Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '08

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Hürriyet'e "nooluyo"

Hürriyet'e "nooluyo"
 

Fotoğraf, www.sabanciuniv.edu.tr adresinden alınmıştır.


Hürriyet gazetesinin internet sayfasında "Bu üniversitede Atatürk'ü eleştirmeye izin var" manşetini görünce hangi üniversite olduğunu merak ettim ve haberi okumaya başladım. Habere tıkladığımda, bunun ÖSS tercihlerinde öğrencilere yardımcı olma amacıyla hazırlanan bir rehber olduğunu gördüm. Söz konusu üniversite de Sabancı Üniversitesi'ydi. Eli yüzü düzgün muhabir arkadaşımızın büyükçe fotoğrafının yanında bulunan linke tıkladıktan sonra nihayet "foto-röportaj"a ulaşabildim.

Bir söyleşinin en önemli iki unsuru olan soru ve cevapların yer yer birbirine girdiğini söylemekle başlayabiliriz eleştirmeye. İçeriğe gelirsek... "Haber", Sabancı Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Ahmet Tosun Terzioğlu'nun "merak edilen bütün sorulara" cevap verdiği belirtilen sayfayla açılıyor. İkinci sayfada herhangi bir soruyla karşılaşmadan rektöre ait olduğunu ancak tahmin ettiğimiz bilgileri okuyoruz. Üçüncü sayfada sorular başlıyor ve üniversitenin yürüttüğü sistem sorgulanıyor, "haber" olması gerektiği yönde ilerlemeye başladı sanıyoruz biz de bu sayfada. Dördüncü sayfaya geçince bir tuhaflık olduğunu hissetmeye başlıyoruz, çünkü soru şu: "<ı>Kampüsteki yurda giriş çıkış saatlerinin serbestisi, sabaha kadar açık cafeler, sabaha kadar süren partiler, lise sona kadar her alanda yönlendirilmiş, ne yapması gerektiği söylenmiş bir çok (yazım yanlışı gazeteciye aittir, doğrusu birçok olmalı İ.E.) <ı>öğrenciye ağır gelmiş. Ağır bir akademik programın yanında bu kadar özgürlük fazla geliyor olabilir mi?". Bu soruyu mantıklı bir şekilde anlamaya çalışmanın faydası yok, rektör Terzioğlu yine de bir cevap vermiş ve "yönlendirilmeye alışmış öğrencilerin bocalayabileceğini ama herkesin büyümesi gerektiğini" belirtmiş. Gelelim manşete taşınan bölümün olduğu beşinci sayfaya. Manşete bakınca sıradan bir okuyucu olarak bu sözlerin rektörün ağzından çıktığını düşünüyoruz. Oysa bu örnek muhabir tarafından verilmiş: "<ı>Okula ilk gelen öğrencilere, bir akademik özgürlükler bildirisi imzalattırılıyor. Öğrencinin biri bir proje hazırlasa, ben Atatürk'ten ve icraatlerinden hoşlanmıyorum, Türkiye'nin şeriat odaklı bir yönetime geçmesine taraftarım dese, bunu tezleriyle savunsa, Humeyni'den referanslar verse. Böyle birşeye izin var mı bu okulda?". Rektör Terzioğlu, "Yapabilir tabi ki" dedikten sonra önemli olanın hangi görüşü savunduğundan ziyade bunu doğru yöntemle, akılcı bir şekilde ve uygun referanslarla savunmak olduğunu belirtiyor. Bilimsel düşüncenin temellerini anlatmaya çalışan rektöre muhabirin konuyla ilgili ikinci sorusu şu: "Yani bu görüşü bile savunabilir diyorsunuz?", muhtemelen tek kaşını da kaldırmıştır bu soruyu sorarken. Altıncı sayfada, üniversitede verilen tarih dersinin öğrenciler tarafından "değişik" bulunduğu belirtiliyor ve rektörden konuyla ilgili bilgi isteniyor. Karşılıklı konuşurken "nooldu" şeklinde söylenen "ne oldu" kalıbının konuşma şekliyle bırakıldığını görüyoruz rektörün yanıtında. Birden karşımızda "Nooldu bu İngiltere, nooldu, nooldu" diyen bir rektör görüyoruz, "Pınar nooldu" diye devam ediyoruz içimizden, eh bir de "yazı dili diye bir şey olsa gerek bir yerlerde" diyoruz tabi. İlerledikçe sorular da hafiften sertleşiyor. "<ı>Anayasa Mahkemesi'nin son karraından sonra okulda halen türbanlı öğrenciler gördüğünü" ve "<ı>derslere de girdiklerini öğrendiğini" belirtiyor muhabir ve soruyor :"<ı>Şu anda nasıl bir yöntem var bu okulda?". Rektör Terzioğlu, mahkeme kararından önceki uygulamaya döndüklerini, kampüste kimseye karışmadıklarını ama derslere ve sınavlara girmemelerini istediklerini belirtiyor. Yukarıda da dediğimiz gibi, biçimsel olarak bazı yerlerde soru ve cevaplar birbirine girdiği için aradan bir yerden muhabirin sonraki sorusuna ulaşıyoruz : "<ı>Peki sizce nasıl olmalı? Özgürlük savunucusu olarak başörtülüler de girmeli diyeceksiniz herhalde?". Çok önyargılı ve fesat bir kişi olduğumdan herhalde ama ben bu soruda nedense "özgürlük savunucusu" tanımlamasının olumlu bir özellik olarak kullanılmadığı izlenimine kapılıyorum. Terzioğlu kişisel görüşünün türbanlı öğrencilerin üniversiteye girmesinden yana olduğunu belirtiyor. Burada da yazı diline geçişi başaramayıp "söyliyim, söyliyim" diye konuşturmuşuz sayın rektörü ama "nooldu"dan alışmıştık zaten bu duruma.

