Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '15

 
Kategori
Deneme
 

Hotel Mani , Ford Motor Kampani

Hotel Mani , Ford Motor Kampani
 

Kitap yazmak uzmanlık işidir.  Kaliteli yazarların yazdığı kitapları okumak  insana keyif veriyor, ufkunu genişletiyor. Benim gibi kitap yazmaya soyunmuş  amatörlerin işi kolay değil.  Alt yapılı olmak, iyi araştırmak, konu ile ilgili belgelere ulaşmak , iyi bir arşiv oluşturmak, çok çalışmak, eli kalem tutmak.
 
Emekli olunca işimiz azalacağına çoğaldı. Hanımın düzenli emirleri ; alıverişe gidiyoruz, doktora gidiyoruz, sinemaya gidiyoruz. Birde ilişkide olduğum kuruluşların eğitim ,konferans, panel davetleri olunca  kitap yazmaya yeterli  vakit ayıramıyorum.
 
Geçenlerde kitap üzerinde çalışayım , bazı arkadaşlarla ropörtaj yapayım, ilham verecek kitapları okuyayım diyerek adaya gittim.
 
Bir yandan Bernar Nahum’un yazdığı ‘’ Koç’ta 44 yılım’’ kitabını okurken diğer  yandan arkadaşlarımı aramaya başladım.
 
Eski bölge müdürlerinden   Murat Taşkın  bilgi alacağım önemli  kişilerden birisidir. Kendisini aradım.
 
·         Murat selam ,nasılsın ?
·         Gayet iyiyim. Kitap okuyorum.
·         Hangi Kitap
·         Bernar Nahum’un ‘’ Koç’ta 44 yılım ‘’
·         Yapma yahu . Bende şimdi  aynı kitabı okuyorum. İnanmıyorum.
 
1988 yılında yazılan kitabı aynı anda okuyorduk.  Herhalde kitabın veya kitapda anlatılan felsefenin biz eskiler için ifade ettiği farklı anlam vardı.
 
Kitabın bir bölümünde talebin fazlalığı nedeniyle  yetmişli – seksenli yıllarda kamyon işinin ne kadar prim yaptığı anlatılıyordu. Bildiğimiz kadarı ile kamyon almak isteyen en az bir kamyon parası kadar ilave para ödemesi gerekiyordu.
 
Lastiksiz, aküsüz kamyon satışlarının yapıldığı dönemler...
 
Benimde tanıdığım Fehmi  isminde Nişantaşı'nda kuaförlük yapan bir aile dostumuz vardı.İşinde uzman ve çok tatlı dilli bir kişiydi. Rivayete göre zaman zaman Suna hanımın saçlarını yapar, tatlı diliyle kendisi için bir kamyon alır , kamyonu pirimiyle birlikte paraya dönüştürür ve ailenin uzun süreli geçimini sağlarmış. Ne yazık ki kumar tutkusu gelen paranın çok çabuk erimesine neden olurmuş.
 
Sonuç olarak böyle sistemin olduğundan bahsediliyor kitapda.
 
Zamanla talep azalmış, arz artmış pirimler yerini normal karlara , hatta karsızlığa bırakmış.
Şirkete ilk başladığım yıllarda satış sorununu  çözmek için genel müdürümüz 6-7 güçlü bayiyi toplar , uygun şartlarda kamyonları toptan satardı. Bayiler de bir şekilde malı satar, para kazanırlardı.
 
Mustafa Işıldar’ın ismini ilk o zamanlar duydum.O güçlü bayilerden birisiydi.  Genelde kravatsız gömleği , takım elbisesi ile gelir , o Adana’lı tavrıyla şirket çalışanları ile yakın temas kurar ‘’ yeğenim nasılsın ? ‘’ derdi. O zamanın güçlü bayilerindendi...
 
Mustafa Işıldar Ford’dan direkt araç alır ve satardı. Sanırım o zamanlar satış imtiyazı ile ilgili açık alan vardı.
 
1988 yılında Otokoç Yöneticileriyle Amerika’ya gittiğimizde Mustafa abimizde katılmak istemiş ve yönetim gezi programına onunda katılmasına izin vermişti.  New York’a ulaştığımızda havaalanında iki adet limüzin bizi bekliyordu.  İnsan ilişkisi çok yüksekti  bu nedenle Standart Belde genel  müdürü Yomtov bey , aramızda insan ilişkisi en yüksek Mustafa İşıldar , o öne otursun  şöförle sohbet etsin  dedi.
 
Mustafa beyin İngilizce bilgisi yoktu ancak bir şekilde şöförle iletişime geçti. Şöföründe hoşuna gitmişti. Nereden geliyorsunuz , kimsiniz  gibi soru sormaya başladı.
 
Merak bu ya , söför eliyle para işareti yaparak otel parasını kim ödüyor diye sordu. Mustafa bey aşağıda kalır mı ? Cevabı gayet anlaşılır oldu
 
·         Hotel mani , Ford Motor kampani.
 
İletişim bu kadar basit ve anlaşılır olmuştu. Lisan bilmeye gerek yoktu.
 
Otele girdiğimizin ertesi günü beni buldu.
 
