Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Horozu gördüm

Horozu gördüm
 

Denizli’nin simgesi haline gelmiş olan horoz bildiğimiz gibi kümes hayvanlarından olup uçamayan bir kanatlıdır. Evet, kanatları vardır ama bu hayvancıklar uçamazlar. Uçamadıkları için de kendilerine farklı davranış modelleri geliştirmişlerdir. Bu kümes hayvanlarının dişisi olan tavuk da tıpkı erkek olan horoz gibi farklı bir antitedir. Hatta öyle ki al birini vur ötekine diyebileceğimiz kadar da cins özelliklere sahiptirler. O zaman önce tavuktan başlayalım sonra da bizim horoza gelelim diyeceğim ama önce horoz kim, tavuk neci ona değinelim.

 
Bizim horoz deyince hemencecik meseleyi anladınız tabi ama anlamayanlara da kısa bir özet geçelim isterseniz. Bahsini ettiğimiz horoz bizim apartmanın hemen yanı başındaki bahçeli evde bulunan, kendilerini evvelce göremediğimiz ama seslerini her daim duyduğumuz Müslüman bi kardeşimiz. Müslüman olduğunu da nereden çıkarttın, hem hayvanların dini mi olurmuş diye efelenmeyin rica edicim. Bir bildiğimiz var ki yazıyoruz, di mi ama.
 
Efendim bu tavuk milleti kanatlı olup uçamayan kuş cinsi içinde insanoğluna en yakın olan ve tabi aynı zamanda en şımarık olanıdır. Mesela bunların uzaktan akrabası olan hindiler de uçamaz ama tavuk kadar şımarık değillerdir. Tamam, kabaramazsın kel Fatma deyince kabarırlar, gabarak gubarak bir hava bir çalım atarlar ama olsun. Tavuk gibi arsız değildirler. Neden mi? 
 
Şundan dolayı efendim. Bir kere bu tavuk milleti çok gürültücüdür. Vara yoğa gürültü çıkarsalar da öyle ortalığı velveleye verseler yine içleri rahat etmez. Mesela ansızın bir kümese dalın da bir görün bakalım, nasıl gürültü edecekler. Sanki siz tilkisiniz de bunların canını alacakmışsınız gibi bir vaveyla ki sormayın gitsin. Girdiğinize gireceğinize pişman olursunuz alimallah. Gııııt gıııt gıııt! Gaaaaaak! Gıdaaaaaaakk! diye bağırış çağırış bütün mahalleyi ayağa kaldırırlar. Ha siz kümesten çıktığınızda sussalar yine iyi. O bağırış çağırışın etkisinden midir nedendir bilmem gııııık gııııık gıııııık diye kendi kendilerine söylenmeye devam ederler. Öyle ki bu söylenmeleri neredeyse mahallenin tüylerini diken diken eder.
 
Ayrıca bu tavuk milleti sanki çok matah bir şey yapmış gibi her yumurtlamadan sonra gııt gııt gııt gııdaaaaaaak diye feveran ederler. Belki feveran değildir de bana öyle gelmiştir, bilemem. Bana sanki bir isyan bir başkaldırış havası içerisindeymişler gibi gelir hep. Kimileri de “efendim ne yapsın hayvancağız, neredeyse kendi bedeninin yarısı kadar yumurta çıkarıyor, o bağırmasın da ne yapsın” diyorlar ama bana inandırıcı gelmiyor. Bu bağırışın altında bir şımarıklık, bir ben yaptım oldu havası, bir “ulan hepiniz bana mahkumsunuz” kibirlenmesi var. Üstüne üstlük kuluçkaya yattıklarında da “kurk kurk kurk” diye kurklamaya daha bi efelenmeye başlarlar ki düşman başına.
 
İşte bizim horoz da bu tavukların tabiri caizse kümeslerinin reisi, ocağın direği. Zavallı hayvancık, zaten uçamıyor. Hadi tavuklar ev hanımı misali gibi kümes tavuğu diyelim. Ya bu horozcuk ne ola ki. İşte hayvancağız bu psikoloji ile devamlı depresyonda, devamlı buhranda. Kanatları var uçamıyor, tavuğa nasıl hava atacak. Tüy desen tavukta da var, ibik desen öyle, gaga desen öyle. Eee? Geriye kala kala bir tek ses kalıyor. Hoş tavuğun da sesi var ama horoz biraz daha müzisyen, biraz daha sanatçı ruhlu. İşte bundan olsa gerek daha bir gıcık, daha bir şımarık.
 
Şimdi bu hayvancık tavuğu etkilemek hani tabiri caizse baştan çıkartmak için uzun uzun serenat yapıyor ya. İşte zamanla fren balataları eskimeye başlıyor ve gittikçe serenat süresi uzuyor. Biz de sanıyoruz ki horoz uzun uzun ötüyor. Hayır, efendim, frenleri tutmadığından nefesi bitene kadar ötüyor. Hatta öyle ki öterken can bile veriyor. Biz de “vay be Denizli horozu ne kadar da uzun ötüyor, maşallah” diye övünüyoruz bilmeden.
 
Bu horozlar genç yaşlarında daha bir havalı, daha bir cancanlı oluyor ya. İşte buna ifrit olan mahallemizin horozu artık eldeki tavukları kaçırmamak için mi bilinmez ötüşlerine ayrı bir ahenk ayrı bir tarz getirdi. Hadi uzun uzun ötüşlerini frenleri patlamış diye hoş görüyoruz da, vakitli vakitsiz ötüşlerini ne edeceğiz bilemedik. Geçen yazıda da anlatmıştım, gecenin bir yarısından sabahın körüne kadar mütemadiyen ötüyor. Hayır, hadi bizi uyutmadın belki sana kötü davranan insanoğlundan intikamını aldın diyelim. Ya o tavuklar? Onların kabahati nedir? Senin her ötüşünde o hayvancıklar da uyanıyor, belki tünedikleri daldan “küt” diye düşüyorlar, ayağını incitiyor, kanadını kırıyor belki. Hem uykusuz kalınca performansları düşüyor, öyle olunca da sahibi tarafından kesilerek cezalandırıyorlar belki.
 
Uyansana horoz kardeş. Kümesteki tavuklar bir bir kesiliyor. Neden acaba? Bir düşün. Sen böyle gece demez, gündüz demez mütemadiyen öter durursan zaten mahallenin genç horozlarına ihtiyaç kalmayacak kendi kümesine incir ağacını sen dikeceksin. Valla benden söylemesi…
 
İşte geçenlerde merak ettim de bizim horoza yani Çilli Hayri’ye yakından baktım. Horozu görünce de bu yazı çıktı işte…
 
Sevgi ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU
Denizli/ 2 Ağustos 2012

www.twitter.com/murathacioglu 
 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..