Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Hoşgörü

Hoşgörü
 

Uzun zamandır sadece düşünüyorum ama paylaşmıyorum beklide paylaşmaya cesaretim olmadı. Şöyle bir geçmişi irdeledim. Zaman kum saatindeki kum tanecikleri gibi akıp gitmiş. Birçok başarıyı, başarısızlığı, hayal kırıklığını, mutluluğu, mutsuzluğu, zirveyi, acıyı yaşamışım. Sıralamaya kalkarsam daha çok şey var ama abartmaya gerek yok. Sanırım ortalama insanın geçmişinde bu benzerlikler yaşandı. Belki çok sınırlı mutlu bir azınlık daha üst seviyede bir yaşam sürdürdü. Ama biz ortalama insanı ele alacağımıza göre onları yok varsayacağız. Bunu söylerken onları dışlayacağımızı kast etmiyorum. Sadece bir genelleme yapmak adına onları yok sayıyorum.

Bütün bu yaşadığım sıkıntılı anlarda görebildiğim tek ortak payda hoşgörüsüzlük. Sıkıntılı anları yaşamaktan ne ben kurtulabilirim nede ortalama insan. Bu Küresel kavgada insanın doğasında bulunan bencillik duygusu sürekli olacağına göre mutlu azınlığın bu konumunu devam ettirebilmesi için ortalama insanın negatif koşulları kaçınılmaz olarak devam edecek.

Bu durumda benim beklentim sadece hoşgörü. Öncelikle biz ortalama insanlar birbirimize daha hoş görülü olalım. Belki mutlu azınlık bizlerden etkilenirde onlarda etrafına hoş görüyle yaklaşmayı dener. Bu hoşgörüsüzlük daha çocuk yaşlardan başlıyor öncelikle çocuklarımız kendi dünyamız ve görüşlerimiz ve bilgi dağarcığımız çerçevesinde değerlendiriyoruz. Oysaki onlar bizden ve öncelikle yakın çevresinden aldığı bilgileri veri olarak alıp üzerine bir şeyler eklemeye çalışıyor. Bizim bilgi ve deneyimimiz dışında bir şeyle karşımıza çıktıklarında onları reddediyor ve azarlıyoruz. Oysa insanoğlu sürekli gelişerek evrim geçiriyor. Yenilikler yapıyor veri olarak aldığı bilginin üstüne koyarak buluşlar yapıyor.

Daha sonra hoş görüsüzlük evli şiflerde başlıyor büyük aşkla başlayan ilişki evlenmeyle mal sahibi tapu ilişkisine dönüşüyor. Kişiden kendi yaşamımızın bir parçası olmasını bekliyoruz. Oysaki herkesin kendi bir dünyası ve kişiliği var. Ondan kişiliğini reddetmesini ve kendi eksenimizde dönen bir uyduya dönmesini bekliyoruz. Sonra mutsuz son ve ayrılık takip ediyor. Ya da ekonomik kaygı ve nedenlerle ilişki kâğıt üzerinde devam ediyor. Sonuç, kaos dolu bir ortam ailenin tüm bireylerinin yaşam tarzına dönüşüyor. Bu bence, kadın ve erkek ayrımı olmaksızın çifterin ortak egosu.

Trafiğe çıkıyoruz diğer araç sürücülerini birer düşman veya rakip görüyoruz. En ufak bir yanlışlık ta ya camdan sarkıp küfür ediyoruz ya da klakson çalıyoruz. Daha da kötüsü kabadayılığımıza güveniyorsak aşağı inip kavga ediyoruz. Oysa aynı kuralsızlığı bizde yapıyoruz. Başkası yapınca onu hemen ‘’Düşman’’ ilan ediyoruz. O zaman önce kendimizi düzelterek başlayalım. Öncelikle biz kurallara uyalım. Tek çözümün kavga veya küfür etmek olmadığını anlayalım. Hatalara hoş görülü olalım ama göre göre biz yapmayalım.

Çoğumuz bir takım tutuyoruz. Bence iyide yapıyoruz. Bu ekonomik konjonktürde insanın yapabileceği en ucuz hobilerden biri maç seyretmek. Takımımızla üzülüyor onlarla seviniyoruz. Ama başkasının üzüntüsüne de sevincine de hoşgörülü davranmıyoruz. Sevinirken üzüntülü adama silah sıkıyoruz veya üzüntülüysek adama saldırıyoruz.

Bu kadar şimdilik yeter bunu bir başlangıç kabul ediyorum. Örnekleri çoğaltırsam sıkabilirim insanların sabrına hoşgörülü davranmaya kendimden başlıyorum.

roner 13.09.2007

 
Toplam blog
: 2
: 321
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

Bankacılık, yayıncılık ve internet ortamında çeşitli kademelerde görev aldım. Siyaset ve futbol özel..