Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '13

 
Kategori
Futbol
 

Hollanda, "sıkma portakal", “ithal kurbanlık” değilmiş!.

Hollanda, "sıkma portakal", “ithal kurbanlık” değilmiş!.
 

Buraya kadarmış!.

Coşkumuzu son maça taşımak da, kendi açımızdan bir başarıdır.

Bir umutla işe başlamak, sonra bunu umutsuzca sürdürmek, daha sonrasında bir “mucize”nin ardına takılmak, en sonunda da bir umuda bağlanmak... Bütün bunlar, gelgitler, Kurban Bayramı’nı “çifte bayram”a çevirme fırsatını yakaladığına inanmak...

Grubumuzda takımlar belli olduğunda, Hollanda’nın ilk sırada yer alacağı da belliydi. Biz Hollanda’yı geçeriz, demek, “hava” basmaktı.

Bize ikincilik, kâğıt üzerinde de, gerçekte de çok yakındı. Romanya ile Macaristan’ı geçmek, zor olmayacaktı. Gel gör ki, Abdullah Avcı’yla iyi gitmeyen işler, Fatih Terim gelince, aynı futbolcularla birden “değişti”ye döndü.

Futbolculara “milli ruh” yeniden gelmişti!..

Tersliğe bak ki, Macaristan maçları bitmiş, 4 puan onlara gitmiş, bize sadece 1 puan kalmıştı. “Kendine gelme”yle karşımıza çıkacak Macaristan’ı alt etmek hiç de zor olmayacaktı.

Andorra, Romanya, Estonya galibiyetleri “kendine gelme” olarak görüldü. Bunların içinde önemli olanı, Romanya galibiyetiydi; ötekiler sıradandı.

Bizim, önümüze çıkanı devirmemiz, Romanya ile Macaristan’ın puan/lar yitirmesi gerekiyordu. Son maça kalındığında, aynı hızla son noktayı koymamız, ikinciliğin perçinlenmesi demekti.

Ama karşımızda Hollanda vardı.

Kimileri Hollanda’yı “sıkma portakal”,  “ithal kurbanlık” gibi görüyordu.

Hollanda, nasıl sıkılacaktı; “kurbanlık” olabilir miydi?

Olabilirdi, ama...

Hollanda’nın seribaşı olma durumu, o rahat mı rahat Hollanda’nın “kurbanlık” olmayacağını, “mucize” bekleyenler için bir talihsizlikti!..

Ama biz umutlandık, “mucize”ye bel bağlayan millet olduğumuzu bir kez daha gösterdik.

*****

“Yol”un bitimine 4 maç kala, Başbakan Erdoğan’ın “talimat”ıyla “umuda yolculuk” başlatıldı. Böylece, kamuoyuna benimsetilen biçimiyle “mucize”nin arkasına takıldık.

Fatih Terim, “Mucize Beklenen Adam”dı artık.

Milli Takım’ın da, Fatih Terim’in yitireceği bir şey yoktu. Çünkü “umut”lar, bitime 4 maç kala zaten sönmüştü.

“Mucize”nin gerçekleşmesi, ülkeyi ayağa kaldıracaktı.

İkincilik için Hollanda’yı mutlaka yenmek gerekiyor/du.

Yenilgi, umutların tümden yok olmasına yol açacak; beraberlik ise, hiçbir işe yaramayacaktı. Çünkü soluklarını ensemizde duyduğumuz Romanya, Estonya’yla; Macaristan da, şimdiye kadar golü de, puanı da olmayan Andorra’yla oynayacak/tı.

Hollanda, bize yol açmadı; "mucize” olmadı. Artık, yeni umutların ardına takılıp gideceğiz!..

(Fatih Terim, teknik direktör olarak geliyor gidiyorsa, bunun üzerinde düşünmek gerekir. Düşünmek bizi, aynı zamanda, ortada bir "yanlışlık” olduğuna götürür. Giden, sonradan gereksinim duyulduğunda, “aranan kan” misali geliyorsa, sorun, gelip gidende değil, gönderenlerde aranmalıdır.)

*****

Nasıl oynadık?

Baskılı oynadığımızı, maçı izleyen, futboldan anlamayan bile söyler. Ama “baskılı oynamak”la “etkili olmak” aynı şey mi?

Nerede, ne yapacağımızı bilmeden, büyük bir telaş içinde oynadık. Fırsatlar, ayağımıza gelmedi değil. Geldi de, biz ne yapacağımızı bilemedik, bunları skora yansıtacak hareketlerde bulunamadık. Hollanda, sıkışıyor görünse de, oyunu gönüllerine göre yönlendirdiler. Ayaklarına gelen fırsatlar, geri tepilmedi.

Bir telaş, telaş, telaş...

Gol de olmayınca, bizim için bocalama diyeceğimiz hareketler, bizi iyice yordu. Futbolcuları tek tek ele alıp, şu şunu yaptığı/ yapamadığı için böyle oldu demek de, artık, o kadar önemli değil.

Umutlandık, hepsi o kadar.

Son söz:

“Mucize”lere bel bağlamak yerine, kendi gücümüzü boşa harcamadan, başlarda işi sıkı tutmak gerektiğini bir öğrensek...

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..