Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '08

 
Kategori
Kent Tarihi
 

Hoşgörü diyarı MARDİN

Hoşgörü diyarı MARDİN
 

Büyülü şehir, MARDİN


Farklı dil ve dinlerden insanların hoşgörüyle yüzlerce yıldır yaşadığı büyülü şehir, MARDİN.....

Dağın tepesine kurulmuş ve ihtişamını bilircesine Mezopotamya ovasına yukardan bakan, tarihi 7000 yıllık olan, çok eski ve yaşlı bir şehir.

Bahara doğru yemyeşil olan uçsuz bucaksız ova, daha sonra hazan sarısı rengiyle insana hüzün verir. Akşam hava kararmasına yakın baktığınızda ise yeşil ve mavinin tonlarına bürünür ve kendinizi deniz kenarında hissedersiniz.

Geçmiş tarihine bakıldığında, M.Ö. 4500 - 3500 yılları arasında Subarilerin yerleşik bir hayat yaşamasıyla, dünyada kent anlamında kurulan ilk yerdir. Subarilerden sonra Hurriler, Sümerler, Akadlar, hitiler, Asur Aramileri, İskid, Babil, Pers , İskender ve Roma İmparatorlukları, Arap Emevi ve Abbasileri, Hamdaniler, Selçuklular, Artuklular, Karakoyun ve Akkoyun Devletleri, Osmanlılar ve belki unuttuğum bir kaç devlet daha bu tarihi mekanlarda yaşamışlar. Yani; Mardin pek çok yapıyı içinde harmanlamış, ortaya çıkan bu kültür mozaği nedeniyle de adeta bir açık hava müzesi şeklini almıştır.

Geçmiş tarih sadece resimlerde kalmamış olup, burada halen devam etmektedir. Bunu Mardin'in taş sokaklarını, Abbara adı verilen tünel şeklindeki sokakları, hemen tümünün pencerelerinin ovaya baktığı ve hiçbir evin penceresinin komşu eve bakmayacak, onları rahatsız etmeyecek şekilde inşa edilmiş konak tarzı mekanlarını gezdiğinizde görebiliyorsunuz.

Tepedeki bu şehri en üstte kalesi taçlandırmaktadır. Uzaktan baktığınızda kaleyi aynı açıdan görürsünüz. Gece bakarsanız şehrin gerdanlığı görünümündedir. Gündüz gezilecek o kadar tarihi mekanı olması ve şehirde fazla bir sosyal hayat olmamasından dolayı "Mardin, gündüz seyranlık, gece gerdanlıktır" derler.

Şehri korumak amacıyla 975 yılında Hamdaniler tarafından inşa edilen, 6 kapısı olan ve Kartal Yuvası anlamına gelen " Merdin " adı verilen bu kale, zamanla bulunduğu yerleşim yerine Merdin denilmesine sebeb olmuş. Günümüze kadar pekçok isim değiştirerek bugünkü Mardin adını almış.

Hıristiyanı, Yezidisi, Süryani ve Müslümanın farklı kültürleri, farklı dilleri ve dini inançlarını yerine getirerek kardeşçe yaşadıkları, ezan ve çan seslerinin aynı anda yükseldiği, hoşgörü şehrinin büyüsü Mardin'i gezen herkesi etkiler. Bu tarihi mistik kentin farklılığını görmek ve yaşamak gerekir.

Taşların dile geldiği, şiirselleştiği bir şehirdir.

Mardin bu farklılığı son yıllarda dünyanın ilgisini de çekmeye başlamı olup, "Dünya Mirası Kenti" adayları arasına girmiştir. UNESCO'nun çalışmalarıyla Venedik ve Kudüs'ten sonra gelen bir dünya kentidir.

Mardin Müzesi; Kasimiye, Zinciriye, Şehidiye Medreseleri; Melik Mahmut, Reyhaniye ve Ulucamisi; Kırklar, Mor Petrus, Mor Pavlos, Mor İliye ve Meryemana kilise ve Patrikhanesi; Mor Yakup, Deyrul Zafaran ve Deyrul Umur Manastırları; Bedestan ya da Kayserriyye adı vedilen ve 4 girişi olan kapalı çarşısı, Tellarlar veya Sipahiler çarşısı diye bilinen ve antikacıların bulunduğu çarşı; sadece baharat, sabun türleri satılan baharatçılar çarşısı ....

Mardin gezip dolaşmakla sıkılmayacağınız bir şehir. Merkez ve ilçelerinde tescil edilmiş toplam 665 adet tarihi yapı bulunmaktadır. Özellikle son yıllarda ziyaretçi akınına uğramakta olup, Tv dizilerinin tanıtımında büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Ancak, Sıla, Berivan, Karaduvak gibi dizilerin bu şehir ve halkını tam anlamıyla tanıttığını sanmıyorum. Beli silahlı adamlar sokaklarda dolaşıyor, istediğini vuruyor ve kimse bir şey yapmıyor...Mümkün mü? Halkın yaşam tarzı bu değil. Aksine, belki Doğu ve Güneydoğu Bölgesinin en modern düşünceli insanları.

Pek çoğu gariban ama, cömert; saf görünümlü ama, zeki; kendi örf adetine aşırı bağlı, ama, modernliğe açık; kendinden bir şey yapılmasını istediğinizde ilk sözleri "Emrin başım gözüm üstüne" olan, ama, kafasına yatmazsa asla yapmayan; aşırı feodal bir yapı olmasına rağmen dışardan gelene de kucak açabilen; karnını doyuracak kadar çalışıp her işi yapan, ama, bunun üzerinde çalışmak için çaba göstermeyen; esnaf düşüncesiyle kazanç sağlayan, ama, aç gözlü ya da hırslı olmayan... insanları vardır. Dizilerdeki gibi katı bir yaşam tarzı yoktur.

Kan davası ve berdel gibi olaylar kısmende olsa malesef görülmektedir.

Benim 4 yıldır severek yaşadığım bu şehre hepinizi davet ediyorum. İnanıyorum ki bir defa gelince tekrar gelmek isteyeceksiniz. Keşke diyorum illerde blogerler toplansa ve turlar şeklinde iller gezilse, Mardinden de başlansa...

Belki gerçekleştiririz. Ben kendi adıma sizleri ağırlar ve gezdiririm. Mardin'in meşhur yemeklerinden Sembusek (kapalı lahmacun) , İrok denilen kızarmış içli köfte, kaburga dolması, Bello (mercimekli köfte), Lebeniye (çoban kavurması) , kavurma, zerde, Kliçe (mevlüt çöreği) , Maldum (patlıcan kebabı) ve kuzu dolmasının tadına bakar; üzerine de acı kahve olan Mırra içerdiniz.

Belki bir gün gerçekleştiririz...

 
Toplam blog
: 103
: 1399
Kayıt tarihi
: 21.03.08
 
 

Hacettepe Ün. mezunuyum. Öğrencilik yıllarımda ve okulu bitirdikten sonra bir gazetenin muhasebe ..