Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '16

 
Kategori
Güncel
 

Toplumsal Bedeller

Ticaret yatırım yapan kişi ya da kişilerin kar maksadıyla yaptıkları faaliyetleri kapsarken, hizmet denilince genellikle kamunun yaptığı faaliyetleri kapsar ve kesinlikle kar amacı yoktur. Kar amacı olmadığından dolayı asıl görevi hizmet etmektir. Hizmet etmenin, bir maliyetinin olmaması ise mümkün değildir. Hizmet bedelini, hizmetten ya yararlananlar doğrudan öderler ya da güçleri oranında ödeme yaparlar. 
 
Hizmet işi denilince akla yollar, köprüler, metrolar, yer altı ve yerüstü geçitleri devletin ve belediyelerin yaptıkları aklınıza ne gelirse bunların hepsini veya bir kısmını içerebilir. Söz konusu faaliyetleri yapanlar veya yaptıranlar kişiler veya kişilerin üretimlerinden (genellikle ülkemizde tüketimlerinden) elde edilen vergilerle sağlanır. Bu durumda bu zenginliği kim ya da kimlerin ürettiğine bakmak gerek.
 
Türkiye nüfusu yaş ve mesleklerine göre sınıflandırılırsa doğrudan üretimde bulunanların ciddi anlamda nüfusa göre düşük bir oran olduğu görülür. Özellikle kırsal kesimden kentlere doğru hızlı göçler bayan nüfusunu kentlerde evlere hapsedip onları aktif istihdamın dışına iterken, çocuk öğrenci (ilk, orta, lise, üniveriste) asker (er veya kısa dönem olarak görev yapanlar) emekli, engelli (bedensel, zihinsel engelliler, gaziler) olmak üzere aktif istihdamın dışına çıkarlar. Gerçekte her dört kişiden birinin gerçek üretim yaptığı ülkemizde söz konusu grup aslında işin özü tüm zenginliği üreten ve diğer kesimleri sırtlayıp götüren gruptur. Söz konusu yüzde yirmi beş civarında aktif iş gücünün ürettiği zenginliği ve bu zenginliklerden ortaya çıkan artık değerlerin çarpan etkisiyle dönen ekonomi dümenidir. Yani Türkiye’de tüm hizmetlerin, zenginliklerin, üretimin yapılamasına doğrudan veya dolaylı olarak söz konusu çalışan grup sayesinde ulaştığımız gerçeğini görmemiz gerekir.
 
Türkiye’de herhangi bir şehirde oturuyorsanız ve bu şehirde yapılan tüm yol ve hizmetlerin sağlanan vergilerle olduğu ve bu vergilerin din, dil, ırk fark etmeksizin her kesim tarafından sağlanan bir değer olduğunu kabul etmek gerekir. Katılım zorunlu olarak her kesim tarafından yerine getirildiğine göre hizmet de her kesime eşit olarak gitmelidir. Ki, bu konuda bazı toplum kesimlerinde homurdanmalar yok değil. Bir yol düşünün. Bu yolda biri belediyenin işlettiği ve diğerinin de özel girişime ait olduğu iki tane araç bulunsun. Bu iki araçtan belediyeye ait olan yine alt yapı hizmetleri ve yollar köprüler gibi teknik olarak herkesin ortak malıdır. İkinci araç ise tamamen kendi imkânlarıyla şahsın aldığı bir araçtır. Bakımı ve tüm noksanlıkları yasal prosedürler ve bunlara ait masraflar kişi tarafından yerine getirilir. İkinci araç aynı zamanda ödediği vergilerle birinci aracı finanse ederken, birinci araç ikinciden pahalı bir fiyatla hizmet sunar ve kar edemediği gibi zarar ederse ne olur. Halk teknik olarak cebinden çıkan para veya karşılığında alacağı hizmete baktığında kullanmak için para ödediği her şey aslında hizmetten ziyade bir ticarettir. Karlı ancak, karının sorgulanmadığı, hizmet kalitesinin propaganda ve “cilik culuk” gibi sıfatlara kurban edildiği, alıcının sorgulamadan taraf ve taraftar olduğu bir süreç.
 
Pazardan domates alan birisi anında pazarcıya para verir. Peki, yolların köprülerin tüm alt ve üst yapıların yapılmasını sağlayan para nerden gelir? Hem pazarcıdan, hem köylüden, hem aracıdan hem de kamyoncudan. Bu kadar kişi düzenli olarak para veriyorsa ki vermek zorunda. Yollar, köprüler, geçitler Hizmet midir yoksa yapılması gereken ancak insanlar hizmet diye sunulan zorunluluk mudur?
 
 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..