Hız ve gerçeklik

Dünya tarihine şöyle bir göz attığınızda, yüzyıllar boyunca neredeyse aynı şeylerin tekrar tekrar yaşandığını görürsünüz. Yaşanan değişimler uzun zaman dilimlerinde gerçekleştiği için bunları tespit etmek, görmek güç değildir ve olmamıştır. Her şey somuttu, göz önünde yaşanıyor beş duyuya da hitap ediyordu. Tarihin sahip olduğu somut gerçeklik bir anlamda basit yapısı veya başka bir ifadeyle düz oluşu sebebiyle hiç de şaşırtıcı olmayan bir seyir takip ederek gerçekleşiyordu. Hayali kurulanlar belki de saçma olduğu düşünülerek rafa kaldırılıyor, günümüz dünyasının bu anlamda geçmişle zıtlığından habersiz insanları tarafından unutuluyordu. Peki son yıllarda hızlanan ve dolayısıyla karmaşıklaşan, belki de hızı sebebiyle gözden uzaklaşan değişim bizde farkındalık yaratıyor mu? Sanal belirsizlik ve hız bizi kör mü etti? Bu hızın girdabında boğulan insan yığınlarından mı ibaretiz? Yüzyıllar boyunca yaşanacak değişim artık bir insan ömrüne hatta bir insan ömrünün bazı küçük dilimlerine sığacak noktaya geldi. Bu durumun taşıdığı kolaylıklarla birlikte bazı riskleri de görünür vaziyette. Bilgiye artık çok kısa sürede ulaşabilen insan, o  bilgiyi yorumlama konusunda acemilik yaşıyor ve hatta bunu başaramıyor. Önümüzden hızla geçen bir aracın taşıdığı ayrıntıları göremediğimiz gibi, gözümüzün önünden geçen birçok şey, anlık görüntüler halinde önce anlamsızlaşıyor sonra siliniyor. Peki ya çözüm nedir? Hıza ayak uyduracağım derken boğulmak değil tabi ki. Geçmişin somutluğu ile bağını koparmadan, zamanın hızlanan soyutluğunu okumaya çalışmak. Yaratılan sanal gezegenin farkında olup yine dünyada yaşamaya devam etmek. Sanal hayatın kolaylıklarını rehavete kapılmadan, pasifize olmadan yaşarken, ağacıyla, deresiyle, güneşiyle ve yağmuruyla bildiğimiz dünyada nefeslenmek…