Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Hitler’in ruhu Türkiye üzerinde mi dolaşıyordu?

Hitler’in ruhu Türkiye üzerinde mi dolaşıyordu?
 

Bir çok ülkede basımı ve satımı yasak olan Hitler’in Mein Kampf (Kavgam) kitabı, Almanya’nın yaptığı hukuki girişimler sonucu Türkiye’de de basımı ve satımı yasaklandı. Hitler’in kim olduğunu aşağı yukarı bir çok kişi biliyor. Peki kitabı ve yazıldığı koşulları bilenler o kadar çok mu? Sanmam, o halde baştan başlayalım.

1.Dünya Savaşının mağluplarından Almanya, savaş sonrası çok ciddi ekonomik bunalımla karşı karşıya kaldı. Kaos ortamı içinde, hayali ve anti-siyaset bir dil kullanan Nazi Partisi lideri Hitler ilk seçimlerde ciddi bir oy alarak sesini duyurmaya başladı. Bir sonraki seçimlerde Nazi Partisi büyük bir çoğunlukla iktidara geldi. Hitler iktidara gelmeden önce Almanya’nın ekonomik panoraması şöyle idi; 40 milyonluk Almanya’da işsiz sayısı 10 milyonu buluyordu. Enflasyon %3000 di. Bu oluşumlara koşut olarak , Alman düşüncesi yeni içerik peşindeydi. Hitler’in adı daha hiçbir şekilde duyulmadan bir yaşama felsefesi ortaya atılmıştı. Bunun bir ayağı Nietzche’de, bir ayağı da Spengler’deydi. Bu düşüncenin çevresinde bir çok ikincil derecede isimler vardı. Kimisi devlet misyonunu yeni bir savaşta görüyordu, kimisi de yeni bir sosyalizmden , Prusya sosyalizminden yani “Alman nasyonal Sosyalizminden” söz ediyordu. İşte bu kafa bulanıklığını iyi gördü Hitler.

Hitler 1932 yılından itibaren ciddi bir güç olmaya başladı. Naziler, Alman Komünistlerine göre daha iyi imkanlara sahiptiler o kaos dönemlerinde. Zengin sanayicilerin desteği , Nazilerin iyi bir seçim propagandası geçirmelerine neden olmuştu. 1928 yılında bir milyonun altında olan oy sayıları, 1930 da 6.409.600’e 1932 Temmuz’unda ise 14 milyona dayandı. Bu oy sayısı aynı zamanda genel seçmenin üçte birine denk bir sayıydı. Ve 1933 Mart’ında Hitler, Reichstag’dan diktatörlük haklarını alarak, bildiğimiz sürece giden yolu açmış oldu.

Adolf Hitler adını sanırım duymayanınız yoktur. İşte bu adını, sanını bildiğiniz Hitler’in Kavgam ‘Mein Kampf’ kitabı ne yazık ki ülkemizde, yasak kararı çıkana kadar yok satıyordu. Son iki yıl içinde, en çok satanlar listesinde yer alıyordu.

Bu kitabı, üniversite yıllarında, birlikte ev tuttuğumuz arkadaşımın kitaplığından alıp okumuştum. Genç yaşta girdiği Landsberg hapishanede 1924 yılında yazdığı daha doğrusu Rudolf Hess yazdırdığı “Mein Kampf” kitabı, Versay anlaşması sonucu darmadağın olan Almanya’nın, işsiz, başıboş, sefalet içindeki gençliğine hitap etti. Bütün bu kötülüklerin temel nedeninin Yahudiler olduğunu belirtti kitabında. Kavgam ilk olarak 1925 yılında Almanya’da yayınlandı. Tamamen Anti-Semitist (Yahudi düşmanı) ve Alman ırkının yüceliği üzerine dem vuran yazıları, 2. Dünya Savaşında milyonlarca insanın ölmesine neden olan sapkınlıklarının ipuçlarını ele veriyordu. Kitabı dikte eden ve daha sonra 2. adamlığa kadar yükselen Hess de azılı bir Yahudi düşmanıydı.

Mein Kampf (Kavgam) kitabı, ne edebi anlamda, ne siyasal anlamda ne de insani anlamda hiçbir estetik, zeka ve etik değeri içinde barındırmamasına rağmen, o günkü koşullarda Nazi örgütlenmesinin amentsü oldu. Hitler’in belki de hayatında ki en dürüst hareketi hedefini açıkça belirtmiş olmasıdır. Bu günlerde yok satan kitabında “çoğunluk, bireyi asla temsil etmez. Çoğunluk yalnız bilgisizlik değil aynı zamanda korkaklık ve alçaklığı temsil eder… Yahudiler başka milletlerin bünyelerinde parazit olarak yaşayıp zenginleşmektedirler. Yahudilere karşı koyarak Tanrının buyruğunu yerine getiriyorum” derken işsiz, aç Alman’lara zengin olmanın yolunu gösteriyordu. Bu zenginlik Yahudileri yok etmekten geçiyor demekteydi. Ayrıca ateist olmasına rağmen, Yahudileri öldürmenin tanrı buyruğu olduğunu söyleyerek bir yandan da Vatikan’a mesaj veriyordu.

1934 yılında kurulan “Adolf Hitler Okulları” parti için propagandacı yetiştirmekle görevlendirilmişti. Bu okulun başına da belki de insanlık tarihinin en büyük demagogu Dr. Goebbels getirilmişti ve temel referans da Kavgam kitabıydı. Ve bu okullarda yeniden yazılan Alman Irkının üstünlüğü üzerine dem vurulan yeni bir tarih yazılıyordu. Örneğin Aufartung : ırk sağlığının amacı, Blutbewusstsein: kanın bilincinde olmak anlamına kelen kelimeler türetilmiş, 1924 yılında Blutschander kelimesi, anne veya kardeşle cinsel ilişki (ensest) anlamına gelirken, bu kelime 1936 yılında yapılan bir değişiklikle “aryan olmayan biri ile yakın ilişki” şeklinde değiştirilmiştir. Yani üstün Alman Irkından birinin Yahudi biri ile ilişkiye girmesi, ensest ilişkiye girmiş gibi lanetleniyordu. Türkiye’de büyük ilgi gören Kavgam kitabının yazarı Hitler, böyle saplantıları ve şizofren kişiliği ile hala birilerine ilham kaynağı olabiliyorsa, bir durup yeniden düşünmek gerekiyor.

Aslında Avusturya vatandaşı olan Hitler, Avusturya ordusuna asker olmak için başvurduğunda, çelimsiz ve güçsüz görüntüsü nedeni ile başvurusu reddedilmişti. Daha sonra Almanya vatandaşlığına geçip önce parti kurdu ve parti kurarken de kullandığı dil hep aynıydı. Güçlendikçe, düşmanların sayısını çoğaltmaya başladı, bu düşmanlar arasında yaşlılar, hayat kadınları, sakatlar, eşcinseller, din adamları, sosyalistler de yer almaya başladı. Sosyalistlerin listeye girmesi ile başta Fransa ve İngiltere olmak üzere bir çok ülkede Hitler sempatisi oluşmaya başladı. Ta ki kendi ülkelerine Hitler bomba yağdırana kadar.

Bu kitabı da ilk olarak Türkçe’ye, Hüseyin Cahit Yalçın çevirdi 1935 yılında. Biliyorsunuz bu yıllarda Türkiye’de de çok ciddi Hitler sempatisi vardı.

Kitabı en çok kimler okuyor sorusuna gelince… bu kitabı en çok milliyetçiler yani kendilerine ülkücüler diyen kesim ve öteden beri Yahudilere soğuk bakan İslami kesim okuyor. Aslında derinlemesine baktığımızda kitabı okuyan bu iki kesimin sağlam zeminde kitabı okumadıklarını görüyoruz. Birincisi, ülkemizde yıllardır milliyetçilerin bir Hitler sevgisi var. Ama bu çevre şunun tahlilini yapamıyor galiba? Alman Milliyetçiliği ile Türk milliyetçiliğinin ortak paydası ne? Bir ulusun milliyetçiliği, başka bir ulusa dost olma mesafesinde olamaz. Dünyanın tek safkan ari ırkı Alman’lardır diyen bir düşünce sanırım dünyada hiçbir ideoloji ve düşünceye yakın durmaz. Milliyetçilerimizin temel paradoksu da burada başlıyor. İslamcı çevre, sanırım anti-semitist ibarelerden dolayı Hitler’e sempati besliyorlar. Ama onlar da unutmasın ki Hitler ateistti ve hiçbir dinsel inanışa inanmıyordu. Alman din adamlarına yaptıklarını bir araştırsınlar. Üstelim bu iki kesim eğer hala insanların toplama kamplarında yakılmalarını, sadece Yahudiler değil, yaşlı, akıl hastası Almanları dahi ortadan kaldırmalarını olumluyorlarsa diyecek fazla da bir şey yok.

Bu kitap hem Almanya’da hem de dünyanın bir çok yerinde yayınlanması yasak olan bir kitap. En son Azerbaycan’da kitabı yayınlayan hakkında suç duyurusunda bulunulmuştu.. Ben şahsen kitapların ve düşüncelerin yasaklanmasına sonuna kadar karşıyım. Bu nedenle niye kitap yayınlanıyor gibi bir kaygım yok. Zaten kitaptan çok şizofrenik bir adamın, edebiyattan yoksun saplantıları şeklinde. Ama bu saplantıların 60 ülkeden, 60 milyona yakın insanın hayatlarına mal olduğunu unutmamak gerekir.

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..