Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '07

 
Kategori
Sinema
 

Hyeongsa

Hyeongsa
 

İngilizce’si: ‘Duelist’ (Düellocu). Türkçe’de ‘Son Düello’ demişler.

Birkaç yüzyıl öncesinin Kore’sinde geçen bir dövüş ve imkansız aşk harmanı filmi.

Kadın bir polis ve erkek darbe yapmak için sahte para bastıran savunma bakanının evlatlığı ama aynı zamanda fedaisi de. İkisinin birbirlerini sevmeleri imkansız, çünkü savaşan karşıt iki taraftalar. Kavuşamayınca aşk oluyor, kavuşunca ne olduğunu bilenler bilmeyenlere anlatsın. Onlar da bunun yerine, dövüşüyorlar. Yani: Savaşma seviş, değil de; sevişme savaş, eyliyorlar.

Bir gece boyunca yalnız kalıyorlar. Karşılıklı oturup, bülbülleri dinleyip, hiç konuşmadan birbirlerini seyrediyorlar. Gün ağarıyor, ayrılıyorlar.

Filmin girizgahı olan 3, 5. dakikadan 18, 5. dakikaya kadar, inanılmaz bir sinema gösterisi izliyorsunuz: Epik, romans, absürd, komedi, trajedi, katliam, ipince ve dupduru bir barbarlık peşpeşe, içiçe, taklalarda, birbirleriyle dansta. Hele bir de, halkın aslında sahte olan altın sikke para yığınına bir hücumu var ki tam liberalizm özeti: Toz toprak uçuşuyor. Fonda da kitlenin sesi çınlıyor: “Paraa, paraaa...” Nedense, ülkemizi hatırlıyorum sürekli.

Kavuşamayan iki sevgili, inanılmaz bir dövüş planı yaratıyorlar: Kılıçların tangosu... Öylesine güzel ki hiçbir İspanyol, hiçbir atin Amerikalı, hatta Astor Piazzolla tangoyu böyle yorumlayamadı. Şerh: Japon modern dansçları butocular tangoyu kutsarlar ve Tsui Hark’ın ‘Time and Tide’ındakiler, Latin Amerika’yı bir cennet olarak tahayyül ederler. Bence, bu güzelliğin kutsanması değil, kendininkini aşan vahşetin kutsanmasıdır, yani mesleki bir saygıdır. Zaten ‘Zaman ve Gelgit’te savaşçılar birbirlerine saygılarını epeyi sunarlar.

Filmdeki müzik kullanımları çok hoş: ‘Hard-rock’tan bizim keman taksiminin Kore benzerine kadar, oldukça geniş bir müzik kültürü yelpazesinde geziniliyor. Tango da işin cabası. Müzik ve aksiyon planları öylesine birbiriyle çakışıyor ki alkışlıyorsunuz.

Evet, filmi belki 30, belli planları 50 kez izledim, hala belli planlarda alkışlıyorum. Bilgisayarın başında tek başına film seyretmenin böyle bir lezzeti var.

Filmin Kore Brecht’i olduğunu belirten bir yorum okudum imdb’de, katılıyorum; Brecht’in sinema anlayışına çok uygun bir film. Benim de oraya yazdığım ingilizce metin için meraklısına:

http://www.imdb.com/title/tt0475616/usercomments

Sonuç: İzleyin ne kelime, filmi sindirmek için on kez izleyin. İyi bir ses sistemiminiz de olsun, kafanızı kolonların arasına sokun. Sonra mı? Uçun.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..