Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '11

 
Kategori
Pazarlama
 

Hunter’la Farmer pazara gitmiş...

Hunter’la Farmer pazara gitmiş...
 

Bilenler sesini çıkarmasın ben yeni öğrendim. Hemen de paylaşayım dedim.

Ben böyle pazarlama, satış takılıyorum ya bir süredir. En son elimizdeki portföyü harmanlarsak her yıl %18 büyüyoruz demiştim. Yeni zor müşteriyle uğraşmak yerine eldekini tutmaya çalışalım dediğimi de hatırlıyorum. Bir nevi “Kendi yağında kavrul” teoremi.

Can dostum benim bu teorimi eleştirdi geçenlerde;
-“Tembellik yapma çık yeni müşterilere, haftada 3 gün “Hunter” 2 gün “farmer” ol dedi!
- “O ne be!” dedim istemsiz olarak
- Aşağılayıcı bir kahkaha ile “yüzyıllardır uygulanan bir yöntem” dedi!
- 4 yıl işletme okudum, 2 yıl yönetim ve organizasyon masteri yaptım, 14 yıldır pazarlama yapıyorum, 3 yıldır pazarlama ve pek çok konuda eğitim veriyorum ve Hunter’la Farmer’ı tanımıyorum!. Bir bildiğim “Hansel ve Gretel” var ama o da masaldı yanılmıyorsam. Ben o derste yoktum herhalde.

Hiç bilmezliğimi bir kenara bırakıp “acaba nedir nedir?” dönemine geçmemle, Google Larousse’ mu açmam bir oldu. Hoş bundan önce sevgili dostum bana kısa bir eğitim verdi yaa,o ezik duyguyla tam veremedim olaya kendimi.

Özetle anladığım şu ki bütün mikro –makro organizmalar giriş-gelişme-sonuç bölümlerinde, ya da şöyle diyelim doğma-büyüme ve gelişme- devrelerinde bu yöntemi uyguluyor.

Nasıl yapıyor.  İlk HUNTER dönemi yani “avcılık”. Pazarın içine girip siniyorsun bir kuytuya, en küçük çıt sesi çıkartan müşteriye bodoslama dalıyorsun, tek bir amaç var “SAT”. Eski-yeni, devamlı, bir kere, önemli değil, SATABİLECEĞİN HER ŞEYİ, SATABİLECEĞİN HERKESE SAT!”

Bunu yeterince yaptığında yani büyümeyi başardığında “ FARMER”  ol. Yani sakin bir çiftçi moduna geç. Elindeki tarlada ne varsa onu ek biç. Bir tarladan yılda kaç ürün alınabilir ona uğraş.

Yani pazarda olmaya devam et, ama artık kendi yetiştirdiğin ürününü eldeki müşteriye sat Daimi müşterinle ilgilen. Gibi bir şey.

E ben biliyorum bunu, Sen öyle Hunter munter deyince yeni bir icat sandım. Kaçırdım diye hayıflandım. Ama o ezik halimden hemen sıyrılıp “Bunu dedem de bilir” moduna geçtim tabii. Bu güne bu gün benim dedem Sakarya’nın en büyük Farmer’lerinden biri.
Bir de inanmıyacaksınız “evet benim dedem Muhtar!” her halikar da ata’mı sözleriyle cebimde taşıyorum YANİ!

Neyse uzun lafın kısası, yaptığınız işte önce agresif bir pazarlamayla tavana doğru, sonra sakin bir edayla yanlara doğru genişleyin. Kaptınız değil mi hareketi. Yukarı sonra yana esneyin…

Gören de pazarlama taktiği değil de aerobik dersi veriyorum zannedecek. Ama ne yapalım finans, ekonomi, müşteri, Pazar, rekabet, taktik, hırs… Kelimeleri bir araya geldiğinde tüyleri diken diken olmuyor mu insanın. Ha birde KRİZ lafını ekle sonuna huni ara sonra başına.

14 yıllık meslek hayatımda bu ülke her 2.5 yılda bir Krize girdi. Kriz yönetimi denilen şey artık araba sürmek gibi bir şey oldu hepimiz öğrendik. Biliyoruz ki altımızdaki arabanın modeli artsa bile, kendimizi otobandayken, bir anda stabilize yolda bulabiliyoruz. Basmışsın 180 ‘e hopp yol değişti tepetaklak oldun. Öngörü falan hikâye reflekslerin kurtarıyor seni işte. İster içgüdüsel de ister tecrübe de. Ayağını gazdan kesip frene basacağın zamanı sana söyleyen bir şeyler var içeride. İşte bu Hunter le Farmer o ayarı veriyor bize benim anladığım.

Bakın laf lafı açtı aklıma bir hikâye geldi. Bizim Kolomb Amerikayı keşfettikten sonra yüksekçe bir tepeye çıkıp düşünmeye başlamış “Yahu uçsuz bucaksız verimli topraklar ben ne yapacağım ki bu kadar toprağı, eksem olmaz yürüsem bitmez. E karnım aç, cebim boş ben stratejik bir planlama yapayım ve yeni girişim modelleri deneyeyim bu arazide.

Gemi tayfasına dönmüş sonra “biliyorum aylardır aç, parasız benim yanımda oldunuz ama size verecek kuruşum yok. Plan şu, sabah gün doğarken uyanacağız. ben “şimdi” dediğimde her biriniz koşmaya başlayacak. Ne kadar uzağa gidip son noktaya bayrağınızı diker ve güneş batmadan benim yanıma dönerseniz adımladığınız o toprak sizin olacak.

Tayfaların her biri iştahlanmış, e kolay değilmiş hayatları bir gemide beşik gibi sallanarak geçmiş. Artık bahçesini ekmek, çocuklarını büyütmekmiş hayalleri.

Ama o hırs var ya o hırs. Daha çok şeye sahip olma hırsı. Önlerinde upuzun bir gün, sonsuz bir toprak, önce koşmuşlar yorulmuş yürümüşler, sürünmüşler, gözleri doyamamış ki . Biraz daha biraz daha demiş iç ses. Güneş tepelerinden dönmüş batmaya meyletmiş, bizimkiler daha geri dönecek…

Dönen çok az olmuş, çoğu çatlamış hırsının yorgunluğundan. Ama tesellisi bir avuç toprak olmuş. Üstünde yaşayamasa da hiçbir zaman, altında huzur bulmuş.

Hani diyorum Hunter’lik zamanını ayarlayamazsak elimizde bir avuç bile porftföy kalmazsa. Ya da şu nu diyorum “Evet artık Farmer devrine geçmeli, elimizdekine bayrağımızı dikmeli, Üzerinde rahatça yürüyebileceğimiz, ekebileceğimiz, bize ait bir bahçemiz olmalı.

Ben bir sorayım dostuma, anlamışmıyım Hanselle Greteli ay pardon neydi?
Ha evet Hunter ve Farmer.

Benim dedem Farmerrr la la laaa

 
Toplam blog
: 22
: 841
Kayıt tarihi
: 13.01.11
 
 

Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Yönetim Organizasyon Yükseklisans. 15 yıllık deney..