Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hoşçakal güzel köy...

Hoşçakal güzel köy...
 

Beş aylık köy maceram sona erdi. Evim  ile köy arasındaki mesafe bu  kadar uzak olmasaydı belki bir dönem daha kalıp baharı karşılamak isterdim.16 yıldır merkezde öğretmenlik yapıyorum. Şu son 5 ay bana güzel şeyler kazandırdı.

Okulumuzun bahçesi limon ve portakal doluydu. Malum  Antalya' da yaşıyorum olacak o kadar.Portakalı pazardan almakla dalından koparıp yemek çok başka şeymiş meğer. Hele o limon ağaçları  yok mu!

Aşık oldum ben limon ağaçlarına. Evet biliyorum limon ekşi, ama ağacı öylesine sevimli, öylesine içten, öylesine sıcak ki. Sarı ve yeşilin o muhteşem uyumunu eminim başka hiç bir şeyde göremezssiniz..Sanki  limonlar ve yaprakları sohbet ediyor gibiler..

Ve okulun hemen bir alt sokağına taşınan Suriyeli aile... Aslında hükemetin, Suriye'den savaştan kaçan insanları bu denli denetimsiz ve kontrolsüz  ülkemize almasına şiddetle karşıydım. Halada karşıyım. Ama şöyle bir gerçek var ki  savaştan kaçan  o insanlarla her sabah karşılaşmak  onların yaşamına tanık olmak çok farklı bir duygu..Öyle bir bakışları var ki sadece birleri onlara bir "merhaba" desin istiyorlar. Öyle bir bakıyorlar ki sadece kabullenilmek istiyorlar. Bu zamana kadar hiç farkedememişim: "yeryüzünde en güzel gözler  bir dost arayan gözler".. Ve bende dost oldum Adile teyze ve  kzılarıyla..

 Ben onlara ekmek götürdüm, onlar bana  Suriye' den getirdikleri salçadan verdiler. Ben onlara kıyafet götürdüm, onlar bana turşu verdi. Hiç bir şeyin altında kalmak istemiyorlardı.Ne zaman saçın üzerinde yufka pişirseler bana gönderiyorlardı. Bir gün yanlarına uğradım Adile teyze bana kahve yaptı. Suriye' de  kalan çocuklarının fotoğraflarını gösterdi.Derken bir süre sonra Adile teyzeler ordan ayrılmak zorunda kaldı. Jandarma ve bir tercüman geldi. Tercüman bana "Bu Suriyeli aileden  bir rahatsızlığınız var mı ?" diye sordu. Hayır dedim. "Ben onları seviyorum" dedim. Tercüman Adile teyzeye döndü ve arapça birşeyler dedi.

Daha sonra Adile teyze gözlerimin içine bakarak "Allah da seni sevsin kzım" dedi.  Sarsıldım. Bir  mıh gibi çakıldı bu sözler hem aklıma hem yüreğime.. Ailem ,eşim, çocuklarım  arkdaşlarım ne çok kişi bana " Seni seviyorum" demişti. Ama şimdiye kadar hiç kimse bana "Allah da seni sevsin" dememişti.

Duyabileceğim en güzel dua bu olmalı diye düşündüm. Ve Adile teyzenin ellerini öperken göz göze gelemedik. Çünkü gözlerimiz dolmuştu ve bir saniye bile baksak gözyaşlarımıza hakim olmamaız imkansızdı..

 Ve o güzelim köy çocukları. Naz nedir bilmezler. Kapris yapmak akıllarına gelmezler. Şımarmak mı o da ne yanından geçmezler. "Benim kalemim, benim silgim, benim boyam" Böyle cümleler yok onların sözlüğünde. Öğretmek zorunda olmadığınız tek şey köy çocuğuna "paylaşmak".Hani şehirdeki

Anneler çocuklarını yuvaya gönderiyor ya paylaşmasını öğrensin diye.. Köyde öyle bir şey yok.Herşey herkesin..

  Bu arada çok fena alıştım köy terayağlarına, yumurtalarına..Köye  giderken yoluma çıkan tavukllar keçi sürüleri, sincaplarda işin  diğer renkli kısmı. İşet böyle.. Nar, limon ve portakal ağçalarıyla dolu

bu güzel köyü unutmam münkün değil. Hoşçakal Güloluk  köyü..

   

 
Toplam blog
: 38
: 1229
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

1975 doğumluyum. Selçuk Üniversitesi Okul Öncesi Eğitim bölümü mezunuyum. İzmir'de yaşıyorum. İlg..