‘’ Yeğenim , Bijan diye bir yere gidip elbise alayım dedim , beni içeri almadılar. Beni oraya götürürmüsün ‘’  diye ricada bulundu. Bijan mağazası randevu almadan müşteri kabul etmiyordu. Dönemin Başbakanı Turgut Özal elbiselerini  Bijan’dan alırdı. Bijan ismi bu nedenle Türkiye’de çok lüks bir mağaza olarak biliniyordu.
 
Bijan’dan Mustafa bey  için randevu aldık ve mağazaya gittik. Mustafa bey iki adet takım elbiseye 3.000 $ vererek satın aldı. O günlerde ciddi paraydı. Çok mutlu olmuştu.
 
İkna kabiliyeti oldukça ileriydi.
 
Adana’daki bayisinde ticari ve binek araç satılırdı. Kendisini ziyarete gitmiştim. Konuşurken müşteri geldi ve satış müdürü ile görüşmeye başladı . Alınacak araç belliydi ancak fiyat için hala pazarlık yapılıyordu. Satıcı piyasa fiyatlarının üzerinde bir rakkam söyledi. Müşteri fiyata bir türlü ikna olmuyordu , diğer bayiden ürün satın almak  için kapıya yöneldi. İşte o anda Mustafa abi devreye girdi ve satıcıya yönelik olarak;
 
·         Oğlum bu fiyata araba satılır mı ? Bizi zarar ettiriyorsun ? Ocağımıza incir ağacı ektin. Şirketi batırmak mı istiyorsun ? Diyerek şiddetle bağırmaya başladı... Belli ki bu Mustafa Işıldar’ın satış tekniğinde uyguladığı B planıydı. Müşteri  aman ne olur ne olmaz diye o fiyattan aracı almaya razı oldu.
 
Mustafa abinin aynı zamanda İstanbul Nişantaşı’ında bir satış yeri vardı. Genelde binek araba satılırdı. O günlerde Scorpio , Sierra araçlar Ford’dan ithal edilmiş ve satışa verilmişti. Bir gün Mustafa bey beni aradı  ‘’  Yeğenim  Scorpio çalışmıyor. Ne yapalım ? ‘’ diye sorunca hemen geliyoruz  dedim . Yeni teknolojide karbüratörlü araçlar yerini enjeksiyonlu sistemlere  bıraktığı  doksanlı yılların başıydı. Yeni teknoloji  eğitimlerini şirkette ben almış ve arkadaşımız Bektaş ile birlikte sorunlu araçlarda  çok sayıda uygulama yapmıştık ,bu nedenle çözüm sadece ikimizde vardı. Bektaş’ın  işi olması nedeniyle yalnız gittim. Mustafa Işıldar ‘’ Yeğenim sen niye geldin ? Senden başka adam yokmuydu ? ‘’ diye sordu. Gerçekten yoktu.
 
Sonuçta muhtemel arıza bilgisi  ,ekipman ,yedek parça, doküman bendeydi.
 
Sorunu çözmeliydim ve çözdüm. O gün Mustafa abi ile daha da yakınlaştık.
 
Araçlardaki teknoloji gibi bayilerinde yapısı değişiyordu. Plazalaşma dönemi başlamıştı. Yatırım yapmayan devre dışı kalacaktı. Mustafa abi onu anlamıştı. Kendisi Adana ‘da bayi olmak istiyordu.
 
Bizim Adana’da bayi arayışımız başlamıştı. Genel müdür yardımcımız Can beyle birlikte bayi bulmak için Adana’ya gittik. Yönetim Mustafa beyle çalışmaya pek sıcak bakmıyordu.
Mustafa abi geleceğimizi  öğrenip Mersin yolu üzerinde bir bina almıştı. Beni arayıp ‘’ Okan yeni bina aldım , plaza yapacağım, sizin istediğiniz gibi olacak ‘’ demişti. Kendisini kırmamak için binaya gidip inceledim. İnşaat halinde ancak bayilik hizmeti vermeye  uygun olmayan bir binaydı. Olumlu cevap veremedik.
 
Mustafa Işıldar’ın bayilik talebi bitmemişti. Sonunda   Işıldar kardeşler olarak Yalova bayi kuruldu.
 
Şanssızlıklar , bazı sorunlar , talihsiz Roma kazası  , Tahsin –Leyla Işıldar çiftinin vefatı  bayilik işinin daha ileri gitmesine engel oldu.
 
Mustafa abi kendine meşgale olarak  ikinci el kamyon satışı yapan yer açtı. İşleri iyiydi. Yolum Yalova’ya düştükçe kendisine uğrardım. Yalova Çoşkun balıkçısına gider balık yerdik.
 
Bu yaz Yalova’da Altın Balık lokantasına gittim.Son yıllarda Mustafa abi bu lokantanın devamlı müşterisiydi.  Benim de  gerek ailece gerekse Mustafa abi ile gittiğim yerdi. Lokantanın ortağı Erdinç eski futbolcudur. Kendisine Mustafa abiyi sordum  ‘’ Bir ara safra kesesi  operasyonu geçirdi , şimdilerde sık geliyor. Bomba gibi maşallah ’’ demişti.
 
Malesef bu hafta trafik kazası  nedeniyle kaybettik.
 
Çok önemli bir karakterdi. Bize de yaşanmışlıklar yaşattı.....
 
Allah rahmet eylesin , nur içinde yatsın.
 
Toplam blog
: 43
: 235
Kayıt tarihi
: 21.11.12
 
 

Mühendisim. Spor, müzik, yemek, yazmak özel zevklerimdir. ..