Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '08

 
Kategori
Komşuluk
 

Hu komşuuuu!

Hu komşuuuu!
 

Çoktandır şöyle çata çat bir komşu kavgasına şahit olmamıştım! Peki, şahit oldum da aklım göğe mi erdi? Belki değil ama insanoğlu ne yaparsa yapsın her zaman için merak duygusunu bastıramıyor. Acaba, niçin, niye sorularına yanıt arıyor. Bunun için de önce evde, mümkünse apartmanda sessizliğin sağlanması gerekiyor…

Ne olduğunu anlamak için ilk işim televizyonun sesini kısmak oldu. Bu bağrışmalar sokakta ayarı kaçmış üç beş gencin (!) manasız ve lüzumsuz vıdı vıdısı değildi! Basbayağı komşu kavgasıymış canım, hem de bizim apartmanda!

Gerçi kaç zamandır kimi daire sakinlerinin yandaki veya üsteki ile ufak tefek sorunları olmuştur ama şimdilik derdest edilip rafa kaldırılmıştır. İnşallah ileride de temdit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp koz olarak kullanılmaz…

Komşuluk, aşağı yukarı 30 sene önce ölmüş bir kavramdır. Bugün ise yalnızca apartman aidatı ödenmesi gerektiğinde akla gelir. En ufak problemde ev sahibine ya da polise başvurulur, araya giren de bir güzel dövülür.

Mesela; komşulardan birinin 30 yaşındaki haylaz oğlu, üsteki komşunun gece geç saatlerde duş almasından şikâyetçi. Hemde, adamın işi icabı geç geldiği o saatte, yağlı paslı üstüyle yatağa girme ihtimalini göz ardı ederek. Yuh artık! Banyo saatlerinde sen ayarla barı!

Bir diğeri, yan komşunun merdivenleri işgal ettiğinden şikâyetçi! Her bir çocuk için birer bisiklet ve üç çift çocuk ayakkabısının kapı giriş çıkışını engellediğinden yakınıyor. Her biri bisikletli, üç çift ayakkabılı üç çocuklu komşuda her gün bisiklet lastiklerinin malum kişilerce indirilmesinden dertli?

Herkesi işe gönderdikten sonra evde yalnız kalan komşunun genç kızı da, guguklu saat gibi her sabah 07.30’da müzik sesiyle iş yapmazsa temizlik içine sinmiyor olmalı. Müziği sevmemek mümkün değil ama her sabah aynı saatte “doldur meyhaneci doldur bir bada” ile nereye kadar dayanabilirsiniz? Neyse ki birkaç uyarıdan sonra müzik saatini iki saat geriye ertelemek kararlılığımız işe yaradı.

"Sinek ufaktır ama mide bulandırır" deyimi, dün gece bizim apartmanda yaşanan sevimsiz şamata için söylenmiş olmalı. Neymiş efendim? Telgrafın tellerine kuşlar mı konar? Balkona saç kılı düşmüşmüş! Yani gündüzler çuvala mı girdi de gece yarısı aklına geldi be kadın! Neyse ki fazla uzamadı ama yakında bir rövanşı olacak gibi!

Komşuluk ilişkileri sosyal dayanışma açısından önemlidir. Kültürümüzdeki süzülmüş bir anlayışın ifadesi olan, "Ev alma, komşu al" özdeyişi, komşuluk ilişkilerinin her iki yönü ile de son derece isabetli bir tespitidir. Varsa niyetiniz, siz yine de öncelikle ev alın derim...

Günümüzde hızlı şehirleşmenin, şehir yapılaşmasının ve değişen iş hayatının komşuluk ilişkilerini olumsuz yönde etkilediği malumunuz. Aynı apartmanda yaşadıkları halde yardımlaşma, dayanışma ve hatta selamlaşma yeteneği körelmiş aynı çatı altında yaşayan insanların komşuluğundan söz etmenin mümkünü de yoktur artık.

“Komşuluk hakkı” denen kavrama ben çok önem veriyorum ama komşum Hakkı’dan dolayı değil tabi…

Bana hak ettiğim saygıyı gösterene ben iki misli saygı duyarım. Yoksa bir “günaydın” demeyi, bir “iyi akşamlar” dilemeği beceremeyen, merdivenlerden kaçarcasına sıvışıp giden aklıyla gövdesi orantısız insanların komşuluğundan bahsetmiyorum.

 
Toplam blog
: 156
: 5679
Kayıt tarihi
: 05.11.06
 
 

Söz konusu Atatürk ve Laik Cumhuriyet ise; asla tarafsız olamam! Ben; İş ve özel hayatımda Cumhur..