Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '08

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

Hoşgeldiniz sayın kraliçem

2006 kasım ayında teyzemle birlikte Londra'da yaşayan kuzenime aile ziyareti yaptık. Tabi bu tatili yapacak duruma gelene kadar bir sürü işlemle uğraştık. Öncelikle nufus cüzdanlar eskiydi onları yenilettik. Sonra pasaport için fotoğraf çektirdik. Pasaport üç günde alındı. Vize işlemi bir hafta sürdü. Normal fotoğraf kabul edilmiyordu arka fonu beyaz olan yeni bir fotoğraf çektirdik gerekli belgeleri ve ordan aldığımız davet evrakını İngiltere Büyükelçiliği adına vize işlemlerini yapan şirkete teslim ettik. Ben çalıştığım için iş yerindende bir takım evrak gerekiyormuş onları da ayrıca temin ettik. Ama bu evraklarda sorulan sorular o kadar çoktu ve bir o kadarıda anlamsız gelmiştiki bunları hallederken zorlandık türkiyede evin varmı, üzerine hesap varmı, kredi kartın varmı limitine kadar , daha önce yurt dışına çıktınmıi vizen daha önce rdmi edildi kabulmu edildi gibi acaip sorular vardı. Sonunda tamamlanan evraklar ve bir hafta içinde alınan vize ile gideceğimiz günü dört gözle bekledik. Kuzenimin orda bebeği dünyaya gelmişti ve onun ilk yaş gününü hep birlikte kutlamak heyecanındaydık.

Benim ve teyzemin ilk yurt dışı seyahati olacaktı. Ben Ankaradan iki gün önce İstanbula gittim. Teyzem orda oturuyordu ve Londraya THY uçağıyla İstanbul'dan uçuş yapacaktık. Bir gün götüreceğimiz hediyeler için İstanbulun altını üstüne getirip gezdik ve bolca alış veriş yaptık. Ertesi gün eş dost bizi yolculuk için uğurlamaya ev ziyaretine geldiler.

Derken uçuş günü ben birden bire sakinleştim. Hiç heyecanım kalmamıştı. Hayatımda ilk kez uçağa binecektim. Neyse ilk acemilik sonunda uçağımıza bindik. Havalandıktan sonra sanki pamuk tarlasında gidiyor gibiydik. Uzansam kar şekeri yiyecekmiş gibi hoşuma giştmişti bulutlar öyle hızlı akıyorduki mükemmel bir manzaraydı. Bir kaç kez hava muhalefeti ile sarsılsakta sağolsun pilotlarınmız bizi çok rahat bir yolculukla taşıdılar. Hosteslerde alakalıydı. Yolcularla güzel ilgileniyorlardı. Uçakta verilen bir iki evrakı doldurduk teslim ettik. Çok güzel bir yolculuk oldu. Kalkışla beraber 4 buçuk saat sonra Heatrov havalanındaydık. Uçakta uzun süredir ingilterede yaşayan bir çok kişiyle tanıştık. Bunlardan çoğu kıbrıs kökenliydi. Çoğuda Türkiyenin doğu vilayetlerinden çalışmaya veya yerleşim için gitmiş olan vatandaşlarımızdı.

Düşündükçe birtek bizim aile yurt dışında çalışma hayatına gidememişti. Gülümsedim ama dünyaya açılan bir ailem olsun isterdim doğrusu gidip gezecek an azından bir sürü kapımız olurdu değilmi ya :))))) Yazdığım gibi neredeyse Doğu Vilayetlerimizin yüzde 55 i oradaydı. Genelde Türk Mahallesi denilen yerlerde ikamet ediyorlardı. İngilterede havalanında yapılan kontroller ve havalanından çıkıştan sonra ilk izlenimimim her milletten insanın burada yaşadığı olmuştu. Kimse kimsenin kıyafetine karışmıyor.Haklara saygılı, ölçülü, modern bir ülke görünümündeydi. Bir buçuk aya yakın Londranın en merkezi yerinde oturan kuzenimde kaldık.

Çok mutluyduk. Bir çok yeri gezdik. Londranın dışına çıkma fırsatımızkuzenimin iş yoğunluğundan dolayı hiç olmadı ama londranın hemen hemen tüm alışveriş merkezlerini defalarca turladık. Dil bilmediğimiz halde gelinin de yardımıyla hiç evde oturmadık doyasıya gezdişk. Gelin İngilizceyi ana dili gibi biliyordu.Ama o olmadan da gidip gezdiğimiz oluyordu ve ben tarzancada olsa çat pat ingilizce bildiğim bir kaç kelimeylede olsa alış verşiş yapabildim gideceğimiz yerlere gidip dolaşabildim dönüşüde rahatça yapabiliyordum Kuzenim bineceğimiz durakları ve bilet doldurabileceğimiz yerleri güzel öğretmişti. Çoğu zaman bebeğide yanımıza alıp o park senin bu bahçe benim gezdik durduk. Yılbaşına doğru tam bie renk cümbüşüne bürünen londra çok güzel olmuştu.

Millet delicesine yapılan indirimlerden yararlanıp alışveriş yapıyordu çok pathalı bir memleket olmasına rağmen yinede insanlar su gibi para harcayabiliyordu. Pakistanlılar, hintliler, araplar çeşitli avrupa ülkesinin insanlar, çinliler vs. tam bir dünya millet karışımından insan örnekleri vardı her sokakta her caddede alışveriş merkezlerinde, marketlerde gezinen. Dikkatimi çeken bir unsur elinde kitap okuyan bir sürü genç yaşlı insan görmem oldu. Bir dikkat çekici nokta ise bisikletine binen, üzerine şort fanila çeken ve koşan genç yaşlı spor yapan insanlar görmem oldu. Sağlıklı yaşama çok önem veriyorlardı. Özellikle gün içerisinde koşu yapan bir sürü insanlar görmek beni mutlu etmişti. Türkiyede de böyle kitap okuyan, spor yapan genç yaşlı herkesi görmek beni aynı derce mutlu ederdi ama bizde bu konugözlemlediğim kadarıyla ancak yavaş yavaş gelişmeye başladı.

