Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ağustos '11

 
Kategori
Mizah
 

Hoşçakal baba

Hoşçakal baba
 

Resim netten alıntı


Mevsimlerden Şubat, aylardan Eylüldü.

Masadaki adam dişlerini gıcırdatarak konuştu:
— Bunlar da emme gari fazla oldular…

O günlerde meşhur Cinci hoca vardı. Adamın alameti kendinden müstakil hocalığının maskesi düşünce Eycızbendi Misgin Gecegel Efendiden intikam almak gerekliydi… Hemen o iş, iş üstünde ekranlarda ağlayıp burun sümük çeken Yavru Fadili ile görüldü…

Omuzlarında yıldızları olan aslan gibi boylu poslu adam çevik bir hareketle üstüne çıktığı tankın şoförüne: “Sür evladım tarlabaşına balansların ayarını yapmaya…” dedi.

Yerbakan Efendi önüne gelen herşeye “tamam” diyor, kapatılması gereken ne kadar ne varsa hepsini kapatıyor, kapalı kapılar ardındaki görüşmelerin ardından da, “Kimse ile sorunumuz yok, uyum içerisindeyiz…” diyordu.

Ortalarda postlu modernli darbe lafları dolaşmaya başlayınca Yerbakan Efendi yardımcısına baktı, yardımcısı Saitcosepköylü Sarışın Sarıca Hatun: “Endişelenmeye mahal yok Efendi Yerbakanım. Bu işin esbabı mucibesi budur, biz daha ne alâmetifarikalar yaratacağız…” dedi.

Ağzı olanın konuştuğu, konuşması gerekenlerin korkup sustuğu günlerdi...

Yerbakan Efendi, yardımcısı Sarışın Hatunu yanına çağırdı: “Bire beri gel, bize yanıma gel Sarıca Hatun."

Kısa bir sessizliğin ardından Efendi Yerbakan: “Yaratana şükür biz bu işi yeterince alnımızın akı ve dahi kullarımızın hakkı ile yaptık, sıra sizdedür…”

Gün Saitcosepköylü Sarışın Sarıca Hatunun günüydü…

Başların başı “Başbaba” önüne gelen “HOŞÇA KAL BABA” başlıklı veda, yok istifa mektubunu okurken yanındaki Emanet Zulmettin’e kükredi:
—Tiz elden şemsiyeni gap da gel…

Cin Zulmettin Başbaba ile birlikte ihtilaller görmüş, ne darbeler atlatmıştı. O Zulmettin-i Emanet ki, savunduğu hükümetin başbakanı, bakanları Yaslıada da bir bir asılmıştı…

Sonrası malum, kitapların fırlatıldığı Kara Çarşambalı Ak Perşembesiz günler…

Borsanın çöktüğü, dövizin tavan yaptığı, ekonominin durduğu, 15 günde 15 yasanın çıktığı, IMF’nin tahsilâtçısının ekonomik bakan olduğu, yazarkasaların fırlatıldığı günler...

Bir de şey vardı hani, Güzel Emili...

Kocasının bildik unvanlarının sahteliğinden mi yoksa başka bir sebepten mi belli değil boşadı hocayı, bir yıllık taptaze kocayı… Kapatılmış hatundu bir baktım açılıp saçılmış, soyunmuş pikniğe ve sahile deryalara dalmaya gitmiş…

O yıllarda çok demek istemişti "Bizim Halil Emmi" emme: "Ey Emili açıl saçıl, bize gel... El ele birlikte pikniğe, ya da mayonu al da gidelim denize... Yok, o da olmazsa kuzuların meleştiği, keçilerin çam fidanlarının tazelerini yediği, atların tepiştiği ısırgan ot kokulu bizim yaylalarda; "Gel bir nahşa bahşedelim şu dili neşade / Yürrü Selvi boylu Emilem gidelim Sadabade" teraneleriyle gezelim, köpüklü yayık ayranı içip 5 yıldızlı kıl çadırlarımızda geceleyelim...”

Olmadı, olamadı, olamazdı, olamayordu, olmadı da...

Ah Emili; sen şimdi dul musun, bekâr mısın? Nerde kimlerle birlikte gezersin, ne yer ne içersin? "Bizim Halil Emmi" nin e-meyil adresini versem iki satır yazıp da kişiye özel şahsa münhasır bilgi verir misin?...

 

 
Toplam blog
: 74
: 1455
Kayıt tarihi
: 24.06.09
 
 

Haydanlı Eğitmen Aziz Doğan'ın oğluyum. Köyceğiz doğumluyum. Isparta Meslek Yüksek okulu muhasebe me..