Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '14

 
Kategori
Siyaset
 

Hükümetin gizlediği bir şeyler mi var ?

Hükümetin gizlediği bir şeyler mi var ?
 

Çözüm sürecinde masada neler konuşuluyor ?


Yakın zamana kadar bu ülkenin en dinamik ve kemikleşmiş problemi nedir diye sorduğunuz da ya “kürt sorunu” ya da “pkk sorunu” denirdi..  Mevcut hükümetler, bazı aydınlar, gazeteciler, bilim adamları son 30-40 yıla damgasını vurmuş olan ve ülkenin güneydoğusu ile doğusu ile özdeşleşmiş ve kemikleşmiş bu sorun için “pkk sorunu” derken, özellikle ‘kürt’ kökenli vekiller ve partileri ve bunların destekçileri bu içinden çıkılmaz duruma ‘kürt sorunu’ dediler. Ve sorunun ‘pkk’ olmadığını hep savundular, dile getirdiler. Pkk’nın gerçek bir halk hareketi olduğunu, kürt sorununun bir sonucu olarak ortaya çıktığını ifade ettiler. Hatta olay öyle bir hale geldi ki, pkk kelimesi, onun simgesel renkleri, temsilcileri ve ideolojisi rahatça söylenir oldu.

Zaman zaman bu iki kavram birbiri ile karıştırılsa da, kimi siyasiler, bilim adamı, okur yazar takımı konuşmalarında bazen hangi tamlamayı, hangi sıfatı kullanacağını bile bilemez. Oysa ki, sorunun temeline  inmek gerektiği aşikardır. Bu konuda kendimce, elim ve bilgim elverdiği çok yazı yazdım. Kitaplar, köşe yazıları yazıldı. Çareler arandı, ama sorun kökten hiç çözülmedi. Pkk eylemlerine, öldürmeye, gasp etmeye, yol kesmeye devam etti, asker ve güvenlik güçleri  de onlarla mücadele etmeye…

Sorunun ne olduğunu ve sıfatının ne olacağını burada tekrar tartışmaya gerek yok. Ama gözden kaçan bir nokta var. Bugün  pkk, Osmanlı’nın son dönemleri de dahil Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinde yaşadığı 30 civarı Kürt kökenli ayrılıkçı ayaklanmalarının en sonuncusu olarak diğer ayaklanmaların/kalkışmaların en ünlüsü ve en fazla can alanı olarak, Kürtler tarafında da oldukça kabul görmüştür. Bir anlamda, kendini onların nazarında “kurtuluş, özgürlük” simgesi olarak ispatlamış ve kabul ettirmiştir. Kabul etmek istemeyenlere de silah gücüyle kabul ettirmiştir. Bunu da kimse inkar edemez.

İşte bu sorunların içinde, önce bölgenin sonra tüm ülkenin isteği, talebi olan ‘barış’ biran önce gelsin diye bugünkü mevcut hükümet “analar ağlamasın” sloganı ile bir takım çalışmalar yaptı. Pozitif bir yaklaşım olarak algılanan bu politik oyunun ilk hamlesi olan pkk militanlarının teslim olması ve yargılanmadan, tutuklanmadan pişmanlık yasasından yararlanmasını sağlayacak olan “Habur vakası” tam bir fiyasko oldu. Çünkü gelen gurup, sınırda pkk lehine tam bir gövde gösterisi yaptı ve asla pişman olmadıklarını ifade ettiler. Kurulan çadır mahkemelerinde de sözüm ona yargılandılar(!) ve serbest bırakıldılar.

Bugün gelinen noktada, diğer önemli husus da şudur ki, Kürtler eskisi gibi silahlı mücadeleyi istememekte ve bölgeye biran önce barış gelsin istemektedir. İçlerinde hala çatışma ve kargaşayı destekleyenler, isteyenler olsa da, kürt siyasetçiler eskisinden daha aktiflerdi ve tabanda gittikçe güçleniyorlardı. Son yerel seçimlerde kazandıkları belediyelerin sayısı artıyor, yapılan kamuoyu araştırmalarında oylarını gittikçe arttırıyor ve bir de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi adaylarını çıkartarak %9 gibi oy alabiliyorlar. Bu onlar için umut verici bir olay haline geliyordu. Ama ne için ?

