Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Huzursuz insanları seviyorum

Huzursuz insanları seviyorum
 

Nathaniel Hawthorne; “ Dünya, bütün ileri hareketleri huzursuz kimselere borçludur ” diyor.

Bazıları huzursuz kimseleri sevmez fakat onların açtıkları çığırdan da gitmek zorunda kalırlar.

Bunlar kendi tarihlerini kendileri yazan kimselerdir. Kendi tarihlerini başkalarının yazmalarına asla müsaade etmezler.

Her geçen gün idealist insan nesli tükenirken, beş maymunu oynamak zorunda bırakılanların sayıları artıyor.

Yani amaç, hedef, gaye…bunlar tarihe karışıyor.

Tek amaç, varsa yoksa para kazanmak, makam sahibi olabilmek yani tabiri caizse bir yerlere gelebilmek.

Sağımıza solumuza bir bakalım.

Yakın zamanlarda neden tarihe mal olabilecek insan yetiştiremiyoruz.

Neden yetişebilecek olanlara sahip çıkamıyoruz. Hiç sorduk mu sorguladık mı bunları?

Artık her işin kolay tarafına kaçıyoruz. Akşamdan sabaha meşhur olmak varken niye uzun ve yorucu işlerle uğraşılsın ki..

Bundan dolayı biri günün adamı, diğeri gönül adamı diyerek iki insan tipi çiziyorum.

Günün adamları çoğaldıkça gönül adamlarını göremez oluyoruz

***

“ Bir gün Mehmet Akif Ersoy arkadaşıyla birlikte fasulye aşı yemektedir. Nazır katibi yanlarına gelerek Akif’ ten yazılarını biraz hafifletmesini ister. Akif gururlu bir edayla; “ Git nazırına söyle ben fasulye aşı yemeye razı olduğum müddetçe istediğim gibi yazarım ” diyor.

***

Niye Akif gibileri artık gelmiyor, yetişmiyor?

Şimdi daha çok seciye kahramanlığı öne çıkıyor.

Makam - mevkii elde etmek için kahramanlığa soyunan adamlar nerede, fasulye aşı yemeyi göze alanlar nerede? Hani yok işte.

Gündem oluşturmak için söylenen sözler dinlenmiyor. Zira karşılığını da yerine getireceksiniz.

Sırça köşklerde yazılan şiirler okunmuyor. Çilesini de çekeceksiniz.

Yazılar dikkate alınmıyor. Yazdıklarınızın yolundan da gideceksiniz.

Çevrenizde ismi geçtiğinde yada gördüğünüzde tüm içtenliğinizle " o bir devlet adamı, o bir hizmet adamı, ilim adamı, kültür adamı "… diyebileceğiniz kaç kişi var söyler misiniz?

Gidin milletin bağrına bastığı yazara, şaire, millet ve devlet adamlarına bakın, hiçbirisi rahatına düşkün insanlar değillerdir...

N.Fazıl Kısakürek; “ Bir millet büyüğünün hususi hayatı yoktur. Cemiyet hayatını avuçlarına alanlar, şahsi hayatlarını ellerinden bırakırlar ” der.

Yine bir düşünür; “ Dünyaya bir dâhi geldiğini nereden anlarsınız, bütün ahmaklar ona karşı birleşmişlerdir ” diyor.

Dün öyleydi bugünde öyle. Yarın da öyle olacak. Anlaşılan odur ki dahilerin kaderi hiç değişmeyecek.

Çünkü dahiler de huzursuz insanlardır.

Bakınız yine bir düşünürün “ Büyük adamların öldükten sonra yapılan heykelleri, hayatlarındayken onlara atılan taşlardan yapılmıştır ” sözü bizi haklı çıkartmaya yetmiyor mu?

Kimin kucağında ne kadar taş varsa ve nereye atmak istiyorlarsa bırakın atsınlar.

Tabi ki bir gün kocaman bir abide olarak karşılarına çıkacağını da unutmasınlar.

O abidenin kendi attıkları taşlardan yapıldığını da bilsinler.

Taş atmak kolaydır, zor olanı duvar inşa etmektir.

Ellerinde, avuçlarında bugüne kadar hiçbir eseri bulunmayanların işidir taş atmak.

Onların sıkıntısı günü kurtarmaktır. Taş atılanların derdi ise günü ve yarını kazanmaktır.

Ne demiştim milletinin huzuru adına huzuru kaçan insanları seviyorum. Haydi var mısınız huzursuz olmaya? Ha bir de kuru fasulye aşı yemeye razı olmaya…









 
Toplam blog
: 574
: 922
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Samsun Yazarlar Derneği (Kurucu) Başkanı. 12 kitabı neşredildi. Türk Güreşinin Sembol ismi Yaşar ..