Hollanda ile kriz: Duygusallık mı, Rasyonalite mi?

Şu son yaşanan dış politikadaki krize ne demeli?

Türkiye’nin Hollanda hükümetiyle içine girdiği diplomatik açmaz acaba külhanbeyi tavrıyla giderilebilinir mi?

Evet...

Hollanda Devleti, Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri ile Aile Bakanına diplomatik nezaketlere yakışmayacak türden bir davranış sergiledi.

Ülkemize gelmeyin dediler de, bunu söylemenin veya ifade etmenin daha devlet dili olmalıdır.

Yalnız bu krizde de bazı muğlaklıklar yaşandığı söylenebilir.

Hollanda ile yaşanan diplomatik krizin “duygusal” bir tepki ile değer bulması, yine “duygusal” bir süzgeçten geçirildikten sonra reaksiyon verilmesi, ne kadar tutarlı bir davranış?

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından da Hollanda tarafından da bu yaşananların “iç politikaya” malzeme yapıldığına yönelik söylemler var.

Daha doğrusu, “Türk Düşmanlığının” köpürtülmesine yönelik eğilimlerin arttırıldığı ve bunun da Avrupalılar tarafından iç siyasette kullanıldığı ileri sürülmekte.

Öte yandan gerçekten de ülkemizin dış politika panoraması, gittikçe zayıflamakta ve kötü görüntüler vermekte.

AK Parti iktidarıyla birlikte esasında dış siyasada bizler, bir atılım gerçekleştirmemiş miydik? “Oynak Eksenli Siyaset”, “Pro-aktif Siyaset”, “Komşularla ilişki içinde sıfır sorun” başlıklarıyla özetlenebilecek dış politika düsturumuza ne oldu böyle?

Bence, HOLLANDA ile yaşanan bu kriz, daha aklıselim bir tutum takılınarak bir hâl yoluna sokulmalıdır.

Duygularımızın esiri olarak, rasyonaliteyi devre dışı bırakarak, Avrupalılarla yol arkadaşlığı yapmamız zor görünmekte...