Londra günlerim oldukça zevkli geçmişti ama şunuda hayretle gördüm gelişi güzel iş yerleri oralarıda işgal etmişti. Bazen düşünüyorumda ankaradaki Çıkrıkçılar yokuşundaki dükkanlar bile lodranın göbeğindeki bu işyerlerinden daha güzeldi. Türkiyede bol bol sebze meyve almak bile büyük bir nimet. Orda küçük küçük kaplarda ambalajlanmış meyveler sebzeler vardı ama sebze ve meyve yönünden oldukça fakir buldum canım güzel Londra şehrini. Şimdi bizi ziyarete gelen Sayın Kraliçe Elizabetin sarayını ve devamı olan kraliyet parkınıda defalarca gezdik.Orda yürüyüş yaptık. Parklar ve bahçelerde bizdeki gibi yerlere çöpler atılmamıştı. Parklarda köpeklerini nı gezdiren hayvanseverlerin elinde poşetler vardı çişini yapan köpeğin sahibi hemenköpek pisliğini alıp poşete koyuyor ve en yakın çöpe atıyordu. Parklarda bebek arabalarına konulan çok şirin bebekler temiz havada alabildiğince yeşillik ağaç dolu, sincapların koşuştuğu asvalt ve toprak yollardan oluşan parkta dolaştırılıyordu.Bu paklarda spore aktivitesi için kompleksler vardı. Tel örgüleriyle ayrılmış futbol antreman sahaları vardı.

Gezip görülecek bir sürü müzeler vardı. British Müzyum ve onun o kadar güzel bakımlı hali, içerideki tuvaletlerin pırıl pırıl oluşu her şeyden ücrets iz yararlanmak mükemmeldi. Bizde olsa ücretsiz hiç bir müze ziyareti yapamazsınız. Parlemento binası , tarafalgar meydanı, kiliseler , köprüler o kadar çok turisti ağırlıyorduki hayret edilir.Her yerde fotoğraf çeken insanlar ve poz veren insanlar vardı.Tabi bizde çok fotoğraf çektik ve çektirdik. Bizde o kadar çok turist konuk edilse eminimki hiç bir yere maddi borcumuz kalmazdı. Tam bir Turist cenneti. İyi yönleri kötü yönleri çift katlı otobüsleri onların geneli zenci kadın erkeklerden oluşan otobüs şoförleri, çok eskimiş içini daraltan metroları içini daraltan diyorum bizim şimdiki metrolar onların yanında çok modern. Gezdiğimiz Abyy Klisesi, Albert Muzyum, Heybetli Dönme dolap, çok güzeldi.Times nehrindeki hiç durmayan gemilerle yapılan taşımacılık. bizdeki gibi kokmayan , ıslah edilmiş nehir etrafına yılların yaşanmışlığını belli eden koca çınarlar çok güzeldi. İnanılmaz güzellikteki müstakil evler onmlarda çok güzeldi. İnsanlar tren, metro, otobüs taşımacılığında hınca hınç bir görünüm yaratıyorlardı ama onları izlemekte çok güzeldi. Viktorya tren ve metro istasyonu ve ordaki alışveriş yapabileceğiniz çeşitli marketler, giysi, takı vs satış yapılan iş yerleri.

Göz alabildiğince ayakta olan bir şehir. Hınca hınç dolu Vodafon telefon firmaları, Teknosalar , Mark and Spencer alış veriş merkezi, yoğun trafik akışı olan oxford caddesi, elçiliklerin bulunduğu caddeler ve en anılmış giyim firmaları ile çok revaçta olan butiklerin kapısında indirim var diye sıraya giren insan kalabalığı, şirinmi şirin meşhur siyah taksileri. Türkiyeye defalarca turistik ziyaret yaptığını öğrendiği bir kaç Türkçe kelimeyle ifade etmeye çalışan hoş sohbet taksi şoförleriyle , her an her yerde karşınıza çıkabilen au-pairlik yaparak okuyan, dil öğrenmeye çalışan türklerle, bindiğiniz otobüste türkçe konuşan birilerine rastlayınca aaa bak teyze bu otobüste de bizim gibi gezen turist türkler var diye duyduğun türkçeden mutluluk duysanda, çok hoş bir memleketti vesselam ama benim gelişmekte olan memleketim çokkkkkk daha güzel ve şükürler olsunki bolluk bereket içinde .

Elbette yine ilk bulduğum fırsatta gitmek isterim İngiltereye ama benim tek ömrümün sonuna kadar nefesimi almak istediğim vatan Türkiyemdir. Hoş geldin Sayın Kraliçem bizde seni aynı güzellikte ağırlamak istiyoruz. Aslında anlatılacak daha bir çok şey var ama şu an aklıma gelmiyor. Dediğim gibi en güzel memleket bizim memleket başka bir yer tanımam. Çok eksiğimiz olsada çokta fazlalığımız ve zebil gibi maddi ve manevi nimetlerimiz var. Her memleket yerinde yaşasın. Kimse kimseye öte git burası benim demesin. Barış içinde bir dünya olması dileğiyle naçizane yazıma son veriyorum. Yoksa yaz yaz bitmez bu mevzu. Saygılarrr
 
Toplam blog
: 70
: 546
Kayıt tarihi
: 09.05.08
 
 

Ankara'da yaşayan çalışan ve ayakta durmaya çabalayan tipik bir Karadenizliyim. Öfkem de sevgim de K..