Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hürrem’in gözlerine muhteşem ayar!

Hürrem’in gözlerine muhteşem ayar!
 

Başbakan’ın Muhteşem Yüzyıl çıkartmasından sonra gözler dizinin üzerine kilitlenecek; benim gibi izlemeyenler dahi dizinin akıbetini merak edecek.

Dizi aynen devam ederse acayip reyting rekorları kıracak; reklamın iyisi kötüsü olmaz derler ya, o misal…

Dizi aynı akışta devam eder mi?

İşte bütün mesele!...

Bir tv dizisi ile demokrasi sınavı veriyoruz:

* Bir başbakan tv dizileriyle ilgili polemik yapar ve de yargıyı göreve çağırır mı?

(Normal şartlar altında bir başbakanın ilgilenmesi gereken daha önemli işler olduğunu düşünüyorum!)

* Bir tv dizisi bir belgesel ile karıştırılabilir mi?

(Bazı ülkelerde oluyor, misal, bizim ülke…Başbakan bile beyanatta bulunuyor ve adli makamları göreve çağırıyorsa…)

*Dizi aynı akışta devam ederse halkın yarısı alkışlayacak “Helal olsun!” diye, yarısı üzülecek mi sanıyorsunuz, ıhh, o zaman “İşte ileri demokrasinin geldiği yer!” denilerek başbakan alkışlanacak; dizi tornistan yaparsa üzülecek dizi severlerin dışında “Artık bu kadar da olmaz!” diyenler yüzde elli civarında olacak lakin diğer yüzde elli bu kez “Yaşasın Başbakanımız, ömrümden alınıp sana verilsin!” diyecek.

Yani, mutlak memnun bir yüzde elli var; asıl dizi yapımcılarının işleri pek zor! Bizler de, sanki bilmediğimiz bir şeyi öğrenecekmişiz gibi, bir tv dizisinin akıbetine kilitleneceğiz, el mahkum!

Bakalım ülkemizde demokrasi mi yoksa otokrasi mi var diye…

******

Eşcinsel bir karakteri canlandırıyor diye TRT’deki işinden atılanların, eşcinsel karakter var diye bir dizinin bir şekilde yayından kaldırılmasına tanıklık eden ülkeyiz, nihayetinde; Muhteşem Yüzyıl zılgıtı yerken, tam da aynı gün, eşcinselliğin ordudan atılma nedeni olduğu kayıtlara geçti ülke tarihinde ilk kez!

İnsan tam kızacakken, bireyin sosyal varlığının işinden ibaret olmadığının, işini doğru-dürüst yaptıktan sonra ne cinsel tercihlerinin ne de özel yaşantısının sorgulanmaması gerektiğinden bahsedip, iki gün önce intihar eden ordu mensubu 29 yaşındaki kadının minicik çocuğunu ardında bırakma tercihinin özel hayatında ahlaksız davranışları varmış gibi gerçek olmayan nedenlerle ordudan atılması olarak örnekleyecekken pat diye başbakanımız “Muhteşem Yüzyıl’a çullandı!

Hangi birey, hangi hak?

“Suriyeliler neden ülkemizde, niçin onlara tanınan para desteği kıt gelirli vatandaşlara yapılmıyor? Onlara sağlanan olanaklar asgari insan hakları gereğiyse, bizim insan haklarımızı kim koruyacak?” diye sormayan yüzde elli ve sorsa da yanıt alamayıp, bir Salı konuşmasında rahatlıkla hedef gösterilebilecek, hattı zatında hükümete mukavemet, hükümete zarar ve ziyan verme, olmadı hükümeti düşürme planları içinde olduğu gibi bir suç ile her an yargılanabileceği kaygısı içinde olan bir diğer yarı…

Apışıp kalmak denir ya, aynen öyle!

******

Bir erkek bir kadın dizisi var, geçen yıl keyifle izliyordum, RTÜK ille de tutturdu evlensinler diye; ayol, yabancı bir diziden uyarlama, gayet hoş esprileri var, dokunmayın işte!

Altı-üstü gülüp eğleniyorduk…

Bizim aile birliğimize uymuyor diye yüklendiler, güzelim dizi el-mahkum RTÜK standartlarına uydu; izleyesi gelmiyor insanın artık!

Hayır yani, bizim ülkenin gerçekliğine ayna vazifesi görecek dizileri, filmleri de biz yapamıyoruz; belgesellerde yer alıyoruz: Dünya belgesellerinde!

İstatistiklere dayalı belgesellerde adımızın geçmemesi mümkün değil: Dünyada tecavüze uğramı rakamları,  misal, çocuk yaşta evlendirilen kızlar, berdel, kadına uygulanan şiddet…

Ayol, Fatmagül’ün suçu ne dizi oldu, mecliste olay oldu; tecavüz sahnesi bizim aile birliğimizin ve toplumsal onurumuzun yüz karası oldu!

Hani, sanırsınız ki öyle bir ülkede yaşıyoruz ki hiçbir kıza tecavüz edilmemiş, hiçbir tecavüz edilen kız dışlanmamış; hatta öldürülmemiş, falan…

Ama, yani, olmaz ki canım! Ailecek izliyoruz televizyonu, edebimiz bozuluyor böyle sahnelerde diyerek dövünenler için iki şeyi düşünebilirim: Ya gerçekten çok masumdur, aynı zamanda kulağını, gözünü ve aklını tüm dış olaylara kapamıştır ya da öyle şeyler yaşamıştır ki benzer davranışların örneklerini gördüğünde söylenip durur; derdi kendince kendini aklamaktır.

Eşeğin, keçinin ırzına geçen bir vatandaş portföyüne sahibiz; kızını para karşılığı satan, zorbanın biri sıkıştırıp da tecavüz etti diye namusunu namlunun ucuna takıp da tecavüzle hırpalanmış kendi kızının bedenini kan ile yıkayan toplum biz değiliz sanki?

******

Misal, bir senarist, bir yönetmen olsam, tecavüz edilen eşeğin gözlerini ve ona şehvet ile bakan tecavüzcünün bakışlarını yansıtmak isterdim; on dört yaşında bir kızın koyun otlatırken çalılıklara çekilmesini, iğfal edilirken ki o hayvansı şehveti…

Adamın işi bittiğinde korkarak kaçmasını yansıtmak isterdim lakin ne çare ki korkarak kaçmadan önce öldürme içgüdüsüne sahip olan bir toplumdayız!

******

Hayır yani; benim görmediğim, bilmediğim, yaşamadığım bir ülkede miyim, ben mi çok salağım, bazıları fazla akıllı mı?

Patriotlar ve ülkenin dış ilişkileri sorgulanacakken, işsizlik had safhada, umutsuzluk trendi yükselirken ve zamlar peş peşe gariban vatandaşın üstüne binmiş ve çaresizlikten cinnet getirme ile yaşama tutunma arasındaki ince çizginin hatları umutsuzluktan yana düşerken…

Üç-beş kişi toplanıp da sesimizi duyuralım dahi demeye korkarken ki; en basit vatandaşlık hakkıdır, demokrasimizi Muhteşem Yüzyıl’a endeksledik ya…

Kendimden utandım!...

Daha ne diyeyim?

 

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..