Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Huzur dolu Şİle

Huzur dolu Şİle
 

Son yaşadığım olaylar beni o kadar bunaltmıştı ki, kimseyle konuşmak hayatın içine dalıp yaşamak içimden gelmiyordu. İstanbul beni o kadar boğuyordu ki, birbirlerini umursamadan yol boyunca yürüyen insanlar arasında yürümekten sıkılmıştım. İnsanların yüz simalarından bir tatlı tebessüm arıyordum. Maalesef bu o kadar zordu ki herkesin sıkıntısı yüzünden okunuyordu. Gitmek istedim hafta sonu da olsa uzaklaşmak istedim bu koca şehirden, işlerimin yoğunluğu nedeniyle fazla uzaklaşamazdım, yakın bir yerde olsa huzura doğru iki günlüğüne kaçamak yapmalıydım. Benim tayfayı aradım hemen, akın akın İstanbul'lunun uğrak yeri olan Şile'ye doğru yol aldık. Önceden konaklayacağımız yeri aradık. Sahilköyü geçtikten sonra gelen doğancıl köyü. Bungalow evlerinden yapılmış sakin huzur verici bir yerdi Hüseyinbey Camping. Ne geçmişimi, ne geleceğimi hiçbir şey düşünmek istemiyordum sadece o an olmalıydı benim için. Gerçi özlem duyuyordum aşık olmaya, gözlerimdeki ışığın parladığı zamanlara fakat bunları düşünmemeliydim, zamanı değildi sadece temiz hava, dalga sesleri, derin huzur taşıyan sessizliğe kulak vermeliydim.

Acıkmıştık sabah erken çıktığımızdan dolayı biran önce mekana varmak için kahvaltı yapmamıştık. Güzel bir kahvaltıdan sonra kendimizi sahile attık. Gözlerimi kapadım o an çok sert bir rüzgar esiyordu, dalgalarsa adeta sahili dövüyordu. Sadece duyu organlarımdan burnum ve kulaklarım vardı, dalga seslerine yoğunlaşmıştım ne sert vuruyordu Karadeniz, kimbilir yine neye kızmıştı tıpkı benim gibi. Dalgalar sıra beklemiyordu üst üste geliyor gibiydi. Sonra kulağımı rüzgara verdim, rüzgar ise son kuvvetiyle sanki Karadeniz'le haberleşiyordu, mesajlar veriyordu uğultusuyla; Karadeniz'se buna hiddetle cevap veriyordu ve o gün anladım ki rüzgar ile Karadeniz çok iyi dost olmuşlardı. Denizin soğuk olmasına aldırış etmeden kendimizi içinde bulduk ardı sıra gelen dalgalarla çarpışmaya başladık. Yorgun düşene kadar dalgaların bizi dövmesine müsade ettik.

Akşamki programımızda balık vardı bunun için köyden çıkıp Şile'den taze balık almamız gerekiyordu hemen yola koyulduk limandaki balıkçılardan çupra ve kefal aldık biraz şilede dolaştıktan sonra tekrar huzura doğru yola çıktık. Akşam güneşi batıyordu bu müthiş manzarayla bir hüzün kapladı içimi o an. Yaşanmışlıklar, pişmanlıklar en önemliside arkamda ki dağ gibi yok olan koca adam beliriverdi gözümün önünde. Ne çok özlemişim onu, yokluğu çok yoruyordu, sızlayan yüreğimi. Ne çok istemiştim beni beyaz gelinliğimle görmesini, elimden tutup beni sevdalıma vermesini, kader işte ne yazık ki hayat insanların istediği doğrultuda olmuyor ve yaşanmıyor. Balıklarımız ızgarada pişerken masada derin bir muhabbet içindeydik. Gece müthiş geçti sohbet oldukça koyuydu bütün herşeyi masaya açmıştık. İyiki de burdaydık içimizdeki duyguları daha iyi analiz edebiliyorduk, yeşilliğe bakarak huzur arayışına çıkmış gibiydik sanki, yeşil güven demektir, güvensiz bir dünyada güven hissettiren yeşilin içinde olmak ne kadar da huzur veriyordu.

Şile'de güneş tam denizin ortasında doğuyor. Sabah gün okadar çabuk aydınlanıyor ki şaşmamak elde değil bir günlüğünede olsa huzuru bulduğumuz Şile'de çok mutlu olduk ve bir hafta sonunu daha geride bıraktık yine düşünceler içerisinde, yine cevapsız ama sormaktan bıkmadığımız soruları sorarak ve yine gözyaşlarıyla, dinmeyen gözyaşları, kalp kırıklıkları ve kalabalıklar içinde yalnızlıklarla. Düşünmek ve düşünülmek. Sevmek ve sevilmek, aldatmak ve aldanmak karmaşık duygular, manevi duygular ve çölleşmiş ruhlar. Garip bir yaşam ve bu yaşam içerisinde arayışlar. Ne aradığını bilmeden.

Şile'ye yolunuz muhakka düşer size tavsiyem Hüseyin Campinge uğramadan geçmeyin eğer kendinizi dinlemek istiyorsanız haftasonu yola çıkın...

 
Toplam blog
: 53
: 2313
Kayıt tarihi
: 30.01.07
 
 

Hayat herşeye rağmen o kadar güzel ve sevgi doludur ki. Benim için hayat kimi sevdiğim ve kimi in..