Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hoşgeldin benim sevgili güzüm

Hoşgeldin benim sevgili güzüm
 

Çınar yaprakları


En sevdiğim mevsimdir güz. Bahar güzeldir, ama bahardaki o ham, o insanı aşırılığa iten çılgın coşku beni huzursuz eder. Güzün o olgun, demlenmiş havasıdır beni en çok mutlu eden.

Bir düşüncedir alır beni güz gelince; ne yapmalıyım, ne yapabilirim, bir şeyler yapmalıyım, gecikmemeliyim... Bu panik hali, bu telaş, bu yeni bir şeylere başlama heyecanı sanırım okul günlerimden kalma. Okula başlama mevsimidir güz benim için. Bu alışkanlık artık orta yaşı geçtiğim bu yaşlarda bile sürüyor.

Eve bir çeki düzen verip, bir an önce kendime yeni bir çalışma köşesi oluşturma, okuyacağım kitapları seçme, günlük programlar yapma gibi işlerim var bu aralar. Yürüyüşlere de zaman ayırmam gerekir. Çünkü güz, açık havada yürüyüşler için de en uygun mevsimdir. Ne terletir, ne üşütür, çok gölge olması gerekmez yolların yüzümü güneşe, rüzgara tuta tuta yürüyebilirim rahatça. Mis gibi kokar çınar ağaçları ısınınca, onların altından alaca gölgelerin arasından yürümek kadar güzel ne olabilir benim için? Hele bir de dost varsa yanımda, onunla derin sohbetler yaparak yürümek, bir kat daha zevkli hale getirir yürüyüşü. Hoş, ben yanlız yürürken de sohbetsiz kalmam, kendi içimdedir o zaman sohbetlerim, kendimle. Ama bir dost listesi de hazırlamıyor değilim, çok değil belki dostum ama, yürüyüş günlerimi dolduracak kadar varlar, sağolsunlar.
Bu sabah kütüphanemi elden geçirdim biraz, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlarından 20 yıl kadar aönce alıp ta okumaya fırsat bulamadığım kitaplarımı buldum. Son zamanlarda genellikle, tavsiye üzerine, ya da çok duyduğum kitapları okudum. Daha ziyade "dönem" okumaları yaptım, Cumhuriyet dönemi, biraz öncesi, biraz sonrası, aydınların biyografileri, onların yakınlarının yazdıkları kitaplardı okuduklarım .

Bu sabah karıştırdığım kitapları görünce, klasiklere haksızlık ettiğimi, onları ihmal ettiğimi düşündüm. Çehov'lar, İbsen'ler, Alain'ler, Anatol France'lar, M.de Unamuno'lar, Konfiçyus'lar, Cicero'lar, J .S. Mill'ler ve daha niceleri, unutulmuş, unutulmuş oldukları için de mahzun göründüler gözüme. Hemen küçük bir yığın oluşturdum bu kırgın kitaplardan, ben ne öğrendiysem onlardan öğrenmedim mi, beni ben yapan biraz da o yazarlar değil miydi, o zaman vefa duygum baskın çıktı, "güz okumaları" mın onlardan oluşmasına karar verdim.

İşte böyle içim yeni bir şeylere başlamanın, yeni ve güzel kararlar almanın coşkusuyla başladım bu güne. Güz güzeldir, olgundur, keyiflidir, huzurludur ama bir diğer güzel yanı da uzun sürmesidir. Bana göre en uzun mevsimdir güz. Biraz yazdan çalar, biraz kıştan ve uzar alabildiğine, ne güzel!

Ben güzü severim, güz benim rumuma çok uyar ve besler ruhumu. Dingin, huzurlu, bol yürüyüşlü, bol okumalı bir güz geçirmeyi hayal ve umut ettim bu gün ve bu beni çok mutlu etti. Yaşamakçok güzel, yaşam çok güzel, dünya çok güzel. Bunca güzellik arasında, mutsuz olmak için çok zorlamak gerekiyor bence.
Sararan, kızaran yapraklar, onların birer birer dökülüşü, dökülen gazellerin üstünde yürümek, onların hışırtısını ve ezilince çıkardıkları ve acı-yanık kokusunu duymak bana sonsuz coşku veriyor. Hele bir de yağmurlar başlasın, keyfime diyecek olmaz. Ne gam, kış geliyormuş, havalar soğuyacakmış, ömrüm güzden kışa geçiyormuş, ne gam!

Bu gün hayattayım, elim ayağım tutuyor, gözlerim görüyor, ağzımın tadı yerinde, bir lokmam, bir hırkam, okuyacak kitabım var, bundan büyük mutluluk olur mu? Hoşgeldin güz, hoşgeldin benim en güzel mevsimim.
 
Toplam blog
: 98
: 742
Kayıt tarihi
: 24.06.06
 
 

Okuyan, gözlemleyen, yorumlayan, öğrenmeye ve öğrendiklerini uygulamaya çalışan; doğayı, insanları, ..