Muhabirin üniversitede en çok dikkatini çeken noktalardan biri de sınıflarda Atatürk resminin bulunmaması olmuş, Sabancı Üniversitesi'ni seçecek olan öğrencilerin ilkokuldan beri hep Atatürk resiml sınıflarda bulunduğunu belirten muhabir herhalde çocukların birden boşluğa düşmesinden endişe ediyor. Ben de üniversite eğitimimi Atatürk resmi olmayan sınıflarda aldığım için olsa gerek bu durumu hiç yadırgamadım, rektör Terzioğlu da birçok üniversitede aynı durumun söz konusu olduğunu belirtmiş. Muhabirimiz şüpheciliği elden bırakmayarak soruyor: "<ı>Neden yok? Bir nedeni var mı?". Eh ne desin Terzioğlu, "Farkındaysanız sınıflarda Gençliğe Hitabe, Türkiye haritası, 'Özel Günler Panosu' da yok, aa hatta biz Yerli Malı Haftası'nı da kutlamıyoruz üniversitede, durun bi koşu gidip düzelteyim hepsini" diyemeyeceği için buna da bir cevap vermeye çalışıyor.

Üniversitenin, çeşitli projelerde Soros'tan hibe aldığını da öğrendikten sonra hâlâ bu okula gitmek istiyorsanız sizde de var bir tuhaflık demektir ama hiç değilse şunu da öğrenin de ona göre karar verin: yurtlarda kız-erkek karışık kalıyor bu çocuklar!!! Üstüne üstlük muhabirimizin dediğine göre "<ı>Yurtlarda tam bir özgürlük havası esiyor. (...) Odalara giriş çıkışlara hiç kimse karışmıyor". Tam "Allah Allah" nidalarıyla üniversiteyi protesto etmeye hazırlanıyordum ki yazının devamı içimi rahatlattı: bu durum "s<ı>anıldığı gibi çok büyük bir dejenerasyona sebep olmuyor, ya da geceleri erkekler kızların odasını basıp saldırılarda bulunmuyor"muş efendim. Ayrıca, "<ı>günün hiçbir saatinde yurt görevlilerini görmüyormuşuz" yani "<ı>(bizi) zapturapt altına almak isteyen birileri(ni) bulamıyormuşuz". Israrla arıyoruz ama bulamıyoruz işte...

Bir üniversite tanıtım yazısında bile bu kadar taraflı davranabilen bir yayının daha "hassas" başka konularda neler yapabileceğini / yapmakta olduğunu düşünmek beni korkutuyor doğrusu... Sizi?
 
Toplam blog
: 23
: 1110
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Biraz nefes almak için... ..