Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '10

 
Kategori
Deneme
 

Hüznün rengi

Hüznün rengi
 

gözler kalbin aynasıdır ,insanı en iyi yansıtan gözleridir


Bu ne yaradır ki bir türlü kapanmaz. Hangi günün sabahında doğacak güneş, geceler neden bu kadar sessiz ve uzun. Bir ömür bekledim sabahı; günüm de gecem de karanlıktı oysa. Hep geceyi yaşamak, hep karanlıkta olmak nasıl bir duygudur bilir misiniz? Bilir misiniz nasıl ıslaktır, karanlıktır geceler? Bitmeyen siyahın en koyusudur umutsuzluğun rengi; güneş doğmayınca yüreğimin üzerine bir türlü maviye dönmez gece. Mavi- yeşil gözlerim neden yansıtmaz, bakışlarımdan rengini karanlıklara; mavi yeşilken neden hep karayı görür gözlerim?

Söyle bir tanem; bu karanlıkların nedeni alnıma kapkara yazılmış adındanmıdır. Hüznün rengi ne mavidir ne de yeşil; öyleyken, yakışmış bakışlarıma hüznün rengi. Ne güzeldi “sen üzülme, gözlerinde yaş görmek istemiyorum” dediğin günler. Artık ben varım, iyi olmalısın, seni hep iyi görmek istiyorum, dediğin günler. Farkın neydi başkalarından. Nasılda ısıtmıştı sözlerin içimi, kelimelere bu kadar güzel bir anlam yükleyen, bu inanılmaz gücü veren tılsım, hangi duygunun eseriydi? Sen vardın, ben yoktum. Sonra giriverdin öylece hayatıma; seninle var olmanın mutluluğunu yaşattın bana. Hayata tutunduğum daldı sesin, o sesle dünya yaşanası bir yer olmuştu…Bana ilk kez seslendiğin günü hatırlıyorum; büyük acılar yaşadığım o günlerde artık yaşama isteğim kalmamıştı. Hayata karşı duyarsız, ilgisiz, yaşamla ölüm arası bir çizgide, bitişimle var oluş arasında gidip geliyordum. Hayat saatimin ibresi yok oluşa doğru kayıyordu hızla, inandığım bütün değerleri yitirmiş, yok oluş uçurumuna sürükleniyordum. Küçük bir adım ötesi yok oluşumun hikayesiydi ama sen seslenişinle var oluşumun öyküsünü yazdırdın bana. Aslında sana bir hayat borcum vardı sevgili; sonradan o hayatı elimden almış olsan da...

Artık yapraklar yeşil, dallar çiçekli ve gökyüzü masmaviydi, yaşamak hiç bu kadar güzel ve anlamlı olmamıştı benim için. Nasıl bir güçtü bu anlayamamıştım ama bu kadar mutlu olunabileceğini de tahmin edememiştim. Bir seslenişle, sadece duyduğum bir sesle mutluydum işte. Ateşlerin içine atsalar yanmazdım inan, buz kalıbının içinde kalsam üşümezdim, olumsuzluklar ulaşamıyordu artık bana. Tanrının yüreklerimize bağışladığı sevgi ne kadar da güçlüymüş meğer. Hala içinde bulunduğum, engellerle dolu yolum açılmış, sorunsuz, engelsiz öylece yürüyordum güvenle. İnsanın mutlu olması ne kolaymış diyordum, ne kolaymış gülümseyebilmek yaşama. Yanımda olmayan bir ses, aceleyle söylenmiş birkaç kelime, yetiyormuş gülümsemek için. O sesi var eden yürek, kelimelere de can veriyordu içinden taşan sevgiyle…Ey sevgili yürek!.. nasılda coşkun bir çağlayandı sevgin. Güven kelimesinin tüm anlamlarını taşıyordu sözlerin.
Sonra bir sabah; yeniden yeşiller soldu maviler karardı ve gülümseyen güneş yine yerini gecelere bıraktı. Aysız yıldızsız koyu gecelere, boş yere beklemiştim sesini. Başka bir ses ağlıyordu hıçkırıklarla, seni kaybettiklerini söylüyordu. Sonra arayamazsam merak etme diyen sesin çınladı kulağımda…”döndüğümde yeni bir hayata başlayacağız” demiştin…döndüğünde ama sen bir daha dönmedin ki sevgili. Veda bile etmeden gittin, beni yalnız bıraktın sensizliğin uçurumunda. Eskisinden daha derin bir uçurumdu yokluğun. Sessiz hıçkırıklarla, cehennem ateşlerine doğru yuvarlandığım. Yokluğun cehennemdi işte…Seslenişinle var oluşumun öyküsünü yazdırmıştın ya bana, şimdi küçük bir adım ötesi “ yok oluşumun hikayesi." Acının rengini yansıtıyor artık “Mavi ve Yeşil; mavi yeşil gözlerimde sadece hüznün rengi. Neredesin?..Yokluğunda ateşlerde üşüyorum be sevgili…

 
Toplam blog
: 5
: 672
Kayıt tarihi
: 06.02.10
 
 

Ben Leyla Altınbaşak... Lise mezunuyum. Hayatımı kitaplara adadım. Okumak, gözlem yapmak ve yazmak b..