Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Hovardasın sen Mustafa

Hovardasın sen Mustafa
 

Gazetelerin, dergilerin, özellikle de televizyonların 'döndür-çevir' haberlerinin ilk sıralarında yer alan 'düğün-dernek' haberlerinin mevsimine girmemize yaklaşık 1 ay kaldı. Mayıs ile birlikte, cateringten düğün salonuna, gelinliğin güpür cinsinden damatlık almanın hassas noktalarına kadar pek çok haberle çoşup, hayallere dalıp, zaman zaman da "Hay Allah, Demet Şener'in gelinliğinden bu sene de giyemeyeceğim!" diye feryat etmeye başlayacağız.

İki gece önce, Turkmax kanalında Burhan Öçal'ın programını seyrederken, nedendir bilinmez, düğün derneklerdeki has mekanları ve müzik seçimleri üzerine düşünmeye başladım. Ve birden, ekranda her türlü şatafattan yoksun, -tercihli bir yoksunluk ama- 14 yaşındaki çingene kızın müthiş sesiyle söylediği "Hovardasın Sen Mustafa" şarkısı, bütün düşüncelerimin kelebek olup havada uçuşmasına neden oldu ve hızlı hızlı düşünmeye başladım.

Aklıma sırayla, aşağıdaki sorular geldi:

1. Neden en pahalı balo salonu tutup, şarkıcı olarak İbrahim Tatlıses davet ediyıoruz?

2. Düğünlerde, merasimlerden ve içkinin kaçmasından sonra neden göbek atılır, halay çekilir?

3. Balo salonu, havuzbaşı, kokteyl diye tutturup da, niçin ama niçin 'esaslı' eğlencelerden uzak duruyoruz?

Her çiftin ya da ailenin böyle seçimlerde bulunduğu söylemek tabii ki imkansız ama yine de çoğunluğun tercihlerinin bu yönde olduğunu biliyoruz. Daha farklı, kendi istediğimiz gibi düğün yapamayacaksak, ne diye düğün yapıyoruz diye de soruyor insan? Ne diye, başkalarını eğlendirmek için düğün yapıyoruz? Başka bir deyişle, davetliler eğlenirken, önlerindeki tabağı tırtıklamakla vakit geçiren, sıkıntıdan patlayan gelin ve damat görüntülerine hiç mi şahit olmadık?

Ben oldum. Geçtiğimiz yıl bu zamanlar, en yakın arkadaşlarımdan biri evlendiğinde, düğüne dair en eğlenceli zaman dilimi olarak, düğün başlamadan genç çiftin odasında kız kıza oturup fındık fıstık yememiz olduğunu söyleyebilirim... Düğünün kendisi, org çalan saçma adam; İzmir'in en lüks otelinin balo salonundaki düğünü kurtarmaya yetmedi!

Düğün olayına annelerimizden kalma, hatta çok çok büyük anneannelerimizdn kalma gelenek göreneklerden kurtarıp daha hoş kılabiliriz. Sonuçta, yapmak istediğimiz düğünü, istediğimiz geceyi kendimize eğlenceli hale getirmek en önemli konudur diye düşünmekte fayda var. Bizim ne istediğimiz, gelecek ziyaretçilerin isteklerinden çok daha önemli olmalı. Eğer değilse, düğün-dernek olayından belki de vazgeçmeli mi...

Ben yine de derim ki, illa düğün dernek olayına girmek istiyorsanız, çağırın Burhan Öçal veya aynı tatta bir müzisyeni, klarnet, dabrukayla tabak turtıklamak yerine masalara çıkamasanız da çoşup oynayın. En mutlu gününüzde (öyle diyorlar, ne yapayım!) felekten bir gece çalın! Ya da kır düğününde saray soylularını (ne yazık ki hep aynı soyluluk sorunu!) aratmayacak gecenizde 'Ezginin Günlüğü' ilk çıksın, sonra Kumkapı'dan dostlar sahneye çıksın. Bir düğüne giderken, berbere gitmek, elbise almak isteğinin yerini biraz da eğlenme ihtiyacı, hissiyatı alsın... Çok mu şey istiyorum, bilemiyorum ama Burhan Öçal'ın programından şarkının sözleriyle bitsin bu yazı. Mustafalar kızmasın, hovarda dediğim için. Unutmayın, hovardalık etmek, hovarda olmak da pek az insana yakışır!

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..