Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '13

 
Kategori
TV Programları
 

Huzur Sokağı, huzur bırakmadı !!

Huzur Sokağı, huzur bırakmadı !!
 

Geçen sezon başladı Huzur Sokağı.. Ben ilk kez yazıyorum. Aslında bu yazıyı daha yazmaya başlarken de, çok tepki alacağımı biliyorum. Ve fakat beni sürekli takip eden okuyucularım bilir ki, ben yazılarımda, izlerken hissettiklerimi, gözüme gönlüme takılanları yazarım. Kimseyi aşağılamak, küçümsemek gibi bir amacım asla olmadı olamaz da.. Beğendiklerimi, beğenmediklerimi tarafsız bir gözle yazmaya çalışırım.

Geçen sezon birkaç yorum yaptım Huzur Sokağı için.. Çok garip tepkiler aldım her iki çevreden de.. Dolayısıyla geçen sezon hiç hakkında konuşmadım Huzur Sokağı’nın.. Bu sezon ise fikrimi değiştirdim. Her türlü olumlu ya da olumsuz tepkiye hazırım ne yalan söyleyeyim. Sonuçta bunlar benim hissettiklerim…

Öncelikle Huzur Sokağı’nın bugüne kadar izlediğim, romandan uyarlanan en kötü senaryo olduğunu söylemek isterim. Ben Huzur Sokağı kitabını üç kez okudum, iki kez geçmişte, bir kez de geçen sezon dizi başlayınca şöyle bir göz attım.. Zira kendimden şüpheye düştüm, ben unuttum galiba dedim kendi kendime ama yok.. İsminden başka, isimlerden başka bir benzerliği yoktu.. Evet, birkaç karakter kitaptakine benziyordu ve fakat hikâye öylesine farklı idi ki, ben açıkçası geçen sezon, kitaptaki hikâyeden aldığım keyfi alamadım. Geçen sezon öyle gereksiz karakterler, gereksiz olaylarla asıl hikâye uzatıldı ki, dizinin ilk yayınlandığı günün heyecanı ve keyfi ne yazık ki, bitti..

Hal böyle olunca, benim gözüme her şey takılır oldu dizide..

Aslında dizinin oyuncu kadrosunda çok iyi oyuncular var.. Bir Güven Hokna, her zamanki gibi şahane mesela.. Kutsi, Bilal karakteri için biçilmiş kaftan.. Nilgün Kasapbaşoğlu, bayıla bayıla izlediğim bir oyuncu.. Yeşim Salkım deseniz, bir kadının her şeyi mi güzel olur.. Sesi, kendisi ve de oyunculuğu.. Fatma Karanfil ise, Feyza’nın dadısı rolünde şahane... Sinem Öztürk mesela… Şükran karakterini başka kim oynardı acaba bu kadar güzel.. Sinem Öztürk, kapanmış hali ile çok daha güzel onu da dip not düşelim..

Bu kadar iyi oyuncu arasına sen kalk Selin Demiratar’ı Feyza karakteri ile oynat.. Dizinin ilk bölümünden 45.bölümüne kadar çok kötü bir oyunculuk sergiledi, böyle de gidecek besbelli.. Tek kelime ile berbat kimse kusura bakmasın.. Suratında ifade yok, duygu yok, gözlerindeki birkaç damla yaşta muhtemelen gözyaşı ilacı sayesinde oluşuyor.. Hayatımda bu kadar dizi izledim, böyle kötü oyuncu görmedim.. Bana göre Kutsi’nin karşısında onu oynatmak çok büyük bir hatadır zaten..

Kutsi’nin de dublaj yaptırması ayrı konu tabii ki.. Geçenlerde bir yazımda daha söz etmiştim. Dünyanın en berbat ses tonuna bile sahip olsa bir insan, kendi sesiyle oynamalı. Bu noktada, Kutsi’nin de inandırıcılığı yok olup gidiyor. Örneğin Fatih Harbiye dizisindeki Macit ile Neriman aşkı, ya da Kayıp dizisindeki Mehmet ile Özlem arasındaki elektriği izleyenler beni daha iyi anlayacaklardır. Feyza ile Bilal arasında o çok büyük olan aşk, nedense beni hiç heyecanlandırmıyor. Çünkü o duyguyu veremiyorlar ekrandan..

