama olmadı ve imzayı attığımızın ertesi günü sözde uzman-danışman diye, bu ajan adamlar maalesef ülkemize gelmişlerdir. Bunların personeli, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir. Ondan sonra sökebilirsen sök, gitmezler! Ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek gerek. Yoksa ne iç ne de dış politikalarınızı bağımsız olarak yürütemezsiniz. Fakat sanmayınız ki bu kolay iştir. Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez!?"


    Yukarıda zikredilen uzman-danışman ajanlar Hiroşima faciasından sonra, Amerika tarafından Japonya'ya da verilmişti! Sonuç ve gelinen nokta; siyasetin ince bir ayar, bu ayarı yapanlarında ince bir zekâya, yüksek bir cesarete sahip olmaları gerektiğini göstermektedir. Bu örneğe Hindistan'ı da dahil edebiliriz. Şimdi bu olaylar doğrultusunda bana göre; CHP'nin değil, AKP'nin ipi çekilmiştir!

     
    Toplam blog
    : 1
    : 290
    Kayıt tarihi
    : 07.10.07
     
     

    1963 Artvin doğumlu. İlk- orta- lise tahsilini Kars- Sarıkamış ilçesinde tamamladı. İktisat Fakül..