Bir tarafta pkk’nın zaman zaman aldığı eylemsizlik kararı, bir taraftan kürt siyasetçilerin kimi aman gelgitli, kimi zaman sinir uçlarına dokunan pkk destekli açıklamaları, kimi zaman kişisel düşünceleri, kimi zaman İmralı’daki terörist başının talimatları ile hareket etmeleri ve hükümete baskı yapmaları ile hükümetin politikalarını göden geçirip, önce ‘kürt sorunu’ dedikleri bu kökleşmiş problemi  ‘çözüm süreci’ adı altında tekrar masaya yatırması sonucunun ne olacağını merakla bekletti bizlere..

Adı ‘akiller’ denilen heyetler kuruldu, komisyonlar oluşturuldu, Yapılan açıklamalardan da anlıyoruz ki çözüm süreci denilen proje zaman içinde ‘müzakere sürecine’ hatta ‘masada pazarlık’ sürecine dönüşmüş.  Çünkü, bu müzakere sürecinde pkk’nın istekleri bellidir. Pek çok istekleri vardır elbette ama en temel olmazsa olmazları, “ana dilde(kürtçe) eğitim, Kürtlerin ve Kürtçenin yasal ve anayasal güvence altına alınması, Apo’ya af hatta genel ad ve Kürtlere statü verilmesi “ yani özerklik. Kürt tarafı bu taleplerden vazgeçmezken ve bunları bir ‘kırmızı çizgi’ kuralı gibi dile getirirken, devleti temsil eden hükümetin kırmızı çizgileri nelerdir, bunları bilmiyoruz.

Zaman zaman masanın öbür tarafını (İmralı-kandil) temsil edenler adına açıklamayı hdp yapıyor. Zaman zaman da yaptıkları açıklamaları kendileri ile ve Kandil’le çelişiyor ve bir kaç gün önce yapılan “masada özerklik de konuşuldu” açıklaması, hükümet tarafından yalanlanıyordu.. Güneydoğu’da pek çok yerde olaylar tekrar başladı. Özerklik kutlamaları yapılıyor. HDP’nin İmralı heyetinde yer alan Hatip Dicle geçen hafta sonu Diyarbakır’da yaptığı konuşmada; “ Öcalan’ın İmralı’da 5 - 6 senedir sürdürdüğü diyaloğu bir müzakere taslağı üzerinde anlaşmaya kadar ulaştırdığını, müzakerelerin önünün açıldığını” söyledi. Pkk, 15 Nisan’da silah bırakabileceğini ve Öcalan’ın özgür olacağını açıkladı. Ama hükümet kanadından hala somut bir açıklama yok.

Hdp tarafı, oluşturulduğu söylenen taslağın tümünün açıklanmasını istiyor ama hükümet bu açıklamalardan son derece tedirgin. Bu konuda hassas olunmasını ve henüz toplumun buna hazır olmadığını söylemesi kafalarda soru işareti oluşturuyor.

Ortada bir müzakere belki de bir pazarlık var ve bu gizli yapılıyor. Ama hdp tarafından zaman zaman yapılan ters açıklamalar, bu sürecin gidişatı yönünde ipuçları verse de, hala halk taraflar arasında İmralı’da neler konuşulduğunu, ne söz verildiğini, neler istendiğini, silahın bırakılıp bırakılmayacağını, kürtlere özerklik verilip verilmeyeceğini, ülkenin bölünüp, bölünmeyeceğini, yakın gelecekte çatışmaların yeniden başlayıp başlamayacağını hatta bir iç savaşın olmayacağını merak ediyor ve bunu örenmek istiyor.

Bu bağlamda şunu sormak gerekmez mi ?

Hükümet, İmralı’nın ve Kandil’in hatta Hdp’nin bildiği taslak denilen çalışmanın, içeriğinin, halkın hazmedemeyeceği, kabul edemeyeceği şekilde değilse, bunun açıklanmasından neden rahatsız oluyor ? Bunu 40.000 can vermiş bu ülke halkının bilmesi en doğal hakkı değil midir ?

Kandil neden; “Bu maddeleri açıklarım haa”, diyerek iktidarı tehdit ediyor. İktidar neden İmralı ziyaretleri dahil her konuda gizlilik kararı aldı? Türk halkından neler saklanıyor? Neden saklanıyor? Vatandaşın bu soruyu iktidara her fırsatta sorması gerekiyor.

Yoksa, nasıl olsa halk bize yine oyunu verir denilerek, bu iş oldu bittiye mi getirilme istenmektedir.

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..