Dizideki en önemli nokta, tesettürlü genç kızlarımıza çeşit çeşit modeller sunmaları. Öyle ya, kreşte çalışan Şükran kızımız, bir giydiğini bir daha giymiyor. Çeşit çeşit pardösüler, kabanlar, şallar, ayakkabılar. Bir tesettür şıklığı almış başını gidiyor. Ama kreşte çalışan Şükran kızımızın bu parayı nereden bulduğu muallâk. Zira Şükran’ın pek işe gittiği yok. Benim aklıma geliyor, onun aklına gelmiyor işe gitmek. Üstüne bir de sürekli kötülük düşünen annesi Saadet hanımı da eklersek, iş iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor doğrusu. Dindar bir kadın, bu kadar dedikoducu, kırıcı, kötü kalpli olabilir mi acaba? Günahı senaryoyu yazanın boynuna!

Şükran'ın modern örtünme şekli de dikkat çekici. Son zamanlarda tesettür modası, trend tesettür diye çıkan akımları pek takip edemesem de, Şükran'ın giyim kuşam tarzının bu modayı yansıttığı görünmekte. Ne derece uygundur değildir, pek anlamasam da, fazlasıyla modern olduğu kesin...

Dedik ya başında, dizinin kitapla alakası yok diye… Bilal’in daldan dala konan, açık saçık kız kardeşi mesela. Gerçekçi olalım, Bilal kadar muhafazakâr bir erkeğin, o tarz rahat bir kardeşi olması imkânsız. Hoş, Bilal kitapta bahsedilen kadar muhafazakâr değil, onu da epey ılımlı Müslüman yapmışlar ayrı konu. Öyle ya 45 haftadır toplasan 10 vakit namaz kılmadı Bilal kardeşim. Hele hele Bilal çizgisindeki insanların, Feyza tarzındaki kızlar ile pek muhatap olmadıklarını cümle âlem biliyor şimdi kimse kusura bakmasın. Hele hele Feyza’nın peşinden koşması, diz çöküp gözyaşları ile yalvarmaları falan da Bilal karakterinin tüm karizmasını yerle bir edip itici bir hale getirdi diye düşünüyorum.  

Yeşim Salkım’ın oynadığı Emel karakteri.. Bu kadar entrikaya ne gerek vardı. Emel karakteri, Feyza’nın neden üvey annesi oldu. Besbelli, hikâyeyi dallandırıp budaklandırmak için olsa gerek. Şahsen, Emel’in Feyza’nın kendi annesini oynaması çok daha mantıklı ve şık olurdu. Hiç olmazsa yıllar sonra ölmüş anneyi mezardan çıkarıp hortlatmak gibi bir saçmalık izlememiş olurduk. Bu noktada Yeşim Salkım gibi bir oyuncunun da, oradan oraya sürüklenen Emel karakteri ile harcandığını düşünüyorum. Geçen bölümde onu saçları toplanmış, kırmızı rujuyla görünce içim gitti. Keşke dedim kendi kendime, şu dizi yerine şöyle Muhteşem Yüzyıl’da bir sultan olarak falan izleseymişiz çok daha isabetli olurmuş.

Güven Hokna’nın oynadığı Saadet karakteri de, biraz yukarıda belirttiğim gibi, dindar ve mümin kadın tipine pek uymuyor. Bu kadar kindar, öfkeli, kötülük düşünen ve kavgacı bir kadın karakteri çok itici. Her an isyan eden, kavga eden bir kadın tipini Güven Hokna elbette ki şahane oynuyor, ama genel konsept içinde bu karakter fazlasıyla rahatsız ediyor.

Bu sezon özellikle dikkatimi çeken başka bir husus ta, dizideki başı örtülü tüm kadınların, şal kullanması oldu. Sanırım yeni bir şal sponsorları var.. Genci yaşlısı hepsinde rengârenk şallar, aynı örtüş tarzı. Hadi gençler neyse de, orta yaşlı ve yaşlı hatunlarımızın şal bağlamaları da çok abes olmuş benden söylemesi. Dizinin aslında dindar ve kapalı kesime hitap eden yapısı sebebiyle, üç beş eşarp firması ile anlaşıp bol bol reklam şansı varken, işi sadece Şükran’ın kıyafetleri ve annelerin şallarıyla kısıtlamaları da tuhaf..

Konuyu öylesine dağıttılar ki, artık toparlayamıyorlar. Topu topu iki sezonda derli toplu, şahane bir hikâye olacakken, allak bullak ettiler senaryoyu.. Bir dizi saçmalıkta cabası…

Mesela sınav kâğıtlarını okuyan Bilal, Feyza’nın sınav kâğıdını ne cesaret yırtabilir? Üniversitede bir hocanın böyle bir hakkı var mıdır? 

Deniz kenarına gelip çiçek atmanın mantığı nedir? Denize çiçek atınca aşk biter mi? Acılar son bulur mu?

Saadet hanım neden bu kadar dengesizdir? Neredeyse üzerine yürüyüp evden kapı dışarı edeceği kiracısına karşı, neden bir saat sonra merhamet gösterip sahiplenmektedir? Üstelik bu davranış, bir kısır döngü halinde neden sürekli tekrar etmektedir?

Bilal hem evlenip, hem eşine niye surat yapar? İslami çerçevede yaşayan bir erkeğin bu tavırları doğru mudur? Hele hele Bilal gibi bir insan, evlenip barklanmışken, Feyza’nın evine kadar gidip diz çöküp yalvarır mı?

Feyza’nın mezardan dirilip çıkıp gelen annesi Zeynep ablamızın, bunca zaman niye hapis yattığını  anlayamadık hala? Bu sır perdesinin anlamı nedir? Anlamı var mıdır ya da? Aynı şekilde diziye gereksiz yere dâhil olan Ali karakterinin, intikam alacağı kişi ve sebepler nelerdir? Bir intikam fırtınası koparmışken, sebeplerini de açıklamaları mantıklı olmaz mı? Onur Tuna’dan başka adam bulamadınız mı ? Neden bu kadar yapmacık bir oyunculuk izlemekteyiz?

Feyza’nın Bilal’ın düğününe gelmesi saçmalığı nedir Allah aşkına? Kim gider kendisini terk edip başkasıyla evlenen birinin düğününe.. Hadi Feyza geldi diyelim, Bilal onunla niye konuşur? Terslemek için bile olsa, eşinin gözü önünde, hangi erkek, düğün günü eski sevgilisi ile konuşur?

En önemli soru !!! Bilal, kitapta Hacer ile evleniyorken, dizide neden çok alakasız biriyle evlenmiştir? Zaten sevmediği biri ile evlenecekse, bu niye Şükran olmamıştır? Şükran ile Ali kardeşimi yakınlaştırma çabaları niye dir? Gereksiz ve itici değil midir?

Bilal ile evlenen Zeliha kızımın hiç çeyizi yok mudur? Evin içinde bir giydiğini bir daha giymeyen Zeliha kızımız, gelip öylece niye oturuvermiştir eve? Bir eşya, bir çeyiz getirmemiş midir? Kocasının yanında başın niye genellikle örtülü durmaktadır? Hepsini koydum bir kenara, niye bu kadar anlayışlıdır?  Ayrıca o nikâh neden mahallenin ortasında kıyılmıştır?

Muhtemelen Feyza ile evlenecek olan Selim kardeşim, neden korumalarla gezer durur? Feyza’yı düğün günü evden almaya geldiğinde sol elinde olan yüzük, nikâh dairesine gidene kadar hangi ara sağ eline geçmiştir?

Allah aşkına, Ülker kardeşim bu kadar şık giyinecek parayı nereden bulur?

İnanın daha yazsam, yazarım, o kadar çok not var ki önümde… Sözün özü şu, dizinin ilk yayınlandığındaki heyecanını, tadını kaçırdılar, gereksiz bir sürü karakter ve olayla senaryoyu allak bullak ettiler, bu şekilde giderse de daha çok saçmalayacaklar.

İlk sezonda bu kadar uzatmayıp, Bilal’ı Şükran ile Feyza’yı Selim ile evlendirip, bu sezon da Feyza’nın dine dönüşünü, örtünüşünü hikâyeleyip şahane bir dizi sunabilirlerdi. Ama böyle giderse, Feyza’nın dönüşümü sanırım 5.sezonda falan olacak..

Senaryonun bir an önce toparlanıp, gereksiz ayrıntılardan temizlenerek, ana hikâyeye odaklanması temennisiyle yazımızı burada noktalayalım..

Siyah İnci’den sevgiyle…

 
Toplam blog
: 55
: 2295
Kayıt tarihi
: 02.12.11
 
 

Kendi halinde bir TV izleyicisi ve yorumcusudur Siyah İnci. Tipik bir akrep burcudur.  Büyük